Hac Sûresi 3. Ayet

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَر۪يدٍۙ  ...

İnsanlardan kimi vardır ki, hiçbir bilgisi olmadığı hâlde, Allah hakkında tartışmaya girer ve her azgın şeytanın ardına düşer.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمِنَ ve
2 النَّاسِ insanlardan ن و س
3 مَنْ kimi
4 يُجَادِلُ tartışır ج د ل
5 فِي hakkında
6 اللَّهِ Allah
7 بِغَيْرِ olmaksızın غ ي ر
8 عِلْمٍ bilgisi ع ل م
9 وَيَتَّبِعُ ve uyar ت ب ع
10 كُلَّ her ك ل ل
11 شَيْطَانٍ şeytana ش ط ن
12 مَرِيدٍ kaba (şarlatan) م ر د
 
Evren Allah’ın kudretini gösteren delillerle dolu iken ve peygamberler de öldükten sonra dirilme gerçeğini anlatıp insanları açık bir biçimde uyarmışken, bazı insanların Allah’ın gücü ve âhiret hayatının varlığı hakkında tartışmaya girmeleri, üstelik hiçbir sağlam bilgiye sahip olmadıkları halde inkârcılıkta inat etmeleri tarihin her döneminde görülen bir durumdur. Bu âyetlerde, ilk iki âyetteki bildirim ve ikaza rağmen bazı kimselerin bu tutumlarından vazgeçmedikleri gerçeğinden hareketle bu beşerî zaafa ve sonuçlarına tekrar dikkat çekilmektedir. Esasen genel bir teşhis ve uyarı içermekle beraber 3. âyetin Nadr b. Hâris hakkında inmiş olduğu rivayet edilir (Taberî, XVII, 115). Kureyş’in amansız inkârcılarından olan bu şahıs, babasıyla Hîre’de tıp ve felsefe öğrenimi görmüştü (Taberî, XVII, 115, nâşirin notu).
 
 3. âyetteki “her âsi şeytan” ifadesiyle, İblîs ve avenesinin yahut Kureyş’in ileri gelen inkârcılarının kastedildiği yorumları yapılmıştır (Râzî, XXIII, 5); âyetin üslûbundan, ikinci yorumun daha güçlü olduğu izlenimi edinilmektedir (Derveze, VII, 75). Buradaki “her” anlamına gelen küll kelimesinin –Kur’an’daki benzer ifadeler dikkate alındığında– çokluğu belirtmek için kullanıldığı anlaşılmaktadır (İbn Âşûr, XVII, 192-193). “Âsi” olarak tercüme ettiğimiz merîd kelimesine “had bilmez, zorba, inatçı, azgın, mütekebbir” gibi mânalar da verilebilir. 
 
 4. âyette şeytan ve onu dost edinecek kişiler hakkında kaçınılmaz sonuç ve hükmü belirtmek üzere lafzan “Onun hakkında şöyle yazıldı” mânasına gelen bir ifade kullanılmıştır. Bu sonuç şeytana uyanın doğru yolda kalamayacağı, dolayısıyla cehennem azabına sürükleneceğidir. Burada dikkat çeken bir husus da şudur: Şeytana insanları doğru yoldan saptırma fırsatı verilmekle beraber, ona uyanlar iradelerini bu yönde kullandıkları, ilâhî ikazları bir kenara bırakıp şeytanı dost edindikleri için sorumluluk kendilerine aittir (şeytan hakkında bilgi için bk. Fâtiha1/1 (eûzü); Bakara 2/34; Nisâ 4/117-121; Enfâl 8/48).
 
 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 711-712
 

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَر۪يدٍۙ

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  مِنَ النَّاسِ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  

Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ,  muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  يُجَادِلُ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur. 

يُجَادِلُ  merfû muzari fiildir.  Faili müstetir olup takdiri هو ’dir.  

فِي اللّٰهِ  car mecruru  يُجَادِلُ  fiiline müteallıiktir. Muzâf mahzuftur. Takdiri,  في قدرة الله (Allah’ın kudreti hakkında) şeklindedir. بِغَيْرِ  car mecruru  يُجَادِلُ deki failin mahzuf haline müteallıktır. Takdiri, متلبّسا بالجهل  şeklindedir.  عِلْمٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَتَّبِعُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو dir.  

كُلَّ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  شَيْطَانٍ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  مَر۪يدٍ  sıfat olup kesra ile mecrurdur. 

يُجَادِلُ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi  جدل ’dir.   

Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.

يَتَّبِعُ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  تبع ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır.

 

وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَر۪يدٍۙ

 

وَ, istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi faide-i haber ibtidaî kelam, sübut ifade eden isim cümlesidir. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.  مِنَ النَّاسِ ’nin müteallakı olan mukadddem haber mahzuftur. Müşterek ism-i mevsûl  مَنْ, merfû mahalde, muahhar mübtedadır. Sılası olan  يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır.  يُجَادِلُ  fiiline müteallik car mecrur  فِي اللّٰهِ ’nin muzâfı mahzuftur. Takdiri,  في قدرة الله  (Allah’ın kudreti hakkında) şeklindedir.

Allah lafzında tecrîd sanatı vardır. Çünkü mütekellim Allah Teâlâ’dır.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, bahsi geçenleri tahkir kastına matuftur.

يُجَادِلُ  fiilinin failinden, mahzuf hale müteallik olan  بِغَيْرِ عِلْمٍ ’deki tenvin kesret ve tazim içindir.

Aynı üslupla gelerek sıla cümlesine atfedilen  وَيَتَّبِعُ كُلَّ شَيْطَانٍ مَر۪يدٍۙ  cümlesinin atıf sebebi, hükümde ortaklıktır. Ayetteki fiiller muzari sıygada gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. 

شَيْطَانٍ  için tekid olan  كُلَّ, lafzî tekid kelimelerindendir.  شَيْطَانٍ ’deki tenvin kesret ve tahkir ifade eder.

مَر۪يدٍۙ  sıfatı  شَيْطَانٍ  içindir. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

يُجَادِلُ  fiili  مفاعلة  babındadır.  مفاعلة  babının fiile kattığı manalardan en fazla kullanılanları müşareket ve teksirdir.

يَتَّبِعُ  fiili  اِفْتِعال  babındadır. Bu bab fiile, mutavaat, müşareket,ittihaz, izhar, talep gibi anlamlar katar.

Bu ayet, mefhum-u muhalifi ile (dolaylı olarak) hak olan mücadelenin yapılabileceğine caiz olduğuna delalet eder. Çünkü bıktırıcı olmamasının yanı sıra, mücadelenin delillere tahsis edilmesi, bilgiye dayalı bir mücadelenin olabileceğini gösterir. O halde batıl mücadele, Hak Teâlâ’nın, [Bunu sana (batıl bir mücadeleden başka maksatla) ileri sürmediler. (Zuhruf Suresi, 58)] ayeti ile hak mücadele de [Onlarla mücadeleni en güzel bir yol ile yap!] (Nahl Suresi, 125) ayeti ile kastedilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)

Bu ayet, Nadr b. Haris hakkında nazil olmuştur. Bu adam, tartışmacı bir kâfir olup meleklerin Allah'ın kızları olduklarını, Kur’an’ın eskilerin masalları olduğunu ve ölümden sonra dirilme olmayacağını söylüyordu. Ancak ayetin ifade ettiği hal, anılan Nazr gibi diğer azgın kâfirleri de kapsamaktadır.

Burada şeytandan murad, başkalarını küfre çağıran kâfirlerin reisleridir yahut İblis ve askerleridir. (Ebüssuûd)

شَيْطَانٍ مَر۪يدٍۙ  [İnatçı şeytan] terkibinde istiare vardır. Yüce Allah, emirlerine karşı inatla karşı çıkan her azgın kimse için müstear olarak şeytan lafzını kullanmıştır. (Sâbûnî, Safvetu’t Tefasir)

Ayette istiâre-i tasrihiyye vardır. Müfsitler şeytana benzetilmiştir. (Sâbûnî, İbdau’l Beyan)