وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
Fiil cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. لَ harfi, mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir. قَدْ tahkik harfidir. Tekid ifade eder.
اَخَذْنَاهُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamiri نَا fail olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir هُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.
بِالْعَذَابِ car mecruru اَخَذْنَاهُمْ ‘deki gaib zamirinin mahzuf haline mütealliktir.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. اسْتَكَانُوا damme üzere mebni mazi fiildir.
لِرَبِّهِمْ car mecruru اسْتَكَانُوا fiiline mütealliktir. Muttasıl zamir هِمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
مَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. يَتَضَرَّعُونَ fiili, نَ ’un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
اسْتَكَانُوا fiili, sülâsî mücerrede üç harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İstif’âl babındadır. Sülâsîsi كون ’dir.
Bu bab fiile talep, tehavvül, vicdan, mutavaat, ittihaz ve itikat gibi anlamları katar.
يَتَضَرَّعُونَ fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ضرع ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüp (sakınma) ve talep anlamları katar.
وَلَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ وَمَا يَتَضَرَّعُونَ
وَ istînâfiyyedir. لَ mahzuf kasemin cevabının başına gelen muvattiedir.
Kasem fiilinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Mahzufla birlikte cümle kasem üslubunda gayr-ı talebî inşâî isnaddır. Mahzuf kasem ve قَدْ ile tekid edilmiş cevap olan لَقَدْ اَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.
الْعَذَابِ taki marife ahd içindir. (Âşûr)
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107)
Fiil azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
Allah Teâlâ, Kur'an'da ne zaman kendisinden azamet zamiriyle bahsetse hemen öncesinde veya sonrasında vahdaniyetinin bilinmesi için kendisine ait tekil bir zamir gelir. (Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 467)
فَمَا اسْتَكَانُوا لِرَبِّهِمْ ve وَمَا يَتَضَرَّعُونَ cümlesi, kasemin cevap cümlesine matuftur.
Önceki menfi mazi, ikincisi menfi muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Azapla yakalanma karşısında اسْتَكَانُوا (uslanmamaları) bir kez gerçekleştiğinden sübut ve temekkün ifade eden mazi fiille, يَتَضَرَّعُونَ (yalvarıp yakarmamaları) ise süreklilik arz ettiğinden teceddüt ve istimrar ifade eden muzari fiil ile ifade edilmiştir.
İnkârcılara ait هُمْ zamirinin رَبِّ ismine izafe edilmesi, onları tahkir içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
اسْتَكَانُوا fiili, سكون kökünden ve استفعال babından fiil-i mazi olup, ‘bir oluştan başka bir oluşa geçti’ demektir. Bu kelimenin, yine سكون kökünden, اِفْتِعال babından fiil-i mazi olması da mümkündür. Ne var ki ayne'l-fiilinin fethası işbâ yapılmıştır. (Fahreddin er-Râzî, Âşûr)
لِرَبِّهِمْ şeklinde Rabb isminin, kâfirlere ait zamire muzâf olması, Rablerinin onlar üzerindeki ihsan ve faziletleri konusundaki rububiyetini hatırlatmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
اَخَذْنَاهُمْ - لِرَبِّهِمْ kelimeleri arasında mütekellimden gaibe geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır.
اسْتَكَانُوا - يَتَضَرَّعُونَ kelimeleri arasında maziden muzariye geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır.
Bu azaptan murad, Bedir savaşında öldürülmeleri, esir alınmaları ile uğradıkları çeşitli azaplar ve ezcümle anılan kıtlıktır. Yani onları bu azaplarla yakaladığımız halde onlar yine de Rablerine boyun eğmediler; zelil olduklarını kabullenmediler; aksine azgınlıklarını ve kibirlerini sürdürdüler. Zaten onların adetinde yalvarmak yoktu. (Ebüssuûd)