Bakara Sûresi 70. Ayet

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَۙ اِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَاۜ وَاِنَّٓا اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَمُهْتَدُونَ  ...

“Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قَالُوا dediler ki ق و ل
2 ادْعُ du’a et د ع و
3 لَنَا bizim için
4 رَبَّكَ Rabbine ر ب ب
5 يُبَيِّنْ açıklasın ب ي ن
6 لَنَا bize
7 مَا nasıl bir şey olduğunu
8 هِيَ onun
9 إِنَّ zira
10 الْبَقَرَ o inek ب ق ر
11 تَشَابَهَ benzer geldi ش ب ه
12 عَلَيْنَا bize
13 وَإِنَّا ama mutlaka biz
14 إِنْ eğer
15 شَاءَ dilerse ش ي ا
16 اللَّهُ Allah
17 لَمُهْتَدُونَ hidayeti buluruz ه د ي
 

Allah dilerse ancak biz doğruyu bulan kimseler oluruz diyor ve inşaallah diyerek aslında Allah’ı suçlayan bir dil kullanıyorlar. Biz elimizden geleni yaptık ama Allah istemedi diyebilmek için. Dua ederken ”inşallah” ı kullanmayız oysa.

Kavminin Hz. Musa’ya ‘Rabbine yalvar’ diye hitap etmesi, akıllarında olan ‘bizim Rabbimiz ise Buzağıdır’ fikrini düşündürür.

Kavmin bir miktar gelişerek inşallah demeyi öğrenmiş olmaları dikkat çekicidir.

Allah birşeyi emrettiği zaman onu hemen yapmalıyız. Daha fazlasını, detayını sorarsak sordukça durumu kendimiz için daha da zorlaştırmış oluruz.

İnşaallah demeden bir işe başlamayalım. Kehf Suresi 23 ve 24. ayetlerde de bu konu açıkça ifade edilmiştir.

 

قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا هِيَۙ اِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَاۜ وَاِنَّٓا اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ لَمُهْتَدُونَ

Fiil cümlesidir. قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l kavl,  ادْعُ لَنَا  ’dur. قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

ادْعُ  illet harfinin hazfıyla mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri, أنت ‘dir. لَنَا  car mecruru  ادْعُ  fiiline mütealliktir.  رَبَّ  mef‘ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olup mahallen mecrurdur. 

فَ  karînesi olmadan gelen  يُبَيِّنْ  cümlesi şartın cevabıdır.

يُبَيِّنْ  sükun ile meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri, هُوَ ‘dir. لَنَا  car mecruru  يُبَيِّنْ  fiiline mütealliktir.  مَا هِيَ  cümlesi, mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.

İstifham ismi  مَا  mübteda olarak mahallen merfûdur. Munfasıl zamir  هِيَ  haber olarak mahallen merfûdur. 

İsim cümlesidir. اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. 

الْبَقَرَ  kelimesi  اِنَّ ’nin ismi olup fetha ile mansubdur.  تَشَابَهَ عَلَيْنَا  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

تَشَابَهَ  fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. عَلَيْنَا  car mecruru  تَشَابَهَ  fiiline mütealliktir.

وَ  atıf harfidir. اِنَّ  tekid harfidir.  نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.

اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ  cümlesi îtiraziyyedir. اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

شَٓاءَ  şart fiili olup, fetha üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. اللّٰهُ  lafza-i celâl fail olup damme ile merfûdur. Şartın cevap cümlesi öncesinin delaletiyle hazfedilmiştir. Takdiri, اهتدينا  şeklindedir.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. 

مُهْتَدُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. 

اِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَاۜ [Çünkü sığırlar bizce birbirlerine benzemektedir.] اَلشَّجَرَ  kelimesi  شَجَرَةٌ (ağaç) kelimesinin çoğulu olduğu gibi الْبَقَرَ  kelimesi de  بَقَرَةٌ (inek) kelimesinin çoğuludur. Burada kelimenin sonundaki  ة  harfi tekillik için eklenmiştir. Ayette kelimenin sonundaki bu harfin kaldırılmış olması, kelimenin çoğul ve cins isim anlamında olduğuna delalet eder. تَشَابَهَ  fiili karışmak, kapalı gelmek manasındadır. Fiil burada müzekker kullanılmış olsa da bununla müennes formdaki  اِشْتَبَهَتْ (karıştı, birbirine benzedi) ve  خُفِيَتْ (kapalı geldi) anlamı kastedilmiştir. Çünkü  الْبَقَرَ  kelimesi çoğul olsa da ona taalluk eden  تَشَابَهَ  fiili, الْبَقَرَ  kelimesinin lafız yapısına uygun bir şekilde müzekker ve tekil yapılmıştır. Kur’an dışında kullanıldığı zaman, anlamı esas alınarak bu kelime müennes yapılabilir. Ancak Kur’an metninde böyle bir değişiklik yapılması söz konusu değildir. Bir görüşe göre bu ifadenin anlamı “Sığır cinsi bize kapalı geldi.” şeklindedir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

يُبَيِّنْ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi  بين ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar. 

تَشَابَهَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi, شبه ’dir. 

Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar. Müşareket (İşteşlik – ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir. (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)  

مُهْتَدُونَ  sülâsi mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan iftiâl babının ism-i failidir.

İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

Ayet beyanî istînâf olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müsbet fiil cümlesi fâide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا mazi fiil cümlesi haberî isnaddır. Faide-i haber, ibtidaî kelamdır. Mazi fiil hudûs ifade eder. Mekulü’l-kavl cümlesi olan ادْعُ ise, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Talebin cevap cümlesi يُبَيِّنْ لَنَا emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Musa (as)’a ait zamirin, رَبّ  ismine izafe edilmesi ona tazim ve şeref ifade eder.

مَا هِيَۙ cümlesi istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Mübteda ve haberden müteşekkil bu cümlenin fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.

اِنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi اِنَّ الْبَقَرَ تَشَابَهَ عَلَيْنَاۜ beyanî istînâf olup fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.

Önceki iki ayetteki قَالُوا ادْعُ لَنَا رَبَّكَ يُبَيِّنْ لَنَا مَا ibaresi bu ayette tekrarlanmıştır. Anlamı daha da yerleştirmek gayesiyle yapılan bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Ayetin sonundaki cümle وَ ’la öncesine atfedilmiştir. Atıf sebebi temasüldür. اِنَّٓ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş faide-i haber inkarî kelamdır.

اِنْ شَٓاءَ اللّٰهُ cümlesi burada اِنَّٓ edatının ismi ile haberi arasında yer almış olan bir itiraz (parantez) cümlesidir. Şart üslubunda haberi isnaddır. Cümlede şartın cevabının hazfedilmesi îcâz-ı hazif sanatıdır.  İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır.

Şartın cevabının hazfi, muhatabın muhayyilesini kısıtlamadan serbestçe düşünebilmesini sağlamaktadır.