فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّـبَعَ هَوٰيهُ فَتَرْدٰى
Radeye ردي : رِدْءٌ yardımcı ve destekçi olmak için başkasını izleyip takip eden kişidir. رَدِيءٌ sözcüğü de temelde bunun gibidir. Ancak zemmedilen, sonra gelen ya da geride/arkada kalanla ilgili kullanımı yaygınlık kazanmıştır. رَدَى helak etmek demektir. Tefe'ul babındaki تَرَدَّى kullanımı ise kendini helaka maruz bırakmak veya helakla karşı karşıya gelmektir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de türevleriyle birlikte 6 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli ridâdır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّـبَعَ هَوٰيهُ فَتَرْدٰى
Fiil cümlesidir. فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن أقمت الصلاة (eğer namaz kılarsan) şeklindedir.
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. يَصُدَّنَّ fetha üzere mebni, meczum muzari fiildir. Fiilin sonundaki نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir.
Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)
Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3)
Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. عَنْهَا car mecruru يَصُدَّنَّ fiiline müteallıktır.
Müşterek ism-i mevsûl مَنْ fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası لَا يُؤْمِنُ ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يُؤْمِن merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. بِهَا car mecruru يُؤْمِنُ fiiline müteallıktır.
وَاتَّـبَعَ هَوٰيهُ cümlesi atıf harfi وَ ‘la sılaya matuftur. اتَّـبَعَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
هَوٰيهُ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فَ , sebebiyyedir. Muzariyi gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren harftir.Fâ-i sebebiyyeden önce nefy, talep bulunması gerekir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, makablindeki nehiyden anlaşılan masdar manasına matuf olup mahallen merfûdur. تَرْدٰى elif üzere mukadder fetha ile mansub muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
اتَّـبَعَ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil iftiâl babındadır. Sülâsîsi تبع ’dır.
İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşareket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّـبَعَ هَوٰيهُ فَتَرْدٰى
Allah Teala’nın Hz. Musa'ya hitabı devam etmektedir. فَ takdiri إن أقمت الصلاة (eğer namaz kılarsan) olan mahzuf şartın cevabının başına gelmiş rabıta harfidir.
Cevap olan فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Fiil nûn-u sakile ile tekid edilmiştir. Şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
يَصُدَّنَّكَ fiilinin faili konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَنْ ‘nin sılası olan لَا يُؤْمِنُ بِهَا cümlesi, menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Muzari fiil hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Sebat ve temekkün ifade eden mazi fiil sıygasındaki وَاتَّـبَعَ هَوٰيهُ cümlesi, sıla cümlesine matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
Fâ-i sebebiyyenin gizli أنْ ‘le masdar yaptığı فَتَرْدٰى cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar teviliyle, makablindeki nehiyden anlaşılan masdar manasına matuftur.
Yüz çevirmeye sebep olacak kişilerin özelliklerinin, hevasına tabi olmak ve iman etmemek şeklinde sayılması taksim sanatıdır.
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا [Seni ondan çevirmesin] yani ‘Kıyameti tasdik etmekten, yahut namazdan çevirmesin’ demektir. Ona iman etmeyen kâfiri, Musa (as)’ı kıyametten veya namazdan çevirmekten men ediyor. Maksat Musa (as)’ı çevrilmekten men etmektir. Bu da şuna dikkat çekmektedir ki, onun fıtrat-ı selimesi eğer hali üzere bırakılsa, onu seçer ve ondan yüz çevirmez. O, dininde sağlamdır. Çünkü kâfirin onu çevirebilmesi, ondaki zafiyetten dolayı olur. (Beyzâvî-Ebüssuûd)
Hevasına tabi olmak, inkârcılığın sebebidir. Sebep müsebbebe atfedilmiştir.
Ayetteki, فَتَرْدٰى [yoksa helak olursun] ifadesi, "Seni ondan alıkoymasınlar, aksi halde helak olursun" takdirindedir, yani, "Eğer onlar seni alıkor, sen de alıkoymayı kabul edersen, bu durumda cehenneme yuvarlanmaktan başka birşey yoktur" demektir.
(Fahreddin er-Râzî)