Mü'minûn Sûresi 97. Ayet

وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ  ...

De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَقُلْ ve de ki ق و ل
2 رَبِّ Rabbim ر ب ب
3 أَعُوذُ sığınırım ع و ذ
4 بِكَ sana
5 مِنْ -ndan
6 هَمَزَاتِ kışkırtmaları- ه م ز
7 الشَّيَاطِينِ şeytanların ش ط ن
 
Bazı müfessirler  “şeytanların kışkırtmaları” ifadesini, özellikle insanın kontrolünü kaybetmesine sebep olan “öfke krizi” olarak açıklamışlarsa da (Kurtubî, XII, 155); bu ifade öfke, gayri meşrû cinsel istek, yeme içme vb. ihtiyaçları haram yollardan karşılama gibi her türlü günah işleme eğilimlerini içermektedir. Hz. Peygamber’in bu tür eğilimlere kapılması düşünülemez. Bu sebeple söz konusu buyruk, onun şahsında bütün ümmetine yöneltilmiş bir emirdir; ayrıca Hz. Peygamber’in de bu tür sözlerle dua etmesi onun hem kulluk, hem de ümmetine örneklik görevidir.
 
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 42
 

 Hemeze همز :  هَمْز sözcüğü العَصْر (sıkmak) kelimesi gibidir. الهَمْزفي الحرف  bir kelimeyi hemzeli okumaktır. هَمز الإنسان Bir kimseyi arkadan çekiştirmek, dedikodusunu yapmaktır.

  Hemz (örtülü ayıplama) ile Lemz (itham ederek ayıplama) arasındaki farka gelince Müberred şunları söylemektedir: Hemz, işitemeyeceği bir ses ve iğrenç bir ifade ile kişinin ayıplanması veya birinin iğrenç bir iş yapması için yüreklendirilmesi ve bu konuda aklının çelinmesidir. Lemz ise hemz’e göre daha açıktır. Kuran’da وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ 23/97 ifadesi kullanılmıştır. Şeytanın tuzakları gizli olduğu için lumezat kelimesi kullanılmamıştır.

   هَمْز kelimesindeki asıl anlam zayıf bir kusur ve ayıplamadır. Bu da kuvvetli, şiddetli ve kat be kat çoğaltılarak ayıplama demek olan اللمَز in aksinedir. Zira bu mana الهاء  harfinin fısıltı, gevşeklik, sessizlik ve gizlilik harflerinden biri olmasından çıkarılır. Bu da اللمَزdeki şiddet ve yumuşaklık arasındaki değişip dönüşen harflerden olan  اللام  harfinin aksinedir. Dedikodu ve gıybet yapmak suretiyle ayıplama kullanım yerlerindendir. Ayrıca sesi kısmak anlamı da vardır.

 وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ 23/97 ayetinde şeytanın الهَمْز e muzaaf olması, sözcüğün vesvese manasında olmadığını gösterir. Zira şeytanlar Resulullah’ın kalbine vesvese sokmaya güç yetiremezler. 

  Kuran’ı Kerim’de üç farklı isim formunda 3 defa geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri hemze ve mahmuzdur. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)

 

وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

Fiil cümlesidir.  قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت dir.

Mekulü’l-kavli,  اَعُوذُ بِكَ ’dir. قَالَ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

رَبِّ  itiraziyye cümlesidir. Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبِّ  muzâftır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim  يَ ’sı mahzuftur. 

Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlün bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı  يَا ’dır.

Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzaf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. 

Münada alem ise veya mütekellim ya’sına muzâfsa yahut nida edilen, nida edenin yakınında bulunursa nida harfi hazf edilebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

اَعُوذُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنا ’dir.  بِكَ  car mecruru  اَعُوذُ  fiiline mütealliktir. 

مِنْ هَمَزَاتِ  car mecruru  اَعُوذُ  fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır.  الشَّيَاط۪ينِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

 

وَقُلْ رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِۙ

 

Önceki ayete hükümde ortaklık sebebiyle atfedilen, emir sıygasındaki ayette Allah Teâlâ Hz. peygambere, etmesi gereken duayı öğretiyor.

Emir üslubunda talebî inşaî isnaddır.

Duayı tekid hükmünde itiraziyye olan  رَبِّ, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nida harfi mahzuftur. Bu hazif mütekellimin münadaya yakın olma isteğine işarettir.

Münada konumundaki  رَبِّ  izafetinde mütekellim zamiri mahzuftur. Bu hazfın işareti kelimenin sonundaki esredir. Nida harfinin ve muzâfun ileyhin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu izafet muzâfun ileyhe şan ve şeref kazandırmasının yanında mütekellimin, Allah'ın rububiyet vasfına sığınma isteğine işarettir.

İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır. 

Çeşitli gayelere binaen araya girmiş saplama bir cümle olan itiraziyye cümlesinin, ana cümlenin anlamına tesiri yoktur. (Sevinç Resul, Belâgatta Fasıl-Vaslın Genel Kuralları Ve “Vâv” ın Kullanımı)

قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاط۪ينِ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الهمز  dürtmek demektir.  الهمزات  bu ifadenin cem-i merresi yani sayısal olarak çokluk bildiren formudur.  مهْماَزُُ الرعيد (süvarinin mahmuzu) ifadesi de buradan gelir. İfade tıpkı süvarinin hayvanı yürümeye zorlamak için mahmuzlaması gibi şeytanlar da insanı günaha teşvik eder, kışkırtırlar anlamındadır. (Keşşâf)

Peygambere (s.a.) bunların kışkırtmaları karşısında Allah’a sığınması, Rabbine yalvaran kimsenin ifadelerini kullanması, “Ya Rabbi! Ya Rabbi!” diye tekrarlaması, onların kendisine daha baştan yaklaşamamaları ve etrafını saramamaları için Allah’a sığınması emredilmiştir. (Keşşâf)

الهمزات ’ın çoğul olması; tekrarlanmasından ya da ona nispet edilen şeyin (şeytanların) çok olmasındandır. (Beyzâvî) 

Burada Yüce Allah, şeytanların insanları kötülüklere teşvik etmesini, hızlı gitmeleri veya sıçramaları için eğiticinin hayvanları dürtüklemesine benzetmiştir. (Ruhu’l Beyan)