Bakara Sûresi 227. Ayet

وَاِنْ عَزَمُوا الطَّـلَاقَ فَاِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ  ...

Eğer (yemin edenler yeminlerinden dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِنْ eğer
2 عَزَمُوا kesin karar verirlerse ع ز م
3 الطَّلَاقَ boşamaya ط ل ق
4 فَإِنَّ şüphesiz
5 اللَّهَ Allah
6 سَمِيعٌ işitendir س م ع
7 عَلِيمٌ bilendir ع ل م
 

Ve iz azemû : Azm kelimesinden kesin karar vermeyi anlıyoruz. Ayetin bitişi ”Allah herşeyi hakkıyla işiten ve bilendir.” Yani eğip bükmeyin, Allah kesin karar verdiğinizi biliyor. Hala belki şöyle olursa düzelebilir gibi bahaneler uydurmayın. Sizin diliniz söylemeden Allah kalbinizdekini bilir.

 

وَاِنْ عَزَمُوا الطَّـلَاقَ فَاِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ


وَ  atıf harfidir. اِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezmeder. عَزَمُوا  şart fiilidir. Damme üzere mebni mazi fiil, mahallen meczumdur. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. الطَّلَاقَ  takdir edilmiş harf-i cerle mef’ûlun bih olup mansubtur. Takdiri; على الطلاق  şeklindedir. 

ف  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  ٱللَّهَ  lafza-i celâli  إِنَّ ’nin ismidir. سَم۪يعٌ kelimesi  إِنَّ ’nin haberidir.  عَل۪يمٌ  ise ikinci haberdir.
 

وَاِنْ عَزَمُوا الطَّـلَاقَ فَاِنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ


Cümle şart üslubunda gelmiş haberî isnaddır. Faide-i haber talebî kelamdır. عَزَمُوا şart fiilidir. فَ  karinesiyle gelen cevap cümlesi  اِنَّ  ile tekid edilmiş, faide-i haber talebî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması telezzüz ve teberrük içindir

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

Allah'ın  سَم۪يعٌ  ve  عَل۪يمٌ  şeklindeki sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın aralarında  و  olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. 

سَم۪يعٌ - عَل۪يمٌ  kelimeleri arasında muvazene ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf  sanatıdır.

[Şayet boşamaya karar verir] de müddetin bitmesine kadar beklerlerse, [Allah gerçekten işitir; mutlak ilim sahibidir.] Bu ifade erkeklerin [dönmeme] ısrarlarına ve dönmeyi terketmelerine yönelik bir tehdittir. Şâfi‘î Rahimehullāh’ın [v.204/820] görüşüne göre ayetin manası; “Eğer müddetin bitiminden sonra döner ve boşamaya karar verirlerse” şeklindedir. Şayet “Dönme, bekleme iddet müddetinin son bulmasından önce olduğuna göre bu  فَاِنْ فَٓاؤُ۫ ’daki  فَ ’nin konumunun keyfiyeti nedir?” dersen, şöyle derim: Bu sağlıklı bir konumdur. Çünkü [Eğer dönerlerse] ve “[boşamaya karar verirlerse] ifadeleri, “Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenlerin...” ifadesi için bir detaylandırmadır. Detaylandırma da detaylananın akabinde gelir. Bu tıpkı senin; “Bu ay sizin misafirinizim; şayet hoşnut kalır, sizi övgüye namzet bulursam ay sonuna kadar kalırım, aksi takdirde -fikrimi değiştirip belirteceğim süre dışında- burada kalmam” demene benzer. (Keşşâf)