وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍ فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ وَاِنَّا عَلٰى ذَهَابٍ بِه۪ لَقَادِرُونَۚ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَأَنْزَلْنَا | ve indirdik |
|
2 | مِنَ | -ten |
|
3 | السَّمَاءِ | gök- |
|
4 | مَاءً | su |
|
5 | بِقَدَرٍ | belli ölçüde |
|
6 | فَأَسْكَنَّاهُ | ve onu durdurduk |
|
7 | فِي |
|
|
8 | الْأَرْضِ | yerde |
|
9 | وَإِنَّا | elbette biz |
|
10 | عَلَىٰ |
|
|
11 | ذَهَابٍ | gidermeğe de |
|
12 | بِهِ | onu |
|
13 | لَقَادِرُونَ | kadiriz |
|
وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍ فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ
Fiil cümlesidir. Cümle atıf harfi وَ ‘la kasemin cevabına matuftur. اَنْزَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
مِنَ السَّمَٓاءِ car mecruru اَنْزَلْنَا fiiline mütealliktir.
مَٓاءً mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. بِقَدَرٍ car mecruru failin mahzuf haline mütealliktir.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَسْكَنَّاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. فِي الْاَرْضِ car mecruru اَسْكَنَّاهُ fiiline mütealliktir.
اَسْكَنَّاهُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi سكن ’dir.
İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَاِنَّا عَلٰى ذَهَابٍ بِه۪ لَقَادِرُونَۚ
وَ atıf harfidir. Haliyye olması da caizdir. İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. نَا mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
عَلٰى ذَهَابٍ car mecruru قَادِرُونَ ‘ye mütealliktir. بِه۪ car mecruru ذَهَابٍ ‘e mütealliktir.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.
قَادِرُونَ kelimesi, اِنَّ ‘nin haberi olup ref alameti و ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır. قَادِرُونَ kelimesi sülâsi mücerredi قدر olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاَنْزَلْنَا مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً بِقَدَرٍ فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ
Ayetin önceki ayetteki kasemin cevabına atfedilen ilk cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Azamet zamirine isnad edilmiş mazi fiiller tazim ifade etmiştir.
Mazi fiil hudûs, sebat, temekkün ve istikrar ifade eder. (Halidî, Vakafat, S.107)
Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, C. 2, S. 467)
مَٓاءً ’deki tenvin kesret ve tazim بِقَدَرٍ ’deki tenvin ise tazim ifade eder.
Aynı üslupta gelen فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ cümlesi, makabline فَ ile atfedilmiştir. Cümleler arasında hükümde ortaklık vardır.
فِي الْاَرْضِۗ ifadesindeki ف۪ي harfinde istiare vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla dünya, içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. الْاَرْضِۗ , hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Konunun kesinliğini ifade etmek üzere bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
السَّمَٓاءِ - الْاَرْضِۗ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır.
بِقَدَرٍ (kader ile), insanların menfaatlerinin celbine ve zararlarının define uygun olan bir takdirle demektir. Yahut bildiğimiz ihtiyaçlar ve maslahatları miktarınca demektir. (Ebüssuûd)
وَاِنَّا عَلٰى ذَهَابٍ بِه۪ لَقَادِرُونَۚ
Cümle وَ ‘la فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
اِنَّ ve lam-ı muzahlaka ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümlenin, Allah Teâlâ’nın nefsine isnadı tazim ifade eder.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. عَلٰى ذَهَابٍ , önemine binaen amili olan haber olan لَقَادِرُونَۚ ’ye, takdim edilmiştir.
İsim cümlesi fiil cümlesine atfedilmiştir. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.
Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Meselâ, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kast ediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Sevinç Resul Arapçada Cümle Yapısı 2010 S. 190 191)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
İsim cümleleri sübut ifade eder. İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa, asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karînelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
اِنَّ ’nin haberinin ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir.
İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
ذَهَابٍ 'in nekre olmasında onu giderme yollarının çok olduğuna îma ve onunla tehditte mübalağa vardır.(Beyzâvî - Âşûr))
Allah (cc) yağmuru indirmeye kādir olduğu gibi ortadan kaldırmaya ve gidermeye de kādirdir. ِ عَلٰى ذَهَابٍ بِه۪ (onu öyle bir gidermeye) ifadesinde nekre kelimenin en etkili ve insanın mafsallarını en çok titretecek, içine işleyip tüylerini ürpertecek tarzda kullanımı söz konusudur. ‘’Herhangi bir şekilde, herhangi bir metodla gidermeye…’’ anlamındadır. Burada, onu giderecek olan zatın iktidar ve kudreti ifade edildiği gibi, böyle bir şeyi irade ettiği zaman hiçbir şeyin O’na engel olamayacağı da belirtilmektedir. Bu ifade, tehdit hususunda [‘’De ki: Düşünün bakalım bir: Suyunuz çekiliverse, şu şırıl şırıl akan suları size kim getirebilir?’’] (Mülk 67/30) ayetinden daha etkilidir. Dolayısıyla insanlara düşen, suyun ne kadar muazzam bir nimet olduğunu kavrayıp bu nimeti daimi şükür bağıyla bağlamak, aksi takdirde kaçacağından endişe etmektir. (Keşşâf )
وَاِنَّا عَلٰى ذَهَابٍ بِه۪ لَقَادِرُونَۚ [Biz onu yok etmeye de mutlaka kadiriz] ayetinde tehdit vardır. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefâsîr)
بِقَدَرٍ kelimesinde irsâd sanatı vardır.
بِقَدَرٍ - لَقَادِرُونَۚ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.