Furkan Sûresi 20. Ayet

وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّٓا اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْاَسْوَاقِۜ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةًۜ اَتَصْبِرُونَۚ وَكَانَ رَبُّكَ بَص۪يراً۟  ...

Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler de şüphesiz yemek yerler, çarşıda pazarda gezerlerdi. (Ey insanlar!) Sizi birbiriniz için imtihan aracı kıldık. (Bakalım) sabredecek misiniz? Rabbin, hakkıyla görendir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve
2 أَرْسَلْنَا göndermedik ر س ل
3 قَبْلَكَ senden önce ق ب ل
4 مِنَ -den
5 الْمُرْسَلِينَ elçiler- ر س ل
6 إِلَّا başkasını
7 إِنَّهُمْ şüphesiz onlar
8 لَيَأْكُلُونَ yerlerdi ا ك ل
9 الطَّعَامَ yemek ط ع م
10 وَيَمْشُونَ ve gezerlerdi م ش ي
11 فِي
12 الْأَسْوَاقِ çarşılarda س و ق
13 وَجَعَلْنَا ve biz yaptık ج ع ل
14 بَعْضَكُمْ kiminizi ب ع ض
15 لِبَعْضٍ kiminiz için ب ع ض
16 فِتْنَةً bir sınav ف ت ن
17 أَتَصْبِرُونَ sabrediyor musunuz? ص ب ر
18 وَكَانَ ve ك و ن
19 رَبُّكَ Rabbin ر ب ب
20 بَصِيرًا (herşeyi) görendir ب ص ر
 

Müşriklerin, 7. âyette Hz. Muhammed’in peygamberliğine itiraz olarak ileri sürdükleri iddialara cevap veren bu âyette peygamberlerin beşerî özellikler bakımından diğer insanlardan farklı olmadığına, şu halde inkârcıların ileri sürdükleri bu iddianın geçersiz olduğuna işaret edilmektedir (Râzî, XXIV, 65). “Biz kiminizi kiminiz için imtihan vesilesi yaptık” cümlesiyle ilgili olarak farklı yorumlar yapılmıştır. Bir yoruma göre burada Mekke putperestlerinin ileri gelenleriyle çoğunluğunu yoksul ve himayesiz insanların oluşturduğu müslümanlar kastedilmiştir. Âyete göre bu iki kesim, birbirleri karşısındaki tutumlarıyla bir imtihan vermektedirler. Nitekim kendilerini soylu ve üstün gören müşrikler, sıradan kişilerle aynı inancı paylaşmayı reddediyor, güya onların seviyesine düşmediklerini göstermek için inkârda daha da inatlaşmakla kalmayıp diğerlerine eza ve cefa ediyor ve bu suretle kötü bir imtihan vermiş oluyor; müslümanlar ise onlardan gördükleri hakaretlere, maddî ve mânevî baskılara sabredip Allah’a ve peygambere bağlılıklarını koruyarak iyi bir imtihan vermiş oluyorlardı.

Ancak âyeti, bu yorumu da içine alacak şekilde bütün insanlıkla ilgili olarak anlamak daha isabetli görünmektedir. Buna göre âyet, genel olarak insanlar arasındaki ilişkilerin gelişigüzel yürütülemeyeceğini, bu ilişkilerin belli insanî ve ahlâkî kuralları bulunduğunu göstermektedir. Bu kurallara uymak, kişisel çıkarlar ve benlik iddiaları yerine hak ve adalet ölçüleri içinde davranmayı zorunlu kıldığı, bu da yerine göre sabrı ve özveriyi gerektirdiği için âyette, “Bakalım sabredecek misiniz?” buyurulmuş; ardından da Allah’ın her şeyi görüp gözettiği hatırlatılmak suretiyle ödevlerini belirtilen kurallar çerçevesinde yerine getiren, böylece söz konusu sınavda başarılı olan kimselerle kurallardan saparak sınavda başarısızlık gösterenlere hak ettikleri mükâfat veya cezanın verileceğine işaret edilmiştir.

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 116-117
 

وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّٓا اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْاَسْوَاقِۜ

 

وَ  istînâfiyyedir.  مَٓا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

اَرْسَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  قَبْلَ  zaman zarfı olup  اَرْسَلْنَا  fiiline mütealliktir. Aynı zamanda muzâftır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

قَبْلَ  ve  بَعْدَ  muzâfun ileyhleri hazfedilince zamme üzere mebni olurlar: Bu durumdaki izafete izafetten munkatı’ zarflar (izafetten kesilen zarflar) denir.  قَبْلَ  zarfı, hem cümleye, hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olanlar grubundandır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ  lafzen mecrur, mef’ûlün bih olarak mahallen mansubdur.  الْمُرْسَل۪ينَ ’nin cer alameti  ي dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanır.

اِلَّٓا  hasr edatıdır.  اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ  hal cümlesi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  هُم muttasıl zamir  اِنَّ nin ismi olarak mahallen mansubdur.

لَ  harfi  اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır.  لَيَأْكُلُونَ  fiili  اِنَّ nin haberi olarak mahallen merfûdur. 

يَأْكُلُونَ  fiili  نَ un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ı fail olarak mahallen merfûdur.  الطَّعَامَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.

يَمْشُونَ   atıf harfi  وَ la  لَيَأْكُلُونَ ye matuftur.  يَمْشُونَ  fiili  نَ un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ı fail olarak mahallen merfûdur.

فِي الْاَسْوَاقِ  car mecruru  يَمْشُونَ  fiiline mütealliktir.

مُرْسَل۪ينَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i mef’ûlüdür.

اَرْسَلْنَا  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  رسل ’dir.

İf’al babı fiile, tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.  


 وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةًۜ 

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

جَعَلْنَا  sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir  نَا  fail olarak mahallen merfûdur.  بَعْضَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir كُمْ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لِبَعْضٍ  car mecruru  فِتْنَةً nin mahzuf haline mütealliktir.  فِتْنَةً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. 

 اَتَصْبِرُونَۚ

 

Hemze istifhâm harfidir.  تَصْبِرُونَ  fiili  نَ un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ı fail olarak mahallen merfûdur.

 

وَكَانَ رَبُّكَ بَص۪يراً۟

 

Cümle  تَصْبِرُونَ deki failin hali olaral mahallen mansubdur. وَ  haliyyedir. 

كَانَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  رَبُّكَ  kelimesi  كَانَ nin ismi olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

بَص۪يراً۟  kelimesi  كَانَ nin haberi olup lafzen mansubdur.
 

وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ اِلَّٓا اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْاَسْوَاقِۜ 

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümle menfi mazi fiil sıygasında faide-i haber inkârî kelamdır.

Cümle, nefiy harfi  مَٓا  ve istisna edatı  اِلَّٓا  ile oluşmuş kasrla tekid edilmiştir. Mef’ûlle hal arasındaki kasr,  الْمُرْسَل۪ينَ  maksûr/mevsuf, hal cümlesi maksûrun aleyh/mevsuf olmak üzere, kasr-ı mevsûf ale’s sıfattır.

مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ ’deki  مِنَ, tekid ifade eden zaid harftir

اِنَّ ’nin dahil olduğu  اِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ  cümlesi,  الْمُرْسَل۪ينَ ’nin halidir. Sübut ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır. Hal, cümlede failin, mef’ûlün veya her ikisinin durumunu bildirmek için kullanılan vasfı ifade eden ıtnâb sanatıdır.

Lam-ı muzahlakanın dahil olduğu  لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ  muzari fiil cümlesi  اِنَّ ’nin haberidir. Muzari fiil sıygasında gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler,  اِنَّ , isim cümlesi ve lam-ı muzahlaka sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Aynı üslupla gelen  وَيَمْشُونَ فِي الْاَسْوَاقِ  cümlesi,  .. لَيَأْكُلُونَ  cümlesine وَ ’la atfedilmiştir. Aynı üslupta gelen cümlenin atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

اَرْسَلْنَا - مُرْسَل۪ينَ  kelimeleri arasında cinâs-ı işti­kak ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

اِلَّٓا ‘ dan sonraki cümle mahzuf bir kelimenin sıfatıdır. Mana ise: “Bizim senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberler mutlaka yerler ve dolaşırlardı.” şeklindedir. Burada car ve mecrurla yani  مِنَ الْمُرْسَل۪ينَ  ile yetinilerek kelime hazf edilmiştir. (Keşşâf)

اِلَّٓا رَسُولاً اِنَّهُمْ  demektir, mevsûf (رَسُولاً) hazf edilmiştir, çünkü  مُرْسَل۪ينَ  ona delalet etmektedir, sıfat onun yerine geçirilmiştir. (Beyzâvî) 

Yemek yer, çarşıda dolaşır ifadesinde kinaye yoluyla Resul’un (s.a.), ihtiyaçsız olamadığı, melek değil aksine bir insan olduğu vurgulanmış olmaktadır.


 وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةًۜ 

 

Cümle  وَ la istînâfa atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

بَعْضَكُمْ  kelimesinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır. 

Mef’ûl olan  فِتْنَةًۜ ’deki tenvin nev ve tazim ifade eder.

بَعْضَ  kelimesinin tekrarında reddü’l- acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

Bu da ona söylenen şeyleri çürüttükten sonra ona, Resulullah’ (s.a.) tesellidir. Bunda kaza ve kadere de delil vardır. (Beyzâvî) 


اَتَصْبِرُونَۚ وَكَانَ رَبُّكَ بَص۪يراً۟

 

İstinafiyye olarak fasılla gelen cümle, istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen teşvik ve ikaz amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Sabredecek misiniz sorusu “Sabrediniz!” anlamındadır. Yüce Allah'ın: [Vazgeçtiniz artık değil mi? (Maide Suresi, 91)] ayetinin “vazgeçiniz” anlamında oluşu gibi. O halde bu, Peygambere (s.a.) sabretmesi için verilmiş bir emirdir. (Kurtubî)  

وَكَانَ رَبُّكَ بَص۪يراً۟  cümlesi,  تَصْبِرُونَ ’deki failin halidir. Hal cümleleri, manayı tamamlamak ve pekiştirmek için yapılan tetmim ıtnâbıdır.

كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedün ileyhin Rabb ismiyle marife olması Allah Teâlâ’nın Hz. Peygambere rahmet ve şefkatinin işaretidir.

رَبُّكَ  izafetinde Hz. Peygambere ait zamirin Rabb ismine muzâf olması Resulullah'a  şan ve şeref kazandırmıştır.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Müste’nefe olarak gelen bu cümlede hüsn-i ta’lil sanatı vardır. 

Bu kelam, güzel sabrından dolayı Resulullah'a (s.a.) büyük mükâfat verileceğine dâir lütufkâr bir vaattir. Ayrıca  رَبُّ  kelimesinin, Resulullah'ı ifade eden zamire izafesi de onun için ziyadesiyle şereftir. (Ebüssuûd)

تَصْبِرُونَۚ - بَص۪يراً۟  kelimeleri arasında cinâs-ı nakıs vardır. 

جَعَلْنَا - رَبُّكَ  kelimeleri arasında mütekellimden gaibe geçişe güzel bir iltifat sanatı vardır. 

اَرْسَلْنَا - مُرْسَل۪ينَ  ve  تَصْبِرُونَۚ  - بَص۪يراً۟ ,  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.