وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَمِنَ | -dan |
|
2 | النَّاسِ | insanlar- |
|
3 | مَنْ | kimi |
|
4 | يُجَادِلُ | tartışır |
|
5 | فِي | hakkında |
|
6 | اللَّهِ | Allah |
|
7 | بِغَيْرِ | olmaksızın |
|
8 | عِلْمٍ | bilgisi |
|
9 | وَلَا | ve olmadan |
|
10 | هُدًى | bir yol göstereni |
|
11 | وَلَا | ve olmadan |
|
12 | كِتَابٍ | bir Kitabı |
|
13 | مُنِيرٍ | aydınlatıcı |
|
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍۙ
و istînâfiyyedir. مِنَ النَّاسِ car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası يُجَادِلُ ’dir. Îrabdan mahalli yoktur.
يُجَادِلُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ’dir. فِي اللّٰهِ car mecruru يُجَادِلُ fiiline mütealliktir. Muzâf mahzuftur. Takdiri, في قدرة الله (Allah’ın kudreti hakkında) şeklindedir.
بِغَيْرِ car mecruru يُجَادِلُ ’deki failin mahzuf haline mütealliktir. Takdiri, متلبّسا بالجهل (cehalete bürünmüş olarak) şeklindedir. Aynı zamanda muzâftır. عِلْمٍ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
وَ atıf harfidir. لَا zaiddir. لَا nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.
هُدًى atıf harfi وَ ’la عِلْمٍ ’e matuf olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
لَا كِتَابٍ atıf harfi وَ ’la لَا هُدًى ’e matuftur. مُن۪يرٍ kelimesi كِتَابٍ ’in sıfatı olup lafzen mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapçada sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يُجَادِلُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Mufâale babındandır. Sülâsîsi جدل ’dir.
Mufâale babı fiile, müşareket (ortaklık), bir işi peşpeşe yapmak, teksir (çokluk, bir işi çok yapmak) gibi anlamlar katar.
Müşareket (İşteşlik - ortaklık): Bir işin iki kişi veya iki grup arasında yapıldığını anlatır. Fail ile mef’ûl aynı işi yapmıştır. Ayrıca fail işi başlatan ve galip gelendir (sonuçlandırandır). Bazen de müşareket olmayıp tek taraflı olur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مُن۪يرٍ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsmi fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsmi fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ وَلَا هُدًى وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍۙ
وَ istînâfiyyedir. Ayetin ilk cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelam, sübut ifade eden isim cümlesidir.
Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim tehir sanatları vardır. مِنَ النَّاسِ ’nin müteallakı olan mukadddem haber mahzuftur. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ, merfû mahalde, muahhar mübtedadır. Sılası olan يُجَادِلُ فِي اللّٰهِ بِغَيْرِ عِلْمٍ cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. يُجَادِلُ fiiline müteallik car mecrur فِي اللّٰهِ ’nin muzâfı mahzuftur. Takdir; في قدرة الله [Allah’ın kudreti hakkında] şeklindedir.
Allah lafzında tecrid sanatı vardır. Çünkü mütekellim Allah Teâlâ'dır.
Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle gelmesi, bahsi geçenleri tahkir kastına matuftur.
يُجَادِلُ ’deki failin mahzuf haline müteallik olan بِغَيْرِ عِلْمٍ ’deki tenvin kesret içindir.
عِلْمٍ ,هُدًى ,كِتَابٍ kelimelerindeki tenvin, kıllet veya kesret için olabilir.
وَلَا هُدًى ve وَلَا كِتَابٍ مُن۪يرٍۙ lafızları بِغَيْرِ عِلْمٍ ’e matuftur. Atıf sebebi tezâyüftür. Birbirine matuf bu kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
كِتَابٍ için sıfat olan مُن۪يرٍۙ, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.
Bu ayette gelen لَا harfi zaiddir, tekid için gelmiştir. لَا ’larda, ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayet ilim, hidayet ve aydınlatıcı kitaba dayanarak mücadele etmenin güzel ve gerçek olduğuna delalet etmektedir. (Fahreddin er-Râzî)
İbni Abbas’a göre sözü edilen kişi Ebu Cehl b. Hişam’dır. Diğer kıssalar tekrarlandığı gibi bunun da tekrarlandığı söylenmiş; yine, ilkinin (Hac Suresi, 3) taklit edenlere, ikincisinin ise taklit edilenlere ait olduğu ifade edilmiştir. “Bilgi”den maksat zorunlu bilgidir; “kılavuz” istidlâl ve nazar yoludur, çünkü bilgiye götürmektedir. “Aydınlatıcı kitap” ise vahiydir. Yani o, bu üç bilgi yoluyla değil, kuruntu ve tahmine dayalı olarak tartışıp durmaktadır. (Keşşâf)
كِتَابٍ ’ın مُن۪يرٍۙ sıfatıyla gelişi, Nadr b. Haris’e tariz içindir. O vakit kendisi, Allah’ın münir olan kitabıyla Rüstem’in ve Asfandiyar’ın asılsız ve hakikatten uzak haberler taşıyan kitaplarını kıyas ederek İslam’ın gerçekliği hususunda tartışıyor ve insanları şüpheye düşürüyordu. (Âşûr)