وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَمَا | ve |
|
2 | أَرْسَلْنَا | göndermedik |
|
3 | مِنْ |
|
|
4 | قَبْلِكَ | senden önce |
|
5 | مِنْ | hiçbir |
|
6 | رَسُولٍ | peygamber |
|
7 | إِلَّا |
|
|
8 | نُوحِي | diye vahyetmediğimiz |
|
9 | إِلَيْهِ | ona |
|
10 | أَنَّهُ | şüphesiz |
|
11 | لَا | yoktur |
|
12 | إِلَٰهَ | tanrı |
|
13 | إِلَّا | başka |
|
14 | أَنَا | benden |
|
15 | فَاعْبُدُونِ | bana kulluk edin |
|
وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. مَٓا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.
اَرْسَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
مِنْ قَبْلِكَ car mecruru اَرْسَلْنَا fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مِنْ harf-i ceri zaiddir. رَسُولٍ lafzen mecrur, mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.
اِلَّا hasr edatıdır. نُوح۪ٓي fiili ي üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri نحن ’dur. اِلَيْهِ car mecruru نُوح۪ٓي fiiline mütealliktir.
نُوح۪ٓي اِلَيْهِ cümlesi اَرْسَلْنَا ’deki failin veya مِنْ رَسُولٍ ’in hali olarak mahallen mansubdur.
Hal, cümlede failin, mef’ûlun veya her ikisinin durumunu bildiren lafızlardır (kelime veya cümle). Hal, “nasıl?” sorusunun cevabıdır. Halin durumunu açıkladığı kelimeye “zül-hal” veya “sahibu’l-hal” denir. Umumiyetle hal nekre, sahibu’l hal marife olur. Hal mansubdur. Türkçeye “…rek, …rak, …dığı, halde iken, olduğu halde” gibi ifadelerle tercüme edilir. Sahibu’l hal açık isim veya zamir olduğu gibi müstetir (gizli) zamir de olabilir. Hali sahibu’l hale bağlayan zamire rabıt zamiri denir. Bu zamir bariz (açık), müstetir (gizli) veya mahzuf (hazf edilmiş) olarak gelir.
Hal sahibu’l-hale ya و (vav-ı haliye) ya zamirle veya her ikisi ile bağlanır. Hal üçe ayrılır:
1. Müfred olan hal (Müştak veya camid),
2. Cümle olan hal (İsim veya fiil),
3. Şibh-i cümle olan hal (Harf-i cerli veya zarflı isim).
Burada hal muzari fiil cümlesi olarak gelmiştir. Hal müspet (olumlu) muzari fiil cümlesi olarak geldiğinde umumiyetle başında “و” gelmez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَرْسَلْنَا fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi رسل ’dir.
نُوح۪ٓي fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi وحي ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ فَاعْبُدُونِ
İsim cümlesidir. اَنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamir اَنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ cümlesi اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
لَٓا cinsini nefyeden olumsuzluk harfidir. اِلٰهَ kelimesi لَٓا ’nın ismi olup fetha üzere mansubdur. اِلَّا istisna harfidir. لَٓا ’nın haberi mahzuftur. Takdiri, موجود (vardır) şeklindedir. Munfasıl zamir اَنَا۬ mahzuf haberin zamirinden bedeldir.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel mahzuf بِ harf-i ceriyle نُوح۪ٓي fiiline müteallıktır.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri, إن صدّقتموني فاعبدوني (Beni tasdik ediyorsanız bana kulluk edin) şeklindedir.
اعْبُدُونِ fiili نَ ’un hazfıyla emir fiildir. Zamir olan و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Sonundaki نِ vikayedir. Esre ise mahzuf mütekellim zamirinden ivazdır. Hazf edilen يَ ise mef‘ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
Burada bu ي harfinin mahzuf olduğuna işaret etmek için fiilin sonunda bulunan نِ harfinin harekesi esre gelmiştir.وَمَٓا اَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رَسُولٍ اِلَّا نُوح۪ٓي اِلَيْهِ اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬
وَ istînâfiyye, مَٓا nefy harfidir. Ayetin ilk cümlesi mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
مَٓا nefy harfi ve اِلَّا istisna harfiyle oluşmuş kasr üslubuyla Hz. Peygamberimizden önceki peygamberlere de “Benden başka tanrı yok; sadece bana kulluk edin.” şeklinde vahyedildiği, etkili ve kesin bir şekilde ifade edilmiştir.
İlk kasr fiille mef’ûlünün hali arasında olup kasr-ı mevsûf ale’s-sıfattır. اَرْسَلْنَا mevsûf/maksûr, نُوح۪ٓي اِلَيْهِ sıfat/maksûrun aleyhtir. Yani fail tarafından gerçekleştirilen fiil başka mef'ûllere değil, zikredilen hale sahip mef'ûle tahsis edilmiştir.
Müspet muzari fiil sıygasında gelen نُوح۪ٓي اِلَيْهِ cümlesi, اَرْسَلْنَا fiilinin failinden hal-i müekkide olarak ıtnâbdır. وَ ’la gelmeyen bu hal cümlesi, bu durumun sürekli bir özellik olduğuna işaret eder. Cümle, teceddüt ve istimrar ifade etmiştir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.
نُوح۪ٓي اِلَيْهِ [Vahyettiğimiz] ibaresi muzari fiille gelerek şimdiki durum hikâye edilmiştir. Böylece bu konunun ve ona vahyedilen şeyin önemine delalet edilmiştir. Göndermek ve vahyetmek manasındaki fiiller اَرْسَلْنَا ve نُوح۪ٓي şeklinde gelerek, azamet zamirine isnad edilmiştir. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 63)
Fiillerin azamet zamirine isnadı ve مِنْ رَسُولٍ ’deki tenvin, tazim ifade eder. مِنْ harfi istiğrak içindir. Yani istisnasız olarak her peygambere bu emir vahyedilmiştir, bu emri almamış hiçbir resul yoktur.
مِنْ رَسُولٍ ’deki مِنْ harfi olumsuzluğu tekid için zaiddir. (Âşûr)
اَرْسَلْنَا ile نُوح۪ٓي kelimeleri arasında, maziden muzariye geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır. (Müşerref Ulusu (Ülger), Arap Dili Ve Belâgatı İltifat Sanatı)
Masdar ve tekid harfi اَنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi اَنَّهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬, masdar tevilinde, takdir edilen بِ harfiyle birlikte نُوح۪ٓي fiiline mütealliktir.
اَنَّ ’nin haberi olan لَٓا اِلٰهَ اِلَّٓا اَنَا۬ cümlesi, cinsini nefyeden لَٓا ’nın dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır.
Munfasıl zamir اَنَا۬, cinsini nefyeden لَاۤ ’nın ismi olan اِلٰهَ ’nin mahallinden veya لَٓا ’nın mahzuf haberindeki zamirden bedeldir. لَاۤ ’nın haberinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
لَاۤ ve إِلَّا ile oluşan kasr, إِلَـٰهَ ile اَنَا۬ arasındadır. Kasr-ı sıfat ale’l mevsuf hakiki kasrdır. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri, Meânî İlmi)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden birden fazla tekid unsuru taşıyan ve tahsis ifade eden bu gibi cümleler, çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اَرْسَلْنَا - رَسُولٍ kelimeleri arasında iştikâk cinâsı ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
فَاعْبُدُونِ
فَ rabıtadır. Emir üslubunda talebî inşâî isnad olan فَاعْبُدُونِ cümlesi, mahzuf şartın cevabıdır. Fiilin sonunda mef’ûl olan mütekellim zamiri tahfif için hazf edilmiş, böylelikle fasılaya da riayet sağlanmıştır.
Takdiri …إن صدّقتموني (Eğer bana inanıyorsanız…) olan mahzuf şart ve mezkur cevabından oluşan terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. Şart cümlesinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
Son cümledeki فَ rabıtadır. Cümlede îcâz-ı hazif vardır. فَاعْبُدُونِ, mahzuf şartın cevabı olarak meczum mahaldedir. Fiilin sonundaki نِ nûn-u vikaye, kesra ise mütekellim zamirinden ivazdır.
Fiilin başındaki فَ ’nin fasiha olması da caizdir.
Ayetin tamamındaki üslup tevhide ve onun önemine delalet eder. (Fâdıl Sâlih Sâmerrâî, Beyânî Tefsir Yolu, c. 4, s. 63)