Mü'minûn Sûresi 19. Ayet

فَاَنْشَأْنَا لَكُمْ بِه۪ جَنَّاتٍ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍۢ لَكُمْ ف۪يهَا فَوَاكِهُ۬ كَث۪يرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۙ  ...

Onunla sizin için hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bu bağ ve bahçelerde sizin için pek çok meyveler vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأَنْشَأْنَا sonra yetiştirdik ن ش ا
2 لَكُمْ size
3 بِهِ onunla (suyla)
4 جَنَّاتٍ bahçeleri ج ن ن
5 مِنْ
6 نَخِيلٍ hurma ن خ ل
7 وَأَعْنَابٍ ve üzüm ع ن ب
8 لَكُمْ sizin için
9 فِيهَا içlerinde bulunan
10 فَوَاكِهُ meyvalar ف ك ه
11 كَثِيرَةٌ birçok ك ث ر
12 وَمِنْهَا ve onlardan
13 تَأْكُلُونَ yiyorsunuz ا ك ل
 
Allah’ın, kendi yarattıklarından habersiz olmadığını, aksine ilmi ve hikmetiyle evreni bir düzen içinde kurduğunu ve yaşattığını gösteren en ilgi çekici kanıtlardan biri olarak yağmur olayı, bu olayın etkisi ve hayata katkısı hatırlatılmakta, bu konudaki ilâhî yasalardan bazısına işaret edilmektedir. Bunlardan biri yağmurun “uygun ölçüde” indirilmesidir. Zaman zaman –belirli sebeplere ve hikmetlere bağlı olarak– bölgelere ve tabiat şartlarına göre yağmurun ihtiyaçtan az veya çok yağması yüzünden bazı sıkıntılar, âfetler yaşanmakla beraber dünyanın geneli dikkate alındığında bu durumlar istisnaî olup yağmur olayının canlılar için yararını esas alan yasalara göre cereyan ettiği, bu hususta bir düzenin hâkim olduğu görülmektedir. Râzî, buradaki “ölçü”nün, yağmur suyunun insan, hayvan ve bitkilerin yararlanmasına en uygun kıvamda ve saflıkta olduğuna delâlet ettiğini belirtirken (XXIII, 88) Elmalılı da suyun terkibindeki ölçülülüğe; buharlaşma, yoğunlaşma gibi fiziksel olaylardaki yasalara ve bütün bunların tesadüfen olmayıp ilâhî hikmet ve inâyetin sonucu olduğuna dikkat çeker (V, 3441). 
 
 18. âyetin dikkat çektiği yağmur olayındaki ilâhî yasalardan biri de yağmur suyunun “arzda tutulması”dır. Bu da yeryüzü varlıkları için büyük bir nimettir. Şayet arz yağmur suyunu tutmayıp olduğu gibi dibe indirseydi veya bu sular sel halinde tamamen akıp gitseydi veya çarçabuk buharlaşsaydı, canlılar yağmurun hayatî faydalarından mahrum kaldığı gibi –erozyon olayında görüldüğü üzere– yağmur zararlı bile olabilirdi. Yağmur suyunun arzda tutulmasından, suyun yer altında belli tabakalarda birikmesi kastedilmiş olabilir. Bu da canlılar için Allah’ın bir lutfu ve rahmetidir. Çünkü yer altı suları gerek tabii olarak yüzeye çıkmak, gerekse insan emeğiyle çıkarılmak suretiyle faydalı hale gelir.
 
 Âyette de ifade edildiği gibi Allah Teâlâ, canlılar için bu kadar yararlı olan yağmuru yağdırmamaya veya yağdırsa bile faydasız hale getirmeye de kadirdir. Bu ise canlılar için en büyük felâkettir. Nitekim uzayda şimdiye kadar bilinenler içinde yağmur olayının cereyan ettiği tek gezegen dünyamızdır. Bir an Allah’ın dünyamızdan bu nimetini geri aldığını düşünürsek o zaman dünyanın bütün değerini ve anlamını yitirdiğini anlarız. Çünkü dünyayı anlamlı ve değerli kılan şey hayattır. Su ise–müteakip âyetlerden de anlaşılacağı üzere– bir hayat kaynağıdır. 
 
Muhammed Esed’in de belirttiği gibi 20. âyette, Kur’an öncesi dönem-de birçok peygamberin yaşadığı ve tebliğde bulunduğu Doğu Akdeniz coğrafyasını çağrıştırması için kutsal Sînâ dağı unsuru kullanılmıştır. Bu coğrafyada yetiştiği, hem katık olarak değerlendirildiği hem de yağından istifade edildiği bildirilen ağaç ise zeytin ağacıdır.
 
  Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 17-18
 

Fekahe فكه :   فاكِهَة : Bir görüşe göre bu sözcük tüm meyvelerin adı iken diğer görüş sahipleri ise üzüm ve nar dışındaki meyvelerin adıdır demişlerdir. İkinci görüşü savunanlar bu iki meyvenin sanki ayetlerde özel olarak zikredilişlerini dikkate almışlardır. فٌكاهَة hoş sohbetli kimselerin sözleridir. Vakıa, 56/65 ayetindeki mana bazılarına göre 'mizahlı sözler söylersiniz' şeklinde iken; diğer bazılarına göre ise 'meyvelerden yersiniz' şeklindedir. (Müfredat)

  Kuran’ı Kerim’de türevleriyle 19 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan bir türevi bulunmamakla birlikte Kuran-ı Kerim'de 10'dan fazla geçmesi sebebiyle kitabın Arapça kelimeler sözlüğü bölümüne alınmıştır.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

فَاَنْشَأْنَا لَكُمْ بِه۪ جَنَّاتٍ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍۢ لَكُمْ ف۪يهَا فَوَاكِهُ۬ كَث۪يرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۙ

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir.  اَنْشَأْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.

لَكُمْ  car mecruru  اَنْشَأْنَا  fiiline mütealliktir.  بِه۪  car mecruru  اَنْشَأْنَا  fiiline mütealliktir. 

بِ  sebebiyyedir.  جَنَّاتٍ  mef’ûlun bih olup nasb alameti kesradır. Cemi müennes salim kelimeler fetha yerine kesra alırlar.  مِنْ نَخ۪يلٍ  car mecruru  جَنَّاتٍ ‘nin mahzuf sıfatına mütealliktir.  اَعْنَابٍ  atıf harfi  وَ ‘la  نَخ۪يلٍ ‘e matuftur.

لَكُمْ ف۪يهَا فَوَاكِهُ  cümlesi  جَنَّاتٍ  ‘in sıfatı olarak mahallen mansubdur.

Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.

Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.

Sıfat iki kısma ayrılır:

1. Hakiki sıfat

2. Sebebi sıfat

HAKİKİ SIFAT 

1. Müfred olan sıfatlar

2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.

1. MÜFRED OLAN SIFATLAR

Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.

Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.

Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.

2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

لَكُمْ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  ف۪يهَ  car mecruru mahzuf mukaddem habere mütealliktir.

فَوَاكِهُ۬  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur.  كَث۪يرَةٌ  kelimesi  فَوَاكِهُ۬ ‘nin sıfatı olup merfûdur.

وَ  atıf harfidir.  مِنْهَا  car mecruru  تَأْكُلُونَ  fiiline mütealliktir.

تَأْكُلُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

اَنْشَأْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  نشأ ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

فَاَنْشَأْنَا لَكُمْ بِه۪ جَنَّاتٍ مِنْ نَخ۪يلٍ وَاَعْنَابٍۢ لَكُمْ ف۪يهَا فَوَاكِهُ۬ كَث۪يرَةٌ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَۙ

 

Ayetin,  فَاَسْكَنَّاهُ فِي الْاَرْضِۗ  cümlesine atfedilmiş olan ilk cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

اَنْشَأْنَا  fiilinin azamet zamirine isnadı tazim ifade eder.

لَكُمْ ف۪يهَا فَوَاكِهُ۬ كَث۪يرَةٌ  cümlesi  جَنَّاتٍ  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Cümlede îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.  لَكُمْ , mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  فَوَاكِهُ۬ , muahhar mübtedadır.

كَث۪يرَةٌ  kelimesi  فَوَاكِهُ۬  için sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır.

جَنَّاتٍ , نَخ۪يلٍ  ve  اَعْنَابٍۢ  kelimelerindeki tenvin kesret ifade eder.

Sayılan bütün bu nimetler, aynı zamanda cennet nimetleridir. Hurma ağacı demek olan nahl, hem müfred ve hem de çoğul için kullanılır. Bunun çoğulu ise  نَخ۪يلٍ ‘dir. (Ruhû-l Beyan)

Hal cümlesine matuf olan  مِنْهَا تَأْكُلُونَ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Muzari fiil cümleye, teceddüt ve tecessüm anlamı katmıştır. Car mecrur  مِنْهَا , amili olan  تَأْكُلُونَ ’ye siyaktaki önemine binaen takdim edilmiştir.

İsim cümlesi fiil cümlesine atfedilmiştir. İsim cümlesinin anlamında sabitlik ve devamlılık, fiil cümlesinin anlamında ise yenilenme ve tekrarlanma vardır.

Şayet hem devamlılık hem fiilin tekrarı ve yenilenmesi kastediliyorsa, isim cümlesi fiil cümlesine atfedilebilir. Bunun aksi de mümkündür. Mesela, fiil cümlesinden fiilin zaman zaman yenilendiğini, isim cümlesinden ise başlayıp halen devam ettiği kast ediliyorsa aralarında atıf yapılabilir (Sevinç Resul, Arapçada Cümle Yapısı, 2010, S. 190-191)

جَنَّاتٍ  kelimesinde cem’,  اَعْنَابٍۢ , نَخ۪يلٍ  kelimelerinde taksim sanatı vardır.

جَنَّاتٍ - نَخ۪يلٍ - اَعْنَابٍۢ - فَوَاكِهُ۬  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.