Bakara Sûresi 239. Ayet

فَاِنْ خِفْتُمْ فَرِجَـالاً اَوْ رُكْبَـاناًۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ  ...

Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılın. Güvenliğe kavuşunca da, Allah’ı, daha önce bilmediğiniz ve onun size öğrettiği şekilde anın (namazı normal vakitlerdeki gibi kılın).
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَإِنْ eğer
2 خِفْتُمْ (bir tehlikeden) korkarsanız خ و ف
3 فَرِجَالًا yaya ر ج ل
4 أَوْ yahut
5 رُكْبَانًا binmiş olarak ر ك ب
6 فَإِذَا zaman da
7 أَمِنْتُمْ güvene kavuştuğunuz ا م ن
8 فَاذْكُرُوا anın ذ ك ر
9 اللَّهَ Allah’ı
10 كَمَا şekilde
11 عَلَّمَكُمْ size öğrettiği ع ل م
12 مَا şeyleri
13 لَمْ
14 تَكُونُوا olmadığınız ك و ن
15 تَعْلَمُونَ biliyor ع ل م
 

Temel haklara yönelik bir tehtit bir müminin üzerinden namazın ancak şartlarından bir ya da birkaçını kaldırabilir. Allah-insan ilişkisinin zirvesi olan namaz o kadar önemlidir ki sadece normal zamanlarda değil, olağanüstü zamanlarda da mutlaka sürdürülmeli ve kul Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde olduğunu göstermelidir. Bu sorumluluğu insan kendisine yönelik doğrudan bir tehditten dolayı özel bir vakit ayırarak ayakta kıyama duramadığı için erteleyemez. Böylesi bir durumda vaziyet neyi gerektiriyorsa ibadet öyle eda edilir.

Endülüs müslümanlarına islamdan döndüklerini ispat ve canlarının bağışlanması karşılığında domuz eti yediriyor ve şarap içiriyorlardı. Namaz vakitlerinde hristiyan askerler dolaşıyor, rüku ve secde de gördüklerini hemen oracıkta infaz ediyorlardı. Endülüs müslümanları ceplerine bir incil alıyor, arkadan gelecek tehlikelere karşı sırtlarını bir duvara dayayarak gözleriyle namaz kılıyor ve eğer bir asker gelecek olursa hemen ceplerindeki incili çıkarıp güya incil okur gibi yapıyorlardı. Dünyanın hiçbir yerinde göremeyeceğiniz şekilde hala bu bölgede atalarının müslüman olduğunu ve can güvenliği sebebiyle bunu yaptığını bilmeden sırtını duvara dayayarak incil okuyan hristiyanlar bulunmaktadır.

Rabbim huzuruna vardığımız rahat vakitlerimiz için ,rükuda senin rızan için bükülen bellerimiz için,uzun ve huzur dolu secdelerimiz için şükürlerimizi kabul eyle..

 

Racele رجل :

   رَجُلٌ sözcüğü insanlardan erkeğe mahsus olarak kullanılır. Yine erkeklik ve kişiliği tam olan kişiyi de ifade eder. رِجْلٌ  canlıların çoğunda bulunan ayak organıdır. (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de farklı isim formlarında 73 defa geçmiştir. (Mu'cemu-l Mufehres)

  Türkçede kullanılan şekilleri (devlet) ricali ve irticaldir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi) 

 

فَاِنْ خِفْتُمْ فَرِجَـالاً اَوْ رُكْبَـاناًۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ


فَ  istînâfiyyedir. اِنْ  şart harfi iki muzari fiili cezmeder. خِفْتُمْ  şart fiili olarak mahallen meczumdur. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. رِجَالًا  kelimesinin amili mahzuf haldir. Takdiri;  فصلوا  (O halde namaz kılın) veya  فحافظوا عليها  (O halde onları muhafaza edin) şeklindedir. رُكۡبَانࣰا  kelimesi  أَوۡ  atıf harfi ile  رِجَالًا ’e matuftur.

فَ  istînâfiyyedir. إِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır.  

إِذَا  şart harfi vuku bulma ihtimali kesin olan durumlar için gelir. أَمِنتُمۡ  muzafun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

فَ  şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. اذْكُرُوا  fiili  نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.  ٱللَّهَ  lafza-i celâli, mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. كَ  harfi  مثل (gibi) manasındadır.  ما  ve masdar-ı müevvel,  كَ  harf-i ceriyle birlikte mahzuf masdarın sıfatı olarak mahallen mansubtur. Takdiri;  اذكروا الله ذكرًا مثلَ تعليمه إياكم  (Allahı size öğrettiği gibi bir zikirle zikredin) şeklindedir. عَلَّمَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هُو ’dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.  مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  عَلَّمَ fiilinin ikinci mef’ûludur. İsm-i mevsûlun sılası  لَمۡ تَكُونُوا۟ تَعۡلَمُونَ ‘dır. Îrabtan mahalli yoktur. لَمۡ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. تَكُونُوا۟  fiili  نَ’un hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı,  تَكُونُوا۟ ’nun ismi olup mahallen merfûdur. تَعۡلَمُونَ  fiili  تَكُونُوا۟ ’nun haberi olarak mahallen mansubtur.
 

فَاِنْ خِفْتُمْ فَرِجَـالاً اَوْ رُكْبَـاناًۚ فَاِذَٓا اَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللّٰهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ


فَ  atıf, إِنۡ  şartiyyedir. Ayet şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesi müsbet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Rabıta harfi  فَ ’nin dahil olduğu cevap cümlesinde îcâz-ı hazif vardır. رِجَالًا  kelimesinin amili mahzuf haldir. Takdiri;  فصلوا (O halde namaz kılın) şeklindedir.

Önceki şart cümlesine atfedilen bu cümle  إِذَاۤ  şart harfiyle gelmiştir. Önceki cümledeki şart harfi  إِنۡ ’in aksine burada  إِذَاۤ  olması, kesin gözüyle bakılan durumlarda kullanılır. Bu harfle müslümanların emniyette olacakları ima edilmiş olabilir. Veya emniyette oldukları zamanlar korku zamanlarından daha fazladır. O nedenle  إِذَاۤ  gelmiştir.

Şart üslubunda talebî inşâî isnad olan cümlede cevap cümlesi  فَ  karinesiyle gelmiş, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

İsm-i mevsûl  مَّا ’nın sılası, كان ’nin dahil olduğu menfi isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. كان ’nin haberinin muzari fiil formunda gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt anlamları ifade eder.

Ayette teşbih sanatı vardır. 

فَإِنۡ خِفۡتُمۡ فَرِجَالًا أَوۡ رُكۡبَانࣰاۖ  cümlesiyle  فَإِذَاۤ أَمِنتُمۡ فَٱذۡكُرُوا۟ ٱللَّهَ  cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.

رِجَالًا - رُكۡبَانࣰاۖ  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.

عَلَّمَكُم - تَعۡلَمُونَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Namaz konusu devam etmektedir. Burada korku halindeki namazdan bahsedilmiştir. Korku durumu bir savaş esnasında veya gece yolculuğunda  olabilir. Her durumda namaz çok önemlidir. Öyle ki bazı şartları tam olarak yerine getirilemese bile terk edilmez.

Güvene kavuştuğunuzda namaz kılın manasında  فَٱذۡكُرُوا۟ ٱللَّهَ  [Onu zikredin] buyurulması namazın rükunlarının büyük bir kısmını zikir oluşturduğu içindir. Cüz-kül alakasıyla mecaz-ı mürsel vardır.

Şartın cevabı olan asıl cümle mahzuftur. Onun yerine hal gelmiş, başına da  فَ harfi gelmiştir.

إِنۡ خِفۡتُمۡ  ile  إِذَاۤ أَمِنتُمۡ  arasında tıbâk-ı îcab vardır. İlk cümlenin fiilin vuku bulma ihtimalinin azlığını ifade eden  إِنۡ  harfiyle, ikincisinin ise kesinlik ifade eden  إِذَاۤ harfiyle gelmesi korku durumlarının nadiren olduğuna işaret eder.

Ebû Hanîfe Rahimehullāh’dan [v.150/767] rivayete göre: mücahitler savaş esnasında yürüme halinde ve düşmanla karşılıklı kılıçla vuruşurken, durmak mümkün olmadığı sürece namaz kılmazlar. Şâfi‘î Rahimehullāh’a göre ise: her halükârda kılacaklardır. Binit üzerinde olan ima ile kılacaktır; kıbleye yönelme şartı bu kişiden düşer. [Güvende olduğunuz vakit] korkunuz yok olup gittiğinde [de Allah size] güven içinde kılınan [normal] namazla ilgili [bilmediğiniz şeyleri öğrettiği gibi siz de O’nu (normal namaz ile) zikredin.] Yahut güvende olduğunuz vakit, bu güven için Allah’a şükredin ve size şer ‘î yasaları ve hem korku hem güven halinde nasıl namaz kılacağınızı öğreterek size ihsanda bulunduğu gibi, siz de O’nu ibadetle zikredin! (Keşşâf)

Burada “namaz kılın" değilde " Allah'ı zikredin" buyurulmasının sebebi, namazın rukünlarının büyük bir kısmının zikir oluşudur. (Ebüssuûd)