وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
وَ atıf harfidir. اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir.
جَادَلُوكَ şart fiili olup damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
فَ şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili ise müstetir zamir أنت ’dir.
Mekulü’l-kavli, اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ ’dur. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اللّٰهُ lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur. اَعْلَمُ haber olup lafzen merfûdur.
مَا müşterek ism-i mevsûlu, بِ harf-i ceriyle birlikte اَعْلَمُ ’ye mütealliktir.
İsm-i mevsûlun sılası تَعْمَلُونَ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
تَعْمَلُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.
جَادَلُوكَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi جدل ’dir.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Müşareket (işteşlik-ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ve mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِنْ جَادَلُوكَ فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
Cümle وَ ile önceki ayete atfedilmiştir. Şart üslubunda haberî isnaddır. Cümleler arasında inşâî olmak bakımından mutabakat vardır.
Şart cümlesi olan جَادَلُوكَ müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
فَ karinesiyle gelen فَقُلِ اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ şeklindeki cevap cümlesi, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلِ fiilinin mekulü’l-kavli olan اللّٰهُ اَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ cümlesi sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Müsned olan اَعْلَمُ , ism-i tafdil kalıbında gelerek mübalağa ifade etmiştir.
İsim cümleleri, mübteda ve haberden oluşur. Zaman ifade etmez. Asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Harf-i cerle birlikte اَعْلَمُ ’ya müteallik müşterek ism-i mevsûl مَا ’nın sılası olan تَعْمَلُونَ , muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.
Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil şart üslubundaki terkip, talebî inşâî isnaddır.
جَادَلُوكَ fiili, مفاعلة babındadır. Bu babın fiile kattığı manalardan en fazla kullanılanları müşareket ve teksirdir.
اَعْلَمُ - تَعْمَلُونَ kelimeleri arasında cinas-ı kalb ve reddü’l- acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayette şartın cevabının, “sen de onlarla mücadele et” gibi bir cümle olması beklenirken Allah’ın, onların yaptıklarını bildiğini söylemesini istemesi, hakîm üslubu sanatıdır.
Bu üslup; muhataba beklediği şeyi ya da sorduğu sorunun cevabını değil, daha önemli ya da gerekli olduğuna tenbih için beklemediği bir şeyi söylemek ya da cevabı vermek olarak tarif edilir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Yüce Allah, böylelikle ona, onların işi yokuşa sürmeleri ile uğraşmaktan koruyarak gereksiz yere tartışmaktan yüz çevirmesini emretmektedir. Çünkü bile bile inat eden kimseye cevap verilmez. (Kurtubî)
اللَّهُ أعْلَمُ بِما تَعْمَلُونَ sözü işleri konusunda Allah’ı yetkili kılmaktır. Onlarla mücadeleyi sonlandırmak manasında kinayedir. İdmac yoluyla tehdit ve uyarı için tariz de vardır. (Âşûr)