Bakara Sûresi 261. Ayet

مَثَلُ الَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ ف۪ي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍۜ وَاللّٰهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ  ...

Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yedi başak bitiren ve her başakta yüz tane bulunan bir tohum gibidir. Allah, dilediğine kat kat verir. Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 مَثَلُ durumu م ث ل
2 الَّذِينَ kimselerin
3 يُنْفِقُونَ infak edenler(in) ن ف ق
4 أَمْوَالَهُمْ mallarını م و ل
5 فِي
6 سَبِيلِ yolunda س ب ل
7 اللَّهِ Allah
8 كَمَثَلِ durumu gibidir م ث ل
9 حَبَّةٍ bir tohumun ح ب ب
10 أَنْبَتَتْ veren ن ب ت
11 سَبْعَ yedi س ب ع
12 سَنَابِلَ başak س ن ب ل
13 فِي
14 كُلِّ her ك ل ل
15 سُنْبُلَةٍ başağında س ن ب ل
16 مِائَةُ yüz م ا ي
17 حَبَّةٍ tohum ح ب ب
18 وَاللَّهُ Allah
19 يُضَاعِفُ kat kat verir ض ع ف
20 لِمَنْ kimseye
21 يَشَاءُ dilediği ش ي ا
22 وَاللَّهُ Allah(ın)
23 وَاسِعٌ (lutfu) geniştir و س ع
24 عَلِيمٌ (O) bilendir ع ل م
 

Öldükten sonra dirilmeyi Hazreti İbrahim’in şahsında öğreten Kur’ân, sözü ruhların dirilişinden eylemlerin dirilişine getiriyor tıpkı fiziki alemde ölüp metafizik alemde dirilen insan gibi Allah yolunda harcanan servetin de madde aleminde bir çıktı olmakla birlikte manevi alemde kat kat bereketlenmiş bir girdi olduğunu misallerle açıklıyor.

“Allah dilediğine kat kat verir” cümlesinin sadece mecazi değil bir de hakiki boyutunun olduğunu, çiftçilikle geçinenlerin yaptığı bir uygulama teyit etmektedir. Buna göre ekilen bir buğday tanesinden çıkan çimler çatallandıktan ve çoğaldıktan sonra ayrılmakta ve fide olarak dikilmektedir. Bu yöntemle bir buğday tanesinden ikibin taneden fazla ürün elde edilebilmektedir. Cennet Allah yolunda harcanmış bir değerin azami getirisini ifade eder. Bunun tohumu ise insanın bu dünyada yaptıklarıdır. İşte bu yüzden dünya ahiretin tarlasıdır.

 
سنبل Senbele : سُنْبُلَة ekinin üst kısmında bulunan başaktır. Çoğulu سَنابِل şeklinde gelir. (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de isim kalıbında 5 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli sümbüldür. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
 

مَثَلُ الَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ ف۪ي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍۜ


مَثَلُ  kelimesi mübteda olup aynı zamanda muzâftır. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  ٱلَّذِینَ  mahallen mecrur olup, muzâfun ileyhtir. İsm-i mevsûlun sılası  یُنفِقُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.  یُنفِقُونَ  muzari fiildir.  نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul  و ‘ı faildir.  أَمۡوَ ٰ⁠لَ  mef’ûlun bih fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir  هُمۡ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  فِی سَبِیلِ  car mecruru  یُنفِقُونَ  fiiline müteallıktır.  ٱللَّهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur.

كَ  teşbih ve cer harfidir.  كَمَثَلِ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.  حَبَّةٍ  muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur.  أَنۢبَتَتۡ  fiili  حَبَّةٍ ’in sıfatı olarak mahallen mecrurdur. Fetha üzere mebni mazi fiildir.  تۡ  te’nis alametidir. Faili müstetir olup takdiri  هى ’dir.  سَبۡعَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.  سَنَابِلَ  muzâfun ileyhtir. Müntehe’l cümu sigasında olduğu için gayri munsariftir. Cer alameti fethadır.  فِی كُلِّ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  سُنۢبُلَةࣲ  muzâfun ileyhtir.  مِّا۟ئَةُ  muahhar mübtedadır.  حَبَّةࣲ  muzâfun ileyh olarak kesra ile mecrurdur. 

 

وَاللّٰهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ


İsim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  ٱللَّهُ  lafza-i celâli, mübteda olarak lafzen merfûdur.  یُضَـٰعِفُ  haber olarak mahallen merfûdur. Faili müstetir olup takdiri  هُو ’dir.  مَنْ  müşterek ism-i mevsûlu,  لِ  harfi ceriyle birlikte  یُضَـٰعِفُ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  یَشَاۤءُ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur. 

Son cümle isim cümlesidir.  وَ  atıf harfidir.  ٱللَّهُ  lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur.  وَ ٰ⁠سِعٌ  haber olup lafzen merfûdur.  عَلِیمࣱ  ise ikinci haberdir.  


 

مَثَلُ الَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ كَمَثَلِ حَبَّةٍ اَنْبَتَتْ سَبْعَ سَنَابِلَ ف۪ي كُلِّ سُنْبُلَةٍ مِائَةُ حَبَّةٍۜ


Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Muzâfun ileyh olarak mahallen mecrur olan  ٱلَّذِینَ ’nin muzâfı mahzuftur. Takdiri; ... نفقة الذين  (... ların nafakası) şeklindedir. Ayrıca mübtedanın haberi de mahzuftur.

Muzari fiil sıygasıyla gelen sıla cümlesi ... یُنفِقُونَ أَمۡوَ ٰ⁠لَهُمۡ , faide-i haber ibtidaî kelamdır.

یُنفِقُونَ  kelimesinde müennesin müzekkere katılması yoluyla tağlîb sanatı vardır. "Ey iman edenler!" şeklindeki hitapların çoğunda kadınların erkeklere katılması yoluyla tağlîb vardır. (Prof. Dr. Ali Bulut - Belagat)

فِی سَبِیلِ ٱللَّهِ  ibaresindeki  ف۪ي  harfinde istiare-i tebeiyye vardır.  ف۪ي  harfindeki zarfiyyet manası dolayısıyla Allah’ın yolu, içine girilebilen maddi bir şeye benzetilmiştir. Burada  ف۪ي  harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü Allah yolu hakiki manada zarfiyyeye, yani içine girilmeye müsait değildir. Ancak Allah'ın emrine uymanın önemini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır. Ayrıca  سَب۪يلِ اللّٰهِ  ibaresinde de istiare vardır.  سَب۪يلِ  kelimesi yol demektir. Allah’ın dini anlamında müsteardır. Hedefe ulaştırması bakımından benzer oldukları için din, yola benzetilmiştir.

فِی كُلِّ سُنۢبُلَةࣲ  ibaresindeki  فِی  harfinde de istiare-i tebeiyye vardır.  سُنۢبُلَةࣲ  [başak] kelimesi zarfiyye özelliğine sahip değildir. Başaktaki verimin çokluğunu ifade etmek için bu harf kullanılmıştır.

سَب۪يلِ اللّٰهِ  izafetinde lafzâ-i celâle muzâf olması  سَب۪يلِ  için tazim ve şeref ifade eder.

كَمَثَلِ حَبَّةٍ , mahzuf habere müteallıktır. 

Cer mahallinde  حَبَّةٍ ’in sıfatı olan  أَنۢبَتَتۡ سَبۡعَ سَنَابِلَ  cümlesi müsbet mazi fiil sıygasında, faide-i haber, ibtidaî kelamdır. Sıfatlar anlamı zenginleştiren ıtnâbdır.

أَنۢبَتَتۡ [bitirmiştir] fiilinin daneye izafe edilmesi mecazîdir. Tıpkı bitirmek fiilinin toprağa ve su arkına izafesi gibi. (Ebüssuûd)

Bu temsil, bereketin tasviri ve adeta gözler önünde canlandırılmasıdır.

حَبَّةٍ  kelimesinde reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

سَنَابِلَ - سُنۢبُلَةࣲ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. 

سَنَابِلَ - حَبَّةࣲۗ  ve  سَبۡعَ - مِّا۟ئَةُ  kelime grupları arasında ise mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Bu ayetle 245. ayet arasında, “aralarındaki münasebet sebebiyle bir manadan diğerine geçmek, sonra ilk manaya geri dönmek” olarak tarif edilen istitrat sanatı vardır. Önceki ayette varlıkların dirilişinden bahsediliyordu, burada da bir amelin dirilişinden, çoğalmasından bahsedilmektedir.

أَنۢبَتَتۡ  yetiştirdi demektir. Mecazî isnad vardır. Fail aslında  حَبَّةࣲۗ  (tohum) değil, Allah Teâlâ’dır.

Yüce Allah'ın: "Tek bir tohum gibidir" ayetinde geçen (ve "tohum" diye meali verilen): el-habbe kelimesi Âdemoğlunun ektiği ve gıdası için kullandığı her bir tane için bir cins isimdir. Bu tanelerin en ünlüleri ise buğdaydır. O bakımdan çoğunlukla  حَبَّةٍ  ile kastedilen odur. Habbetu’l-Kalb, kalpteki küçük siyah bir noktanın adıdır. Kalbin semeresi olduğu da söylenir. Doğrusu da budur. (Kurtubî)

 

حَبَّةٍ , buğday ve arpa gibi hem tohumu, hem meyvesi aynı olan nimetlere denir. Muhabbet, artan sevgiyi ifade eder.

حَبَّةٍ  kelimesinin nekre olarak gelmesi azlık ifadesi içindir. Verenin verdiğini büyütmemesine işaret eder. Nekrenin tazim anlamıyla da, alanın bu infakı küçümsemeyip değerini bilmesine işaret eder.

 كَمَثَلِ حَبَّةٍ  [bir tane gibi....] Yüce Allah kendi uğrunda verilen sadakayı toprağa ekilmiş ve mevlanın bereketi ile yedi yüz dane haline gelmiş bir tohuma benzetti. Teşbih edatı zikredilip vech-i şebeh hazf edildiği için burada mürsel ve mücmel teşbih vardır. Ebu Hayyan şöyle der: Bu temsil, kat kat verme olayını bir tasvirdir. Sanki kişinin gözleri önünde şekillenmiş du­rumdadır. (Safvetü't Tefâsir)

Burada geçen ‘yedi başak’ çokluktan kinayedir.  سَنَابِلَ  cemi kesret kalıbıdır. 

Ayette, Allahu Teâlâ kendi yolunda mallarını harcayanların durumunu (müşebbeh), her başakta yüz tane tohum bulunan başağın durumuna (müşebbehün bih) benzetmiştir. Vech-i şebeh ise hazfedilmiştir. Hazfedilen özellik ise “az bir hayrın birçok faydayı peşinden getirme”si durumudur. Ancak görüldüğü üzere vech-i şebeh kapalı olduğu için ilk bakışta anlaşılmamaktadır. Zira müşebbehten müşebbehün bihe geçiş ancak zihnin derin bir tefekkür ve araştırması sonucunda mümkün olmaktadır. (Arap Dili Ve Belâgatında Teşbih / Sara Çınar)

Şu an incelemekte olduğumuz ayette Allah yolunda infaktan; daha önce geçen ayette (245. ayet) ise karşılığının kat kat verileceğinden bahsedilmektedir. İşte oradaki “kat kat karşılık” ifadesi bu ayet ile açıklanmıştır; ayetler arasındaki bağlantı budur. İki ayet arasına şu konular girmiştir: 

a) Allah yolunda savaşanlara vaad edilen nusret, 

b) Hz. İbrahim’in kıssası, 

c) Üzeyir’in kıssası ile Hz. İbrahim’in kuşlarla ilgili kıssası ve bu iki kıssa üzerinden dinî hüccetlerin beyanı. Sanki tüm bağlamda bu özetle şöyle denilmektedir: Allah’ın yardımına güvenin, O’nun yolunda savaşın ve O’nun rızası için infak edin. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

Daneyi bitiren Allah’tır, ancak bitirme, verme fiili daneye isnat edildiği gibi “yer”e (toprağa) ve suya da isnat edilir. Yedi başak vermesinin anlamı ise, bir filiz boy vermesi ve ondan yedi ayrı dalın çıkması, her bir dalda da yedi başağın olmasıdır. Bu temsil, kat kat vermenin anlatıldığı bir tasvirdir ve tasvirde olay, adeta gözle görünür hale getirilmektedir. (Keşşâf)


 وَاللّٰهُ يُضَاعِفُ لِمَنْ يَشَٓاءُۜ


وَ  istînâfiyyedir. Cümle sübut ifade eden isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Müsnedün ileyhin, tüm esma-i hüsnayı ve kemal sıfatları bünyesinde barındıran lafza-i celâlle marife olması ve ayette tekrar edilmesi tazim, telezzüz, teberrük ve ikaz içindir. Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla, Allah lafzında tecrîd sanatı vardır. 

Muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  یُضَـٰعِفُ  cümlesi müsneddir.

Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl  مَن ‘in sılası  یَشَاۤءُۚ , faide-i haber ibtidaî kelam olan fiil cümlesidir. 

Müphem yapıya sahip mevsûllerde tevcih sanatı vardır.

[Allah, dilediğine kat kat verir.] Yani her infak edene değil, sadece dilediği kişilere böyle kat kat verir, çünkü infak eden kimselerin halleri birbirinden farklıdır. Ya da yedi yüz kat verir ve hak edene de bundan daha fazlasını kat be kat verir. (Keşşâf)


وَاللّٰهُ وَاسِعٌ عَل۪يمٌ


Ayetin son cümlesi makabline matuftur. Sübut ifade eden isim cümlesi formunda, faide-i haber tibtidaî kelamdır.

Mesel tarikinde tezyîl olan bu cümle ıtnâb babındandır.

Cümlede mütekellimin Allah Teâlâ olması dolayısıyla, Allah lafzında tecrîd sanatı vardır. 

Müsnedün ileyhin, tüm esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde barındıran lafza-i celâlle marife olması ve tekrar edilmesi tazim, telezzüz, teberrük ve ikaz içindir.

Allah'ın وَ ٰ⁠سِعٌ ,عَلِیمࣱ sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğu, bu sıfatların bir benzerinin olmadığı anlamına gelir. Aralarında وَ olmaması, Allah Teâlâ’da ikisinin de birlikte mevcudiyetini gösterir. Ayrıca bu sıfatlarla ayetin anlamı arasındaki mükemmel uyum, teşâbüh-i etrâf sanatıdır. Her ikisi de mübalağa kalıplarındandır. Aralarında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

[Allah vâsi'dir,] verdiği şeyler dolayısıyla sıkıntıya girmez. [Her şeyi iyi bilendir.] Harcamada bulunan kimsenin niyetini, harcadığı miktarı, bunu nasıl elde ettiğini bilir. Şu halde Allah yolunda harcamada bulunan kimsenin durumu, tıpkı çiftçinin durumuna benzer. Buna göre nasıl ki, çiftçinin işinde dikkatli olması, tohumunu iyi seçmesi ve toprağı iyi işlemesi durumunda daha fazla ürün elde ederse, aynı şekilde Allah yolunda harcamada bulunan kimse de, salih olur, malın helalini seçer ve yerli yerinde harcarsa sevabı da bu oranda artar. (Ruhu’l-Beyan)

Bu ayet-i kerimenin lafzı Allah yolunda infakın şerefini ve güzelliğini beyan etmek için verilmiş bir misaldir. Ayrıca bu ayet-i kerime bu yolda teşvik de ihtiva etmektedir. ٱلَّذِینَ ’nin muzâfı mahzuftur. Takdiri; ... نفقة الذين  (... ların nafakası) şeklindedir. ‘’Allah yolunda mallarını infak edenlerin bu infaklarının misali... bir tohum gibidir," şeklindedir. Bir diğer takdir yolu da şöyle olur: Mallarını infak edenlerin misali, yere tek bir tohum ekip de ektiği tohum yedi başak bitiren çiftçinin misali gibidir. Yani, her birinde yüz dane bulunan yedi tane başak bitirmiş gibidir. Sadaka veren kimse çiftçiye, sadaka ise tohuma benzetilmiştir. İşte Allah onun verdiği her bir sadakaya karşılık yedi yüz hasene verir. (Kurtubî)