Bakara Sûresi 274. Ayet

اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِراًّ وَعَلَانِيَةً فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ  ...

Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 الَّذِينَ o kimseler ki
2 يُنْفِقُونَ infak edenler ن ف ق
3 أَمْوَالَهُمْ mallarını م و ل
4 بِاللَّيْلِ gece ل ي ل
5 وَالنَّهَارِ ve gündüz ن ه ر
6 سِرًّا gizli س ر ر
7 وَعَلَانِيَةً ve açık ع ل ن
8 فَلَهُمْ vardır
9 أَجْرُهُمْ ödülü ا ج ر
10 عِنْدَ yanında ع ن د
11 رَبِّهِمْ Rableri ر ب ب
12 وَلَا yoktur
13 خَوْفٌ korku خ و ف
14 عَلَيْهِمْ onlara
15 وَلَا
16 هُمْ ve onlar
17 يَحْزَنُونَ üzülmeyeceklerdir ح ز ن
 

   Serra سرّ :

  إسْرارٌ  ilan etmenin aksidir. سِرٌّ  Nefiste, içte saklanan sözdür. أسْرَرْتُ إلَى فُلانٍ  falan kişiye bir sır verdim ifadesi  izhar etmek anlamında da tercüme edilmiştir. Çünkü bir başkasına gizlice bildirmek demek, her ne kadar başkalarından gizlenmiş olduğu anlamına gelse de, diğer taraftan kendsine gizlice bildirilen kimseye o sırrın izhar edildiği manasına gelir. Dolayısıyla Arapların أسْرَرْتُ إلَى فُلانٍ  sözleri bir yönden izhar/ifşa bir yönden gizleme anlamı taşır.  سُرُورٌ ise içte ketmedilen/gizlenen sevinçtir. سَرِيرٌ sürurdan dolayı üzerine oturulan döşektir. Zira bu nimet sahibi olanlara aittir. Çoğulu سُرُرٌ şeklinde gelir. Son olarak hem şekil olarak döşeğe benzemesi hem ölen kişinin Rabb'ine kavuştuğunda elde edeceği mutluluk temennisinden hem de Hz. Peygamber'in sözünde işaret edilen zindandan kurtuluşu nedeniyle ölünün naaşına da سَرِيرٌ denmiştir.  (Müfredat) Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 44 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri Sır, esrar, sürur, mesrur, meserret ve Serra'dır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِراًّ وَعَلَانِيَةً فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ


İsim cümlesidir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl ٱلَّذِینَ , mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası یُنفِقُونَ ’dur. Îrabtan mahalli yoktur. یُنفِقُونَ muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ‘ı faildir. أَمۡوَ ٰ⁠لَهُم mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir هُمۡ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. بِٱلَّیۡلِ car mecruru یُنفِقُونَ fiiline müteallıktır. ٱلنَّهَارِ kelimesi بِٱلَّیۡلِ ’ye matuftur. سِرࣰّا hal olup fetha ile mansubtur. عَلَانِیَةࣰ kelimesi atıf harfi وَ ’la سِرࣰّا ’e matuftur. 

فَلَهُمۡ أَجۡرُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡ cümlesi ٱلَّذِینَ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. فَ zaidtir. لَهُمْ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. أَجۡرُهُمۡ muahhar mübtedadır. Muttasıl zamir هُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. عِنْدَ mekân zarfı أَجۡرُهُمۡ ’un mahzuf haline müteallıktır. رَبِّ muzâfun ileyhtir. Muttasıl zamir هِمۡ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

وَ atıf harfi cümleyi öncesindeki لَهُمْ اَجْرُهُمْ cümlesine atfeder. لَا nefy harfi, خَوْفٌ mübtedadır. عَلَيْهِمْ car mecruru, mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.

وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ cümlesi atıf harfi وَ ile öncesine atfedilmiştir. لَا zaidtir. Nefiy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir. Munfasıl zamir هُمْ mübteda olarak mahallen merfûdur. يَحْزَنُونَ fiili haber olarak mahallen merfûdur. Muzari fiildir. نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

 

اَلَّذ۪ينَ يُنْفِقُونَ اَمْوَالَهُمْ بِالَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِراًّ وَعَلَانِيَةً 


İstînâfiye olarak fasılla gelmiştir. İsim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır. یُنفِقُونَ , mübteda olan mevsûlün sıla cümlesi, müsbet muzari fiil sıygasıyla gelmiş, faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlenin isimle başlaması infakın devamlılığına, sılanın muzari oluşu yenilenip tazelenmesine işaret eder.

بِٱلَّیۡلِ - ٱلنَّهَارِ ve  سِرࣰّا - عَلَانِیَةࣰ kelime grupları arasında tıbakı icab ve murâât-ı nazîr sanatları vardır. Bu ifadelerden cüz-kül alakasıyla her zaman infak ettikleri anlaşılır. 

Gecenin gündüzden, gizlinin açıktan önce zikredilmesi; gizli sadakanın açık sadakadan daha üstün olduğunu zımnen bildirmek içindir. Buna muvafık olarak da eşyayı örten gece, herşeyi gösteren gündüzden önce zikredilmiştir.

[Mallarını gece gündüz ve gizli-açık infak edenler] yani hayır yapma hırsları sebebiyle bütün zaman ve durumları sadaka vermek için değerlendirenler demektir. Her ne zaman bir muhtacın ihtiyacı ile karşılaşsalar, hiç ertelemeden, zamanı ya da hali bahane etmeden bir an önce o ihtiyacı gidermeye çalışırlar. (Keşşâf)

 

 فَلَهُمْ اَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْۚ


ف harfi öncesinde zikredilenlerin, arkasından gelenlerin sebebi olduğuna delalet eden rabıta harfidir. 

Ayetin başındaki mevsûlün haberi olarak gelen cümlede, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. Faide-i haber ibtidaî kelam olan bu isim cümlesinde, لَّهُمۡ mukaddem habere muteallıktır. أَجۡرُهُمۡ ise muahhar mübtedadır.  

Müsnedün ileyhin izafetle marife oluşu, az sözle çok anlam ifade etme amacına matuftur.

عِندَ رَبِّهِمۡ izafetinde, هُمۡ zamirinin رَبِّ ismine muzafun ileyh olması, zamirin aid olduğu kimseler için ve رَبِّ ismine muzaf olması عِندَ için tazim ve teşrif ifade eder. 

رَبِّهِمۡ izafeti, muzafun ileyhi, yani onları şereflendirirken diğerlerini tahkir ifade eder. Allah teala bütün alemlerin Rabbi olduğu halde onlara aitmiş gibi ifade edilmiştir.

لَّهُمۡ أَجۡرُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡ cümlesinin sebep ifade etmesine rağmen başında فَ harfinin olmaması sebep budur denilmesine ihtiyaç olmayacak kadar sebebin açık olması dolayısıyladır.

262. Ayette infak edenler 274. ayete göre daha yüksek vasıflarla vasıflanmıştır. Orada ف harfi zikredilmeksizin لَهُمۡ أَجۡرُهُمۡ عِندَ رَبِّهِمۡ buyurulmuştur. Bu ayette ise aynı ibare başında  ف harfiyle gelmiştir. Onların ihlası فِی سَبِیلِ ٱللَّهِ  ibaresiyle ifade edilirken bu ayette infak edenlerin infakının çokluğu ve çeşitliliği gizli ve açıktan olmasıyla ifade edilmiştir. Önceki ayette sadakayı iptal eden eziyet ve minnetin olmadığı zikredilmiştir ki bu; cömertlik ve infakta en yüksek mertebedir. Buna ilaveten 262. Ayetteki ثُمّ harfi rütbe açısından terahi ifade eder. Kanaatle, hoşgörü ve rızayla yapılan infakın arkasından eziyet gelmeyeceğine de işaret eder. Dolayısıyla burada mükafatlarını almak için önceden zikredilenlerin yapılması gerektiğini ifade eden ف harfinin gelmesine de gerek kalmamıştır. Bu ayette ise infak edenler hakkında mübalağalı bir ifade olmadığı için infak edenlerin zikrettiğimiz ücretlerini hak ettiklerine işaret eden fa'üs sebebiye gelmiştir. (Âdil Ahmet Sâbir er-Ruveyni, Min Ğarîbi Belagati’l Kur’ani’l Kerim, Soru:1605)

 

وَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَ

 

Menfi isim cümlesi formunda gelen cümle وَ ’la mâkabline atfedilmiştir. Faide-i haber ibtidâi kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. عَلَیۡهِمۡ mahzuf habere müteallıktır.

Müsnedün ileyhin tenkiri taklîl ifade etmektedir. Ayrıca nefiy siyakında nekre umum ifade ettiği için, “onlar herhangi bir korku türünü hiç bir şekilde hissetmeyeceklerdir” anlamına gelir. 

Ayetin sonunda, öncesine matuf olan isim cümlesi وَلَا هُمۡ یَحۡزَنُونَ , faide-i haber inkârî kelamdır. 

Cümlede müsnedün ileyhin, fiil cümlesi formunda gelen müsnede takdimi ve nefiy harfinin de müsnedün ileyhden önce gelmesi tahsis ifade etmiştir. Bu tahsis onların hiçbir şekilde hüzünlenmeyeceğini ifade ederken başkalarının hüzünleneceğini de ifade etmiş olur.

خَوۡفٌ - یَحۡزَنُونَ kelimeleri arasında murâât-ı nazîr sanatı vardır.

Şayet korku ile hüzün arasında ne fark vardır? dersen şöyle derim: Korku, vukuu beklenen bir bela ve musibetten dolayı insana ârız olan bir gam ve kederdir. Üzüntü ise fiilen vâki olup gerçekleşen ve yaşanan bir olaydan dolayı insana ârız olan şeydir. (Keşşâf) 

وَلَا خَوۡفٌ عَلَیۡهِمۡ وَلَا هُمۡ یَحۡزَنُونَ [Onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olmazlar, üzülmezler] ifadesi Kur’ân’da 16 kere geçmiştir. Bunların altısı Bakara Suresinde, ikisi (262 ve 274) infakla ilgilidir.

Bu cümle 270. Ayetin sonundaki  وَمَا لِلظَّـٰلِمِینَ مِنۡ أَنصَارٍ cümlesine mukabildir. (Âşûr)

274. Ayet, infakın faziletleriyle ilgili umum  ifade eden bir istinaf cümlesidir. (Âşûr)