Mü'minûn Sûresi 76. Ayet

وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ  ...

Andolsun, biz onları azap ile kıskıvrak yakaladık da yine Rablerine boyun eğmediler ve O’na yalvarıp yakarmadılar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَقَدْ andolsun
2 أَخَذْنَاهُمْ biz onları yakaladık ا خ ذ
3 بِالْعَذَابِ azab ile ع ذ ب
4 فَمَا ama yine
5 اسْتَكَانُوا boyun eğmediler ك ي ن
6 لِرَبِّهِمْ Rabblerine ر ب ب
7 وَمَا ve
8 يَتَضَرَّعُونَ O’na yalvarmıyorlar ض ر ع
 
Bu ifadelerden, Hz. Peygamber’in peygamberlik görevi için bir karşılık talep etmiş olabileceği hatıra gelmemelidir. Resûlullah’a hitap eden âyetin anlatmak istediği şudur: Sen onlardan bir ücret mi istiyorsun ki kendilerine Allah’ın âyetlerini okuduğunda dönüp gidiyorlar! Böyle bir durum yok; çünkü görevini yapmanın karşılığı olarak Allah seni daha iyisi ile ödüllendirecektir. Senin tek amacın, onları “dosdoğru bir yol”a yani İslâm’a çağırmaktır. Fakat Resûlullah’ın bütün çabalarına rağmen Mekke putperestleri doğru inanca ve yaşayışa götüren yoldan sapıyorlardı. 74. âyetten, bu sapmanın önemli bir sebebinin âhiret hayatını inkâr etmek olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü âhiret inancı kaçınılmaz olarak insanı sorumluluklarının idrakine varmaya zorlayacak, bu da onun nefsânî isteklerini, duygusal eğilimlerini aşarak din ve dünya hayatıyla ilgili konularda doğru kararlar vermesini, doğru hareket etmesini ve sonuçta sûrenin başında müminlerin nitelikleri olarak zikredilen davranışları sergileyerek kurtuluşa ermesini sağlayacaktır. Ancak 75. âyetin ifade ettiğine göre bu müşrikler inat ve inkâra öylesine saplanmışlar ki, Allah kendilerine acıyıp da içine düştükleri kuraklık, kıtlık, can ve mal kaybı gibi sıkıntıları kaldıracak olsa yine de sapkınlık ve azgınlıkları içinde bocalayıp duracaklar, kendilerini kurtaran Allah’ın birliğini tanıyıp hükümlerine boyun eğme basiretini göstermeyeceklerdir. 76. âyete göre Allah Teâlâ’nın onları bu tür acılarla sıkıştırması da akıllarını başlarına almalarını sağlamamıştır. Fakat bir gün gelip de Allah onların üzerlerine “çok şiddetli bir azap kapısı açtığı zaman” akılları başlarına gelecek, ama iş işten geçtiği için tam bir şaşkınlık ve ümitsizlik içine düşeceklerdir. Bir yoruma göre “çok şiddetli azap”tan maksat, putperestlerin Bedir Savaşı’nda uğradıkları yenilgidir (Taberî, XVIII, 45); çünkü bu onların müslümanlar karşısındaki ilk yenilgileriydi. Bu savaşta bazıları öldürülmüş; kalanlar için de müslümanlara karşı zulüm ve haksızlık yapma dönemi son bulmuş, bocalama ve gerileme dönemi başlamıştır. Buradaki “azap” ile âhiret azabının, Mekke’nin fethiyle uğradıkları büyük yenilginin veya kıtlık ve kuraklık gibi ekonomik felâketlerin kastedildiği de söylenmiştir (Şevkânî, III, 557). 
 

وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ

 

Fiil cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir. لَ  harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. قَدْ  tahkik harfidir. Tekid ifade eder. 

اَخَذْنَاهُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri  نَا  fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.

بِالْعَذَابِ  car mecruru  اَخَذْنَاهُمْ ‘deki  gaib zamirinin mahzuf haline mütealliktir.

فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder.  فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  اسْتَكَانُوا  damme üzere mebni mazi fiildir.

لِرَبِّهِمْ  car  mecruru  اسْتَكَانُوا  fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir  هِمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  يَتَضَرَّعُونَ  fiili,  نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.

اسْتَكَانُوا  fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi  كون ’dir.

Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.

يَتَضَرَّعُونَ  fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.  تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi  ضرع ’dir.

Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.

 

وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ

 

وَ  istînâfiyyedir.  لَ  mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.

Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. Mahzuf kasem ve  قَدْ  ile tekid edilmiş cevap olan  لَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ  cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

الْعَذَابِ  taki marife ahd içindir. (Âşûr)

Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107) 

Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.

Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî,  Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467) 

فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ  ve  وَمَا يَتَضَرَّعُونَ  cümlesi, kasemin cevap cümlesine matuftur. 

Önceki menfi mazi, ikincisi menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Azapla yakalanma karşısında  اسْتَكَانُوا (uslanmamaları) bir kez gerçekleştiğinden sübut ve temekkün ifade eden mazi fiille,  يَتَضَرَّعُونَ  (yalvarıp yakarmamaları) ise süreklilik arz ettiğinden teceddüt ve istimrar ifade eden muzari fiil ile ifade edilmiştir.

İnkârcılara ait  هُمْ  zamirinin  رَبِّ  ismine izafe edilmesi, onları tahkir içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

اسْتَكَانُوا  fiili,  سكون  kökünden ve  استفعال  babından fiil-i mazi olup, ‘bir oluştan başka bir oluşa geçti’ demektir. Bu kelimenin, yine  سكون  kökünden,  اِفْتِعال  babından fiil-i mazi olması da mümkündür. Ne var ki ayne'l-fiilinin fethası işbâ yapılmıştır. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)

لِرَبِّهِمْ  şeklinde Rabb isminin, kâfirlere ait zamire muzâf olması, Rablerinin onlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

اَخَذْنَاهُمْ - لِرَبِّهِمْ  kelimeleri arasında mütekellimden gaibe geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır. 

اسْتَكَانُوا - يَتَضَرَّعُونَ  kelimeleri arasında maziden muzariye geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır.

Bu azaptan murad, Bedir savaşında öldürülmeleri, esir alınmaları ile uğradıkları çeşitli azaplar ve ezcümle anılan kıtlıktır. Yani onları bu azaplarla yakaladığımız halde onlar yine de Rablerine boyun eğmediler; zelil olduklarını kabullenmediler; aksine azgınlıklarını ve kibirlerini sürdürdüler. Zaten onların adetinde yalvarmak yoktu. (Ebüssuûd)