كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا ف۪يهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَب۪يۚ وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَب۪ي فَقَدْ هَوٰى
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | كُلُوا | yeyin |
|
2 | مِنْ | -nden |
|
3 | طَيِّبَاتِ | temizleri- |
|
4 | مَا | şeylerin |
|
5 | رَزَقْنَاكُمْ | sizi rızıklandırdığımız |
|
6 | وَلَا | ama |
|
7 | تَطْغَوْا | taşkınlık etmeyin |
|
8 | فِيهِ | bu hususta |
|
9 | فَيَحِلَّ | sonra iner |
|
10 | عَلَيْكُمْ | üzerinize |
|
11 | غَضَبِي | gazabım |
|
12 | وَمَنْ | ve kimin |
|
13 | يَحْلِلْ | inerse |
|
14 | عَلَيْهِ | üstüne |
|
15 | غَضَبِي | gazabım |
|
16 | فَقَدْ | andolsun o |
|
17 | هَوَىٰ | düşmüş(mahvolmuş)tur |
|
كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا ف۪يهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَب۪يۚ
Fiil cümlesidir. كُلُوا damme üzere mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْ طَيِّبَاتِ car mecruru كُلُوا fiiline müteallıktır. طَيِّبَاتِ kelimesi cemi müennes salim olduğu için cer alameti kesradır.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , mahzuf fiilin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Takdiri, قال ’dir. İsm-i mevsûlun sılası رَزَقْنَاكُمْ ’dur. Îrabdan mahalli yoktur.
رَزَقْنَاكُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَطْغَوْا fiili, ن ’un hazfi ile mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
ف۪يهِ car mecruru لَا تَطْغَوْا fiiline müteallıktır.
فَ , sebebiyyedir. Muzariyi gizli اَنْ ’le nasb ederek manasını sebep bildiren masdara çeviren harftir. Fâ-i sebebiyyeden önce nefy, talep bulunması gerekir.
اَنْ ve masdar-ı müevvel, makablindeki nehiyden anlaşılan masdar manasına matuf olup mahallen merfûdur. Takdiri, لا يكن منكم طغيان في الرزق فحلول غضب من الله (Rızık konusunda haddi aşmayın yoksa üzerinize Allah’ın gazabı iner.) şeklindedir.
يَحِلَّ mansub muzari fiildir. عَلَيْكُمْ car mecruru يَحِلَّ fiiline mütealliktir.
غَضَب۪ي fail olup mukadder damme ile merfûdur. Mütekellim zamiri ی muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَب۪ي فَقَدْ هَوٰى
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. مَنْ şart ismi iki fiili cezm eder. Mübteda olarak mahallen merfûdur.
يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَب۪ي şart cümlesi olup mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur.
يَحْلِلْ meczum muzari fiildir. عَلَيْهِ car mecruru يَحْلِلْ ’e müteallıktır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder. هَوٰى fiili, mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا ف۪يهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَب۪يۚ
Beyani istinaf olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Ayetteki ‘yiyin ifadesi’, vücub ifade eden bir emir değil, [“... ihramdan çıktığınız zaman avlanınız.”] (Maide Suresi, 2) ayetinde olduğu gibi mübahlık ifade eden bir emirdir. (Fahreddin er-Râzî)
Muzâfun ileyh konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası olan رَزَقْنَاكُمْ cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fiil mazi fiil sıygasında gelerek kesinlik, azamet zamirine isnad edilerek de tazim ifade etmiştir.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafat, s. 107)
وَلَا تَطْغَوْا ف۪يهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَب۪يۚ cümlesi, …كُلُوا cümlesine hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir. Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
وَلَا تَطْغَوْا ف۪يهِ ibaresinde, tebeî istiare vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet karinesiyle bol nimet içinde azgınlık yapan kişiye verilen çok nimet, nimet verilen kişiyi kuşatan kaba benzetilmiştir. Bu; meknî istiaredir. (Âşûr)
Fâ-i sebebiyyenin gizli أنْ ’le masdar yaptığı فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَب۪ي cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar teviliyle, makablindeki nehiyden anlaşılan masdar manasına matuftur.
غَضَب۪ي ’ın Allah Teâlâ’ya ait zamire izafesi korkutmak ve tehdit maksatlıdır.
Onda taşkınlık etmeyin yani size verdiğim rızıkta, şükrünü ihlal ederek ve Allah’ın hududunu aşarak mesela israf ve şımarıklık etmek, hak sahibine vermemek gibi taşkınlık etmeyin demektir. (Beyzâvî)
Bu kelam, mezkûr yiyeceklerin kendileri için mübah olduklarını beyan etmek ve Allah'ın onlara olan nimetini, tamamlamak için zikredilmiştir. Tayyib olanları, lezzetli olanları yahut helal olanları, demektir. Ayetlerde önce denizden kurtarma nimetinin, sonra dinî nimetin, sonra da dünyevî nimetin zikredilmesinde ne kadar güzel bir nazım ve pek hoş bir tertip olduğu gayet açıktır. (Ebüssuûd)
وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَب۪ي فَقَدْ هَوٰى
وَ istînâfiyyedir. Cümle şart üslubunda haberî isnaddır. Şart cümlesi مَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَب۪ي sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
من şart edatıdır. Bu istînaf cümlesinde mübteda olarak merfû mahaldedir. Müsnedin muzari fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meâni İlmi)
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. عَلَيْهِ car mecruru fail olan غَضَب۪ي ’ye ihtimam için takdim edilmiştir.
فَ karinesiyle gelen cevap cümlesi فَقَدْ هَوٰى , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil ayet, şart üslubunda gelmiş, faide-i haber talebî kelamdır.
غَضَب۪ي ibaresinin tekrarı, Allah’ın gazabından korkutup çekindirmek gayesiyle yapılmış ıtnâb sanatıdır. Bu tekrarda ayrıca reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.
Ayetteki فَقَدْ هَوٰى [uçuruma yuvarlanmıştır] ifadesi “şaki oldu” demektir. Bunun uçuruma yuvarlandı manasına tefsir edilmesi de söz konusudur. Nitekim Arapçada, bir şey yüksekten aşağı doğru düştüğünde, böyle denir. (Fahreddin er-Râzî)
فَقَدْ هَوٰى [helak oldu] cümlesinde istiare vardır. Yüksekten aşağıya düşmek anlamına gelen هَوٰى kelimesi, yok olma ve helak olma manasında müsteâr olarak kullanılmıştır. (Safvetü’t Tefasir)
يَحِلَّ - يَحْلِلْ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Size verdiğimiz rızkın şükrünü ihlal etmek, size tayin edilen sınırı aşıp israf etmek ve şımarıklık göstermek ve müstahakların hakkını engellemek suretiyle taşkınlık etmeyin! Bunu yaparsanız, benim azabım sizi bulur. Ve kim ki hışmıma uğrarsa o gerçekten helak olmuştur. Yahut cehenneme yuvarlanmıştır. (Ebüssuûd)