وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِن۪ينَۢ
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَمَا هُمْ بِمُؤْمِن۪ينَۢ
وَ istînâfiyyedir. Atıf harfi olması caizdir. مِنَ النَّاسِ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ , muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası يَقُولُ ’ dur. İrabtan mahalli yoktur.
يَقُولُ damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
Mekulü’l-kavl اٰمَنَّا بِاللّٰهِ ‘ dir. يَقُولُ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اٰمَنَّا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir نا fail olarak mahallen merfûdur. بِاللّٰه car mecruru اٰمَنَّا fiiline mütealliktir. بِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ atıf harfi وَ ‘ la بِاللّٰهِ ’ye matuftur.
الْاٰخِرِ kelimesi الْيَوْمِ ’ nin sıfatı olup kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere “sıfat” denir. Arapça’da sıfatın asıl adı “na’t” (النَّعَت) dır. Sıfatın nitelediği isme de “men’ut” (المَنْعُوتُ) denir. Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya “sıfat tamlaması” denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir.Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsufuna dört açıdan uyar: Cinsiyet, Adet, Marifelik - nekirelik, İrab.
Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata “hakiki sıfat”, dolaylı olarak niteleyen sıfata da “sebebi sıfat” denir.
1- Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar 2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1- Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ismi fail, ismi meful, mübalağalı ismi fail, sıfatı müşebbehe, ismi tafdil, masdar, ismi mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2- Cümle olan sıfatlar: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibhi cümle olan sıfatlar.
Nekre isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle sıfat olur. Marife isimden sonra gelen cümle veya şibhi cümle hal olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اٰمَنَّا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أمن ‘ dir .
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَمَا هُمْ بِمُؤْمِن۪ينَۢ
مَا هُمْ بِمُؤْمِن۪ينَ cümlesi, hal olarak mahallen mansubdur.
İsim cümlesidir. وَ haliyyedir. مَا olumsuzluk harfi olup لَيْسَ gibi amel eder. İsmini ref haberini nasb eder. هُمْ zamiri مَا ’nın ismi olarak mahallen merfûdur. بِ harfi zaiddir. مُؤْمِن۪ينَ lafzen mecrur, مَا ’nın haberi olarak mahallen mansub olup cer alameti ي ‘dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.
Hal cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal “nasıl” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zil-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l-hal marife olur. Hal mansubtur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde, iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l-hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hal’i sahibu’l-hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazfedilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır: 1. Müfred olan hal (Müştak veya camid), 2. Cümle olan hal (İsim veya fiil), 3. Şibh-i cümle olan hal (Harfi cerli veya zarflı isim).(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مُؤْمِن۪ينَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’âl babının ism-i failidir.
İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَقُولُ اٰمَنَّا بِاللّٰهِ وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ
Ayet istînâfiyyedir veya istînâfa matuftur. Mübteda ve haberden oluşmuş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. Car mecrur مِنَ النَّاسِ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.
Muahhar mübteda konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَنْ ‘in sılası olan يَقُولُ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
يَقُولُ fiilinin mekulü’l-kavli olan اٰمَنَّا بِاللّٰهِ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekküne ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, S.107)
Güvenli oldu, emniyette oldu anlamındaki اٰمَن fiilinin بِ harfi ile gelerek ‘iman etti’ manasında olması, tazmin sanatıdır.
Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
الْاٰخِرِ kelimesi الْيَوْمِ için sıfattır. Sıfat, tabi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
النَّاسِ ’deki ٱل takısı cins içindir. Ahd için olması da caizdir. (Âşûr)
Cümlede ıtnâb sanatı vardır. ءَامَنَّا - مُؤۡمِنِینَ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ales-sadr sanatları vardır.
Ayetin, بِاللّٰهِ - وَبِالْيَوْمِ الْاٰخِرِ kelimelerinde yer alan بِ harfinin tekrarlanış sebebi, şu noktaya işaret ve dikkat çekmek içindir: Bu münafıklar imanın her iki konusundaki iddialarında sağlıklı ve mükemmel, sağlam bir iman üzere bulundukları iddiasını dile getiriyorlar, böyle bir iddia ile ortaya çıkıyorlardı. Allah onların iddialarını, وَمَا هُمْ بِمُؤْمِن۪ينَ [Oysa onlar iman etmiş değillerdir.] ifadesiyle durumlarına mutabık hâle getirdi. Zaten bu ifade, fiil ile değil failin durumuyla ilgilidir. Yani, burada kullanılan ve kelime olarak ism-i fail olan مؤمنين ifadesini açıklamaktadır. Kısaca bu ifade ile onlarda iman denen olayın söz konusu olmadığı belirtilmektedir. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
یَقُولُ fiilindeki müfred zamirden, ءَامَنَّا fiilindeki cemi zamire iltifat vardır.
Burada münafıkların dilleri ile kalplerinin farklı olduğu söylenmiştir. Münafık kelimesi ism-i faildir, bir işi çokça yapmayı ifade eder, sürekli yapma hali dolayısıyla iman etmeme durumu onların kalbinde iyice yerleşmiş demektir.
Mealde “der(ler)olarak geçen يَقُول ’ nün öznesi tekildir. Fakat aynı cümledeki ءَامَنَّا fiilinin öznesi çoğuldur. Oysa ki ikisinin öznesi aynı olmalıdır. Buradaki nükte şudur: Bahsi geçen münafıklar görünürde birden çok kişi olmalarına rağmen tek kafayla düşünmekte ve sürü psikolojisiyle hareket etmektedirler.
Ayetteki آمَنّا kelimesinde irsâd vardır.
Ahiret gününden maksat haşir vaktinden sonsuza kadar süren zamandır. Ya da cennet hâlkının cennete ve cehennem halkının cehenneme girmesine kadar geçen zamana denir. Çünkü o bilinen vakitlerin sonudur. (Beyzâvî)
وَمَا هُمْ بِمُؤْمِن۪ينَۢ
یَقُولُ fiilinin failinden haldir. Hal cümleleri anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
Sübut ve istimrar ifade eden menfi isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. مَا nefy harfi ليس gibi amel etmiştir.
Burada بِ harfi manayı pekiştirmek için gelmiş zâid harftir. Olumlu cümlelerde lâm harfinin tekit ifade ettiği gibi, olumsuz cümlelerde de لَيْسَ ve ما 'nın haberinin başında gelen بِ harfi tekit bildirir.
Kur'ân-ı Kerim'de بِ harfi 22 yerde لَيْسَ ’nin, 19 yerde de ما ’nın haberinin başında zâid olarak gelmiştir. (Ali Bulut, Kur’ân-ı Kerim’de Itnâb Üslûbu)
مَا ‘nın haberi olan بِمُؤْمِن۪ينَ , ism-i fail vezninde gelerek bu özelliğin istimrar ve istikrarına işaret etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
İsm-i fail sübuta, istikrara ve sıfatın mevsûfa olan bağlılığına delalet eder. (Halidî, Vakafat, s. 80)
وَمَا هُمْ بِمُؤْمِن۪ينَ [Onlar inanmış değillerdir] ifadesinde, münafıkların inkarlarında mübalağa vardır. Zira bunun مَنْ يَقُولُ اٰمَنَّا ifadesine uygun şekli ما آمنوا ‘dur. Fakat Yüce Allah onları müminler grubunun dışında tutmak için fiil cümlesi yerine isim cümlesi kullanmış ve onların iman etmediklerini vurgulamak için haberin başına tekit edatı olan ب harf-i cerini getirmiştir. (Safvetü't Tefâsir)
مَا ’ nın haberine ب harfinin gelmesi, reddi ve nefyi tekid etmek içindir. Çünkü böylece eğer dinleyen ya da duyan kimse sözün başından gaflete düşer, aymaz bir tavır takınırsa, bununla, o kimselere inkârcılıkları yüzünden bir delil ya da kanıt gösterilmiş olur. (Nesefî / Medâriku’t-Tenzîl Ve Hakâîku’t-Te’vîl)
Olumsuz ما , haberin başına geçmiş olan ب harfi, isim cümlesi formunda gelmesi ve ism-i fail kullanılmasıyla iman etmedikleri vurgulu bir şekilde ifade edilmiştir.
Ayet iman iddia edip de itikat bakımından kalbinin diline uymadığı kimsenin mümin olmadığına delalet etmektedir. Çünkü bir kimse kelime-i şehadet getirir de kalbinde ona uygun bir şey olmazsa yahut içinde ona ters bir şey bulunursa mümin olmaz. (Beyzâvî)