Hac Sûresi 71. Ayet

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناً وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ  ...

Onlar, Allah’ı bırakıp, hakkında Allah’ın hiçbir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında hiçbir bilgilerinin bulunmadığı şeylere kulluk ederler. Zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَيَعْبُدُونَ ve tapıyorlar ع ب د
2 مِنْ şeylere
3 دُونِ dışında د و ن
4 اللَّهِ Allah’ın
5 مَا
6 لَمْ
7 يُنَزِّلْ indirmemiştir ن ز ل
8 بِهِ onlara
9 سُلْطَانًا hiçbir delil س ل ط
10 وَمَا ve
11 لَيْسَ yoktur ل ي س
12 لَهُمْ kendilerinin
13 بِهِ onun hakkında
14 عِلْمٌ bir bilgileri ع ل م
15 وَمَا ve yoktur
16 لِلظَّالِمِينَ o zalimlerin ظ ل م
17 مِنْ hiçbir
18 نَصِيرٍ yardımcısı ن ص ر
 
İnkârcılıkta inat edip Allah’tan başka varlıklara tapanların katı tutumları eleştirilmekte, kendilerine hakikatleri bildirenlere karşı besledikleri kin ve sergiledikleri çirkin tavır sebebiyle uğrayacakları âkıbete dikkat çekilmektedir. 71. âyetteki “O’nun (Allah’ın) kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği” ifadesiyle, bu konuda ellerinde naklî bir delil bulunmadığı, “hiç bilgi sahibi olmadıkları” ifadesiyle de aklî bir delile dayanmadıkları anlatılmak istenmiştir (Râzî, XXIII, 66). 72. âyetin “inkârcıların yüzlerindeki hoşnutsuzluğu hemen farkedersin” şeklinde çevrilen kısmını, “inkârcıların yüzlerindeki münkir tavrını hemen farkedersin” şeklinde anlayanlar da olmuştur (Şevkânî, III, 527).
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 3 Sayfa: 752
 

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناً وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ 

 

Fiil cümlesidir.  وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَعْبُدُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

مِنْ دُونِ  car mecruru  مَا ’nın mahzuf haline mütealliktir.  اللّٰهِ  lafza-i celâli, muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناً ’dır. Îrabdan mahalli yoktur.

لَمْ  muzariyi cezm ederek manasını olumsuz maziye çeviren harftir.  يُنَزِّلْ  meczum muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. 

بِه۪  car mecruru  يُنَزِّلْ  fiiline mütealliktir.  سُلْطَاناً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

مَا  müşterek ism-i mevsûlü atıf harfi  و la makabline matuf olup mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌ dir. Îrabdan mahalli yoktur.

لَيْسَ  nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  لَهُمْ  car mecruru  لَيْسَ nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  بِه۪  car mecruru  لَيْسَ nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  عِلْمٌ  kelimesi  لَيْسَ ’nin muahhar ismi olup lafzen merfûdur. 

يُنَزِّلْ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Tef’il babındandır. Sülâsîsi  نزل ’dir.

Bu bab, fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar


 وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ

 

وَ  istînâfiyyedir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  لِلظَّـٰلِمِینَ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  

مِنۡ  harfi zaiddir. نَص۪يرٍ  lafzen mecrur mahallen muahhar mübtedadır.

اَلظَّالِم۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  ظلم  fiilinin ism-i failidir.

İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَيَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناً وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ 

 

وَ , istînâfiyedir. Cümle müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Veciz ifade kastına matuf  دُونِ اللّٰهِ  izafeti, gayrının tahkiri içindir.

يَعْبُدُونَ  fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَٓا ’nın sılası olan  لَمْ يُنَزِّلْ  بِه۪ سُلْطَاناً , menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

يُنَزِّلْ  fiili, meçhul bina edilmiştir. Meçhul bina edilen fiillerde mef’ûle dikkat çekme kastı vardır. Çünkü malum bina edildiğinde mef’ûl olan kelime meçhul binada naib-i fail olur.

Meçhul bina, naib-i failin bu fiilde bir dahli olmadığına da işaret eder. (Dr. Adil Ahmet Sâbir er-Ruveynî, Teemmülat fi Sûret-i İbrahim, s. 127)

Mef’ûl olan  سُلْطَاناً ’deki tenvin kıllet ve nev ifade eder. ‘Hiçbir’ manasındadır. Bilindiği gibi menfi siyakta nekre, olumsuzluğun umumuna delalet eder. 

Mef’ûl konumundaki birinci müşterek ism-i mevsûle atfedilen ikinci  مَا ’nın sılası olan  لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌۜ , nakıs fiil  لَيْسَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiştir. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.  لَهُمْ , nakıs fiil  لَيْسَ ’nin mahzuf mukaddem haberine mütealliktir.  عِلْمٌ, muahhar ismidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

مَا ’ların tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

مِن دُونِ  ifadesi onların Allah’a ibadetten yüzçevirdiklerini ifade eder. Çünkü  دُونِ  kelimesi uzaklık için bir isim olsa bile, kendisine muzafun ileyh olan bir şeyle başka bir şey arasındaki ilişki için de kullanılır. Bu kelimenin başına مِن  gelirse fiilin دُونِ kelimesinin muzafun ileyhine uzak taraftan başladığına delalet eder. Böylece muzafun ileyhin, yani Allah’ın fiille bir ortaklığının olmaması gerekir. (Âşûr)

مَا لَمْ يُنَزِّلْ بِه۪ سُلْطَاناً وَمَا لَيْسَ لَهُمْ بِه۪ عِلْمٌ ifadesi onların kesin bir itikadları olmadığını ifade eder. Çünkü kesin inanç ancak delile dayalıdır ve batılı delili olmaz. Şeri delillerin yokluğunun, akli delillerin yokluğuna takdim edilmesi; Şeri delillerin daha önemli olması dolayısıyladır. (Âşûr)


 وَمَا لِلظَّالِم۪ينَ مِنْ نَص۪يرٍ

 

Ayetin son cümlesindeki  وَ  istînâfiye,  مَا  nefy harfidir. Sübut ifade eden menfi isim cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. Âşûr’a göre bu cümle …وَيَعْبُدُونَ مِنْ  cümlesine matuftur. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır. 

لِلظَّالِم۪ين  mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Bu takdim ihtimam içindir. 

Muahhar mübteda olan  مِنْ اَنْصَارٍ ’deki  مِنْ  harfi zaiddir ve tekid ifade eder.

نَص۪يرٍ ’in nekre gelişi nev ve kıllet içindir. Nefy siyakta gelen nekre, selbin umumuna işarettir. 

Cümlede  هُمْ  yerine zalimler şeklinde zahir ismin gelmesi; yardımcı bulaamamanın sebebinin zülum olduğunu vurgular.