Bakara Sûresi 18. Ayet

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَۙ  ...

Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Artık (hakka) dönmezler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 صُمٌّ sağırdırlar ص م م
2 بُكْمٌ dilsizdirler ب ك م
3 عُمْيٌ kördürler ع م ي
4 فَهُمْ onlar
5 لَا değildir
6 يَرْجِعُونَ dönecek ر ج ع
 

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ

İsim cümlesidir. صُمٌّ  mahzuf mübtedanın haberidir. Takdiri, هُمْ (Onlar) şeklindedir.  بُكْمٌ , ikinci,  عُمْيٌ  üçüncü haberi olup damme ile merfûdur. 

صُمٌّ -  بُكْمٌ - عُمْيٌ  kelimeleri, فعل  kalıbında sıfat-ı müşebbehedir.

Sıfatı müşebbehe; “Benzeyen sıfat” demektir. İsmi faile benzediği için bu adı almıştır. İsmi failin ifade ettiği anlam geçici olduğu halde, sıfatı müşebbehenin ifade ettiği anlam kalıcıdır. İsmi fail değişen ve yenileşen vasfa delalet eder. Sıfatı müşebbehe sürekli ve sabit vasfa delalet eder. Bu süreklilik ve sabitlik az veya çok, bazen de sonsuza kadar devam eder. Geniş zamana delalet eder. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَۙ

فَ  atıf harfidir. Matuf ile matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ile matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

İsim cümlesidir. Munfasıl zamir  هُمْ , mübteda olarak mahallen merfûdur. لَا يَرْجِعُونَۙ haber olarak mahallen merfûdur.

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَرْجِعُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Ayette, îcâz-ı hazif ve îcâz-ı kasr sanatları vardır.

صُمٌّ - بُكْمٌ - عُمْيٌ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Münafıkları zemm - yerme ve tahkîr – küçük düşürme makâmında zikredilen bu ayeti kerimede isim cümlesinin birinci unsuru olan mübteda hazfedilmiş, cümleden düşürülmüştür. Bu ayet normalde, هٌم صُمٌّ , هُمْ بُكْمٌ , هُمْ عُمْىٌ onlar sağırdırlar, onlar dilsizdirler, onlar kördürler’ olması gerekirken, mübteda olan ve “onlar” manasındaki  هُمْ kelimeleri, münafıkların söz konusu vasıflarını ön plana çıkarıp imana ulaşamamalarının altında yatan sırra işaret için hazf olmuştur. Mübtedanın hazfı, münafıkların yerildikleri sıfatlarla özdeşleştiklerini, kendi şahsiyetlerini kaybedip söz konusu sıfatlara büründüklerini göstermektedir. O derece önemsizdirler ki, zikredilmelerine bile gerek duyulmamıştır. (Zemahşerî,Keşşâf, 1. cilt, s. 194-195)

Bu körlük ve sağırlık hakiki değil, mecazîdir. Hakikati görüp duymadıklarından dolayı böyle söylenmiştir. Hakikati kavrama duyuları, körelmiştir.

صُمٌّ بُكْمٌ عُمْيٌ [Onlar sağırlar, dilsizler ve körlerdir.] cümlesinde teş­bih-i beliğ vardır. Yani onlar bu uzuvlardan faydalanmama hususunda sağır, dilsiz ve kör gibidirler. Cümleden teşbih edatı ve vecb-i şebeh hazf edildiği için teşbih-i beliğ olmuştur. (Safvetü't Tefâsir)

فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَۙ

Cümle öncesine ف harfiyle atfedilmiştir. Cihet-i camia temasüldür.

İsim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Olumsuz bir cümlede ismin fiile takdim edilmesi, fiilin bu isimdeki olumsuzluğunu ama başka isimlerdeki varlığını ifade eder. (Sâmerrâî, Beyâni Tefsir Metodu, Yasin Sûresi)

Müsnedin muzari fiil olarak gelmesi muhatabın muhayyilesinde olayı canlandırarak onun dikkatini uyanık tutmayı sağlar. Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkib; hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karîneler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. Hükmü takviye demek; hükmü tekid etmek ve hükmün gerçeğe mutabık olduğunu ifade etmek demektir. Bunun Kur’an’da çok örneği vardır.

فَهُمْ لَا يَرْجِعُونَۙ ; sattıkları ve zayi ettikleri hidayete dönmezler veya satın aldıkları sapıklıktan dönmezler ya da şaşkındırlar. İleri mi gideceklerini, geri mi kalacaklarını bilmezler demektir. Başladıkları noktaya nasıl döneceklerini bilmezler. Baştaki فاء edatı, geçen hükümlerle nitelenmelerinin şaşkınlıklarına ve dikilip kalmalarına sebep olduğunu göstermektedir. (Beyzâvî)

Ayeti kerimenin bu son cümlesinin isim cümlesi olarak gelmesi, münafıkların bu hallerinin sürekli olduğunu bildirmek içindir. Çünkü isim cümlesinin özelliği, ifade edilen mananın sürekli olmasıdır. (Ebüssuûd)