وَمَنْ يَأْتِه۪ مُؤْمِناً قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰىۙ
وَمَنْ يَأْتِه۪ مُؤْمِناً قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰىۙ
وَ atıf harfidir. مَنْ iki muzari fiili cezm eden şart ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur.
يَأْتِه۪ illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir ه۪ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
مُؤْمِناً kelimesi يَأْتِ ‘deki failin hali olup fetha ile mansubdur.
قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ cümlesi يَأْتِه۪ ‘deki failin hali olarak mahallen mansubdur.
قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. عَمِلَ fetha üzere mebni mazi fiildir.
الصَّالِحَاتِ mef’ûlün bih olup cemi müennes salim olduğu için nasb alameti kesradır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir.
İsim cümlesidir. İsm-i işaret اُو۬لٰٓئِكَ mübteda olarak mahallen merfûdur.
لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰىۙ cümlesi اُو۬لٰٓئِكَ ‘nin haberi olarak mahallen mecrurdur.
لَهُمُ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. الدَّرَجَاتُ muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.
الْعُلٰى kelimesi الدَّرَجَاتُ ‘nun sıfatı olup mukadder damme ile merfûdur.
مُؤْمِناً kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَمَنْ يَأْتِه۪ مُؤْمِناً قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰىۙ
Ayet, önceki ayetteki مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ cümlesine وَ ’la atfedilmiştir. Cümleler arasındaki atıf sebebi tezattır. Ayrıca aralarında inşâî olmak bakımından mutabakat mevcuttur.
Şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi olan مَنْ يَأْتِه۪ مُؤْمِناً , sübut ifade eden isim cümlesidir.
Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan يَأْتِه۪ مُؤْمِناً cümlesi, مَنْ ’in haberidir.
Cümlede müsnedin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler.(Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Fasılla gelen قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ cümlesi يَأْتِه۪ ‘deki failden hâl-i müekkide olarak ıtnâbdır. Başında وَ bulunmayan bu hal cümlesi, zü’l-halin bu durumunun sürekli bir özellik olduğuna işaret eder. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir.
Tahkik harfi قَدْ ile tekid edilmiş müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber talebî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, S.107)
فَ karînesiyle gelen cevap cümlesi olan اُو۬لٰٓئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰى , sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyh işaret edilenlere tazim ve teşvik için işaret ismiyle marife olmuştur.
اُو۬لٰٓئِكَ ’nin haberi olan لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلٰىۙ , faide-i haber ibtidaî kelam olan isim cümlesidir. Cümlede takdim tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır. لَهُمْ , mahzuf mukaddem habere müteallıktır. الدَّرَجَاتُ muahhar mübteda, الْعُلٰى onun sıfatıdır.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyh şereflendirmek ve onlara isnat edilen hükmü vurgulamak için ismi işaret olarak gelmiştir.
Yine son cümlede müsnedün ileyh olan الدَّرَجَاتُ , muahhar mübtedadır ve الْعُلٰى ile vasıflanmıştır. Tehir edilmesinin sebebi, müsnedi müsnedün ileyhe tahsis etmek ve muhatabın dikkatini çekmektir. Müsnedün ileyhin manasını açmak ve onu övmek için de sıfatla ıtnâb yapılmıştır.
Bu ayette, salih amel işleme kaydı konularak yüksek derecelere erişme hükmü daraltılmıştır. Bu kaydın konulmaması durumunda mümin ya da kâfir, amel işleyen herkesin yüksek mertebelere erişeceği gibi yanlış bir intiba ortaya çıkabilirdi. Bu intibayı ortadan kaldırmak için, ayette tekmil yoluyla ıtnâb yapılmıştır.
müsnedün ileyh, salih amel işleyen müminleri diğerlerinden ayırmak, onları şereflendirmek ve onlara isnat edilen hükmü vurgulamak için ismi işaret olarak gelmiştir.
Yine son cümlede müsnedün ileyh olan الدَّرَجَاتُ , muahhar mübtedadır ve الْعُلٰى ile vasıflanmıştır. Tehir edilmesinin sebebi müsnedi, müsnedün ileyhe tahsis etmek ve muhatabın dikkatini çekmek olabilir. Müsnedün ileyhin manasını açmak ve onu övmek için de sıfatla ıtnâb yapılmıştır.
74. ayetteki اِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِماً (Şurası bir gerçek ki, kim günahkâr olarak Rabbine gelirse..) cümlesi ile bu ayetteki وَمَنْ يَأْتِه۪ مُؤْمِناً قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ (Kim de iyi davranışlarda bulunmuş bir kimse olarak Ona gelirse…) cümlesi arasında mukabele sanatı vardır. Mukabele, iki veya daha çok mananın zikredilmesi, sonra da bunların karşıtının zikredilmesi demektir. (Safvetü’t Tefâsir)
مُجْرِماً - مُؤْمِناً kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab, جَهَنَّمَ - الدَّرَجَاتُ الْعُلٰى kelimeleri arasında ise tıbâk-ı hafî sanatı vardır.