وَقَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
وَقَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Fiil cümlesidir. Ayet mukadder bir cümleye وَ atıf harfiyle matuftur. Takdiri; لا تفروا وقاتلوا أعداءكم (Kaçmayın ve düşmanlarınızla savaşın) şeklindedir. قَـٰتِلُوا۟ damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. فِی سَبِیلِ car mecruru قَـٰتِلُوا۟ fiiline müteallıktır. ٱللَّهِ lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَ atıf harfidir. ٱعۡلَمُوۤا۟ fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اَنّ ve masdar-ı müevvel, اعْلَمُٓوا fiilinin iki mef’ûlu yerinde olup mahallen mansubtur. اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb, haberini ref eder. اللّٰهَ lafza-i celâli اَنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubtur. سَمِیعٌ haberdir. عَلِیمࣱ ise ikinci haberdir.وَقَاتِلُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ
وَ , mukadder istînâfa atıftır. Takdiri; لا تفرّوا من الموت كما هرب بعضهم فلم ينفعهم ذلك، بل اثبتوا وقاتلوا (Bazılarının yaptığı gibi ölümden kaçmayın ki bu onlara fayda etmemiştir. Aksine sabit durun ve savaşın) olabilir. (Celaleyn tefsiri haşiyesi ve Mahmut Sâfî) Veya ...فأطيعوا وقاتلوا (İtaat edin ve savaşın) şeklindedir.
Cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle, bütün kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlin zikrinde tecrîd sanatı vardır.
سَبِیلِ ٱللَّهِ izafetinde lafza-i celâle muzâf olan سَبِیلِ kelimesi şeref kazanmıştır.
سَبِیلِ ٱللَّهِ [Allah’ın yolu] ibaresinde tasrîhî istiâre vardır. سَبِیلِ kelimesi yol demektir. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir. Müşebbeh (müsteârun leh) hazfedilmiş, müsteârun minh olan yol zikredilmiştir.
فِی سَبِیلِ ٱللَّهِ ibaresinde فِی harfi de إلى harfi yerine istiare edilmiştir. Allah’ın dini, mazruf yerine konmuştur. Bilindiği gibi فِی harfinde zarfiyet manası vardır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
[Allah yolunda savaşın.] Bu hitabın, önceden Allah Teâlâ’nın ölmüş olup sonra dirilttiği kişilere hitap olduğunu rivayet edilmişti. Bir görüşe göre bu, Hz. Peygamber aleyhisselâm çağında yaşayan ashaba ve onlardan sonra gelenlere hitaptır. Birinci görüşe göre bu ayetin başında “Onlara dedi ki” şeklinde takdiri bir ifade vardır ve bu ifade “sonra onları diriltti” ifadesine atfedilmiştir. “Allah yolunda” yani ‘’Allah’ın dinini yüceltmek için savaşınız.’’ Rivayete göre Hz. Peygamber aleyhisselâma: “Bazı insanlar ganimet elde etmek için, bazıları nam kazanmak için, bazı insanlar da namı duyulsun ve kim olduğu bilinsin diye savaşırlar.” dediler. O da “Her kim Allah’ın dini yücelsin diye savaşırsa işte o Allah yolunda savaşmış olur.” buyurdu. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
Bu ayette iltifat sanatı vardır. Üçüncü şahıstan muhatap üslubuna dönülmüştür. Konunun önemine dikkat çeken sanatlardan biridir.
Savaşa giden kişiler normal zamanda sevap kazanmadıkları acıkmak, susamak, yorulmak gibi durumlarında da sevap kazanırlar. Seferde oldukları müddetçe beşer olarak yaşadıkları her durum onlar için bir sevap kapısıdır.
فِی سَبِیلِ ٱللَّهِ [Allah yolunda] tabirindeki "sebil", yol demektir. İbadetler, insanlar kendisine sülûk ettiği ve onlara girdikleri için Allah'a ulaştıklarından dolayı, "yol" diye isimlendirilmiştir. Cihadın gayesinin, dinin güçlendirilmesi olduğu malumdur. Bu sebeple cihad da bir ibadettir. Bundan dolayı muhakkak ki mücahid, Allah yolunda savaşan kimsedir. (Fahreddin er-Razi)
وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌ
Cümle وَ ’la önceki cümleye atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. İki cümle arasında inşâî olmak bakımından ittifak vardır.
أَنّ ile tekid edilmiş, isme isnad olan masdar tevilindeki أَنَّ ٱللَّهَ سَمِیعٌ عَلِیمࣱ cümlesi ٱعۡلَمُوۤا۟ fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. Sübut ifade eder. Faide-i haber talebî kelamdır.
Mesel tarikinde tezyîl olan bu cümle ıtnâb babındandır.
Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekit için gelmiştir. Öncesinde konusu geçen meselin vuku bulmasından bağımsız olarak, ara vermeden başka bir ifadeye yer verilmesidir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla, Allah lafzında tecrîd sanatı vardır. Müsnedin ileyhin tüm esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde barındıran lafza-i celâlle marife olması tazim, telezzüz, teberrük ve ikaz içindir.
سَمِیعٌ ,عَلِیمࣱ sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğu, bu sıfatların bir benzerinin olmadığı anlamına gelir. Aralarında vav olmaması, Allah Teâlâ’da ikisinin de birlikte mevcudiyetini gösterir. Ayrıca bu sıfatlarla ayetin anlamı arasındaki mükemmel uyum, teşâbüh-i etrâf sanatıdır. Her ikisi de mübalağa kalıplarındandır. Aralarında mürâât-ı nazîr ve muvazene sanatları vardır.
ٱعۡلَمُوۤا - عَلِیمࣱ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Bu cümlede gereken karşılığı verir anlamı kastedilmiştir. Lazım-melzum alakasıyla mecaz-ı mürsel mürekkeptir.
[Bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir.] Yani “Ölümden kurtulmamız için diyarımızdan çıkalım.” diyenler gibi demeyin, onların kalplerinde sakladıkları kaçarak kurtulma fikrini akıllarınıza getirmeyin, çünkü Allah söylenenleri de söylenmeyip gizlenenleri de duyar. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
Cenab-ı Hakk'ın zahirî ve batinî bütün bilgileri kuşatan ilmini hatırlatarak, savaşı terk etmemeleri konusunda uyarmış ve savaşa teşvik etmiştir. Burada önemine binaen alîm vasfından daha hususi olan semî’ vasfı takdim edilmiştir. Çünkü Allah yolunda yapılan savaşta ordunun gürültüsü, silahların şıngırtısı ve silahların çınlaması, atların kişnemesi gibi işitilebilir hususlar çoktur. Daha sonra alîm vasfı zikredildi. Alîm ismi bilinen her şeyi kapsar. Bu bilgiler arasında kişinin kendisinde korku yaratan düşünceleri, savaşa gitmek yerine evde kalmayı güzel görmesi gibi durumlar da vardır. Dolayısıyla bu ifadede vaad ve vaid ile tariz vardır. Cümlenin ٱعۡلَمُوۤا۟ şeklinde başlaması sarih mananın ve tarizin ihtiva ettiği şeye tenbih içindir. (Âşûr)
İnsanlar savaştan niye korkuyor? Ölmekten, yaralanmaktan, sıkıntıdan vs. Allah iyi işitir ve iyi bilir. Allah sizin davranışlarınızı görür ve karşılığını, mükâfatını verir.