وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماًۗ
Cehennem جهنم : Cehennem tabakalarına ait yedili tasnif sisteminde azabı en hafif olan en üst tabakadır. Sünnî âlimlere göre burası günahkâr müminlerin azap yeri olacak, bunların azabı sona erdikten sonra ise boş kalacaktır. Bu durumda cehennem genel olarak âhiretteki azap yerinin bütününün, özel olarak da en üst tabakasının adı olmaktadır. Yüce Allah’ın kızdırılmış ateşinin adıdır. Aslı Farsça olup جِهْنام dir, ama Arapçalaşmıştır.
Cehennem (müennes); İbranice’de Hinnam Vadisi demektir ki burada insanlar Molek’e ateşte kurban sunarlar. Bu kelime yabancı kökenli bir kelime farz edilir.
Lügat ehli şöyle demiştir:
Cehennemin lügatte aslı جِهانَم dir. Cihânem derin kuyu demektir. Futuhatu-l Mekkiye’de şöyle geçer: Cehennem adı, sıcaklığından ve soğukluğundan dolayı verilmiş bir isimdir. Ayrıca جهنّم ismi جِهام (yağmursuz bulut) kelimesinden gelir. Zira onun görünümü çirkindir. Bulut Allah’ın rahmeti olan su ve yağmurunu akıtan demektir. Allah buluttan yağmuru giderince, kendisinden rahmet olan yağmur giderildiği için ona جَهام ismi verilmiştir. Aynı şekilde Allah cehennemden rahmetini giderdiği için o da çirkin görünümlü olmuştur. Oraya cehennem ismi verilmesinin bir sebebi de dibinin derin olmasıdır.
جهنّم Sülasi mezid sigasıdır. İçinde kafirler, Allah düşmanları bulunan ve onlara azab edilen mekana isim olmuştur. Onun çirkin ve çatık kaşlı bir yüzü vardır. Bu madde جحن – جحم - جهن maddelerine lafzen ve mana olarak yakındır. Yine cehennem içinde kabalık, darlık, iğrençlik ve çatık kaşlılığı kapsayarak bunlara delalet eder. Bu mana Allah’ın zikrinden yüz çevirerek yol almanın ve bu alçak dünya amelinden suluk ederek sona erdirip rahatlık, neşe, merhamet, nimet ve razı bir yaşam diyarı olan ahiret alemine gider ki orası; arzı sema ve arz kadar olan cennettir.
وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ مَتَاعٌ قَلِيلٌ ثُمَّ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۚ
Cehennem mefhumunun cennet mefhumunun mukabili olduğu ortadadır. Nun’un ziyadesi ve şeddeli oluşu sertlik ve çatık kaşlılığın şidddetine delalet eder.
Kuran’da türevleriyle birlikte 77 kez geçmektedir. (Müfredat- Tahqiq- Tdv İslam Ans.- Bursevi- Mukatil B. Süleyman) Kuran’ı Kerim’de isim olarak 77 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekli cehennem (uçurum)dir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ
Ayet atıf harfi وَ ‘la önceki ayetteki ism-i mevsûl الَّذ۪ينَ ‘ye matuftur. İsm-i mevsûlun sılası يَقُولُونَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur.
يَقُولُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.
Mekulü’l-kavli رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا ‘dır. يَقُولُونَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ muzâftır. Mütekellim zamir نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
اصْرِفْ sükun üzere mebni emir fiil olup dua manasındadır. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir. عَنَّا car mecruru اصْرِفْ ‘in mahzuf ikinci mef’ûlün bihine mütealliktir.
عَذَابَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. جَهَنَّمَ muzâfun ileyh olup gayri munsarif olduğu için cer alameti fethadır.
Çünkü kendisinde hem alemlik(özel isim olma) hemde ucmelik(Arapça olmama) vasfı vardır. Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarife “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir. Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماًۗ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
عَذَابَ kelimesi إِنَّ ’nin ismi olup lafzen mansubdur. هَا muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. كَانَ غَرَاماًۗ cümlesi إِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.
كَانَ nakıs mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.
كَانَ ’nin ismi müstetir olup takdiri هو ’dir. غَرَاماًۗ kelimesi كَانَ ’nin haberidir.
وَالَّذ۪ينَ يَقُولُونَ رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ
Bu ayetteki الَّذ۪ينَ ‘de önceki ayetteki mevsûle matuftur. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Allah Teâlâ kullarının özelliklerini saymaya bu ayette de devam ediyor.
İsm-i mevsûlün sılası olan يَقُولُونَ رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ , müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
يَقُولُونَ fiilinin mekulü’l-kavli olan رَبَّـنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَۗ cümlesi, nida üslubunda talebî inşâî isnaddır. Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Nida harfi mütekellimin münadaya yakın olma isteği sebebiyle hazf edilmiştir.
رَبَّـنَا izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olması sebebiyle نَا zamirinin ait olduğu kişiler şan ve şeref kazanmıştır.
Nidanın cevap cümlesi اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ , emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen dua manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir.
اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَاماًۗ
Ayetin son cümlesi ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Ta’lil cümleleri ıtnâb babındandır. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i itiisâldir. اِنَّ ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.
Ayetin konusunun önemli unsuru olan عَذَابَ ’nin zamir makamında zahir olarak ikinci kez geçmesi, dikkatleri onun üzerine çekmek içindir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
إِنَّ ’nin haberi كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi formunda gelmiştir. كَانَ ’nin haberi غَرَامًا , bütün cinslere delalet eden masdar vezninde gelerek mübalağa ifade etmiştir.
كَانَ fiili, bir cinste var olan bir vasıf ile ilgili kullanılması durumunda söz konusu vasfın o cinsin ayrılmaz bir parçası olduğunu vurgular ve ona dikkat çeker. (Râgıb el-İsfahânî)
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ ve isim cümlesi şeklindeki bu ve benzeri cümleler muhkem/sağlam cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
غَرَامًا , ‘helak, hüsran, peşi bırakmayan ve yapışan’ anlamındadır. Peşi bırakılmayıp ısrarla takip edildiği için borçluya da غريم denilmesi bundandır. (Fahreddin er-Râzî)