اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | أَلَمْ |
|
|
2 | تَعْلَمْ | bilmez misin? |
|
3 | أَنَّ | kuşkusuz |
|
4 | اللَّهَ | Allah |
|
5 | يَعْلَمُ | bilir |
|
6 | مَا | ne varsa |
|
7 | فِي |
|
|
8 | السَّمَاءِ | gökte |
|
9 | وَالْأَرْضِ | ve yerde |
|
10 | إِنَّ | kuşkusuz |
|
11 | ذَٰلِكَ | bunların hepsi |
|
12 | فِي |
|
|
13 | كِتَابٍ | bir Kitaptadır |
|
14 | إِنَّ | şüphesiz |
|
15 | ذَٰلِكَ | bu |
|
16 | عَلَى | için |
|
17 | اللَّهِ | Allah |
|
18 | يَسِيرٌ | kolaydır |
|
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ
Hemze istifham harfidir. لَمْ muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir. تَعْلَمْ meczum muzari fiildir.
اَنَّ ve masdar-ı müevvel, تَعْلَمْ fiilinin iki mef’ûlu yerindedir. اَنَّ masdar harfidir. İsim cümlesine dahil olur. İsmini nasb haberini ref yapar, cümleye masdar anlamı verir.
اللّٰهَ lafza-i celâli, اَنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur. يَعْلَمُ fiili اَنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. يَعْلَمُ damme ile merfû muzari fiildir, faili müstetir olup takdiri هو ’dir.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. فِي السَّمَٓاءِ car mecruru mahzuf sılaya mütealliktir. الْاَرْضِ kelimesi السَّمَٓاءِ kelimesine matuftur.
اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ذٰلِكَ ism-i işareti اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. ف۪ي كِتَابٍ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.
اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ذٰلِكَ ism-i işareti اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur. عَلَى اللّٰهِ car mecruru يَس۪يرٌ ’a mütealliktir. يَس۪يرٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.
اَلَمْ تَعْلَمْ اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ
İstînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İstifham üslubunda olmasına rağmen cümle, muhatabı tasdike zorlamak ve tazim manasına gelmesi sebebiyle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca ayette, mütekellim Allah Teâlâ olduğu için tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Muzari sıygadaki تَعْلَمْ fiili iki mef’ûle müteaddi olan fiillerdendir. اَنَّ ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelam olan …اَنَّ اللّٰهَ يَعْلَمُ cümlesi, masdar tevilinde تَرَ fiilinin iki mef’ûlü yerindedir. اَنَّ ’nin isminin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
اَنَّ ’nin haberi olan …يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَٓاءِ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.
Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatı, kalplerde haşyet duygularını artırmak için yapılan tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Mef’ûl konumundaki müşterek ism-i mevsûl مَا ’in sılası mahzuftur. فِي السَّمَٓاءِ , bu mahzuf sılaya mütealliktir. Sılanın hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır.
تَعْلَمْ - يَعْلَمُ , kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları, السَّمَٓاءِ - الْاَرْضِ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
اَلَمْ تَعْلَمْ (Bilmedin mi?) diye başlayan cümle, istifham lafzıyla getirilmiş olan bir ifade olup ancak ne var ki bu peygamberin kalbini bir takviye, ona vaatte bulunma ve her türlü fiillerinin Allah katında mahfuz ve malum olup, Allah'tan gizli kalmayarak unutulmayacağını bildirmek suretiyle de kâfirleri tehdit etmek manasındadır. (Fahreddin er-Râzî)
اِنَّ ذٰلِكَ ف۪ي كِتَابٍۜ
Cümle ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. ف۪ي كِتَابٍۜ tekid harfi اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir.
اِنَّ ’nin isminin ismi işaret olarak gelmesi işaret edilene dikkat çekip zihinlerde yerleştirmek içindir.
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
ف۪ي كِتَابٍ ibaresindeki ف۪ٓي harfinde istiare vardır. ف۪ٓي hakiki manasında kullanılmamıştır. Bilindiği gibi bu harfte zarfiyet manası vardır. Fakat zarfa benzetilmiş olan كِتَابٍۜ ’in, zarfiyet özelliği yoktur. Kitapla bilinmesi gerekenler arasındaki irtibat, zarfla mazruf arasındaki mutlak irtibata benzetilmiştir. Câmi’ her ikisinin tahakkukudur.
Harflerde istiare kurulurken harfe değil, müteallakına itibar edilir. Müteallak müştak olduğu için de istiare, tebeiyye olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
اِنَّ ذٰلِكَ عَلَى اللّٰهِ يَس۪يرٌ
Beyanî istînâf olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ile tekid edilmiş, faide-i haber inkârî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder.
اِنَّ ’nin isminin ismi işaret olarak gelmesi işaret edilene dikkat çekip zihinlerde yerlestirmek içindir.
ذٰلِكَ ile istifhamın mazmununa işaret edilmiştir. (Âşûr)
İşaret isminde istiare vardır. Bilindiği gibi işaret ismi mahsus şeyler için kullanılır. Ama burada olduğu gibi aklî şeyler için kullanıldığında istiare olur. Câmi’; her ikisinde de “vücudun tahakkuku”dur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Beyân İlmi)
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَلَى اللّٰهِ , ihtimam için amiline takdim edilmiştir.
Müsned olan يَس۪يرٌ , sıfat-ı müşebbehe vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ ve isim cümlesi olmak üzere iki tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır.
Önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
اَنَّ - اِنَّ kelimeleri arasında cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.