وَاِذْ نَادٰى رَبُّكَ مُوسٰٓى اَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۙ
Bulunduğu ortam ve dini tebliğle görevli olduğu muhatapları bakımından Hz. Mûsâ’nın durumu bir yönüyle Hz. Muhammed’in durumundan daha çetindi. Mûsâ aleyhisselâm köle gibi muamele gören bir kavme mensup olduğu halde bölgenin güçlü hükümdarı Firavun ve kavmini dine davetle görevlendirilmişti. Hz. Peygamber ise sosyal statü bakımından muhataplarıyla aynı seviyede bulunuyordu. Öte yandan Mekkeli müşrikler Arap yarımadasının hatırı sayılır kabilesi olmakla birlikte Firavun ve adamları kadar güçlü değillerdi. Bu âyetler, o zor şartlarda Hz. Mûsâ nasıl başarılı olduysa Hz. Peygamber’in de öyle başarılı olacağına işaret etmekte, müminlere ümit ve cesaret vermektedir.
Firavun İsrâiloğulları’nı köle gibi istihdam ediyor, onları ağır işlerde kullanıyordu. Nüfuslarının çoğaldığını görünce, kendi yönetimi için tehlike oluşturacakları endişesiyle yeni doğan erkek çocuklarını öldürtmeye başladı. İşte bu tutumları yanında Allah’ın varlığını ve birliğini de tanımamaları sebebiyle Allah onları “zalim kavim”olarak nitelendirmektedir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 149
Nedeye ندي : Nida نِداء kavramı sesin yükselmesi ve ortaya çıkışı manasını taşır. Ayrıca bazen salt anlamda ses için de kullanılır. نِداء sözcüğünün asıl anlamı ise rutubet/nemdir. Bu kelimenin müstear olarak (istiare yoluyla) ses manasında kullanılmasının temelinde bir kimsenin ağzının fazla rutubetli olduğunda sesinin de güzelleşmesi yatmaktadır. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de türevleriyle 53 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres) Türkçede kullanılan şekilleri nida, münâdi ve Daru-n Nedve'dir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
وَاِذْ نَادٰى رَبُّكَ مُوسٰٓى
وَ istînâfiyyedir. اِذْ zaman zarfı, mahzuf olan اذكر fiiline mütealliktir.
إِذْ : Yalnız cümleye muzâf olan zaman zarfıdır.
a. إِذْ mef’ûlun fih, mef’ûlun bih, mef’ûlun leh olur.
b. إِذْ ‘den sonra muzari fiil veya isim cümlesi gelirse gelecek zaman ifade eder.
c. بَيْنَا ve بَيْنَمَا ‘dan sonra gelirse mufâcee (sürpriz) harfi olur. Bu durumda zarf (zaman bildiren isim) değil harf olur.
d. Sükûn üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
نَادٰى ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
نَادٰى elif üzere mukadder fetha üzere mebni mazi fiildir. مُوسٰى kelimesi قَالَ fiilinin failidir. Gayri munsariftir. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır. Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar.
Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.
Arapçada kullanılmakla birlikte arapça kökenli olmayan alem (özel) isimler (Yer, ülke, kişi adları vb. gibi isimler) de gayri munsariftir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۙ
اَنِ tefsiriyyedir. ائْتِ illet harfinin hazfiyle mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. الْقَوْمَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
الظَّالِم۪ينَ kelimesi sıfat olup nasb alameti ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat iki kısma ayrılır:
1. Hakiki sıfat
2. Sebebi sıfat
HAKİKİ SIFAT
1. Müfred olan sıfatlar
2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. MÜFRED OLAN SIFATLAR
Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Not: Gayri akil (akılsız çoğullar) mevsûf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. CÜMLE OLAN SIFATLAR: Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الظَّالِم۪ينَۙ kelimesi sülâsî mücerred olan ظلم fiilinin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَاِذْ نَادٰى رَبُّكَ مُوسٰٓى اَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۙ
وَ , istînâfiyyedir. Zaman zarfı اِذْ , takdiri اذكر (Hatırla, düşün!) olan mahzuf fiile mütealliktir. Bu takdire göre cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Müspet mazi fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olan …نَادٰى رَبُّكَ مُوسٰٓى cümlesi اِذْ ’in muzâfun ileyhi konumundadır.
اِذْ harfi ekseriyetle geçmiş zaman için kullanılan bir isimdir.
رَبُّكَ izafetinde, peygamber Efendimize ait zamire رَبُّ isminin muzâf olması, Hz. Peygambere tazim, teşrif ve destek anlamları içerir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Fasılla gelen اَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۙ cümlesine dahil olan اَنْ , tefsiriyyedir. اَنِ ’in masdar harfi olmasına da cevaz vardır. O takdirde cümle masdar tevilinde mahzuf ب harf-i ceriyle birlikte نادي fiiline müteallik olur.
Cümle emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Zamir makamında zahir isim olarak gelen الْقَوْمَ الظَّالِم۪ينَۙ izafetinde الظَّالِم۪ينَ kelimesi الْقَوْمَ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Sıfat, tâbi olduğu kelimenin sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için kullanılan bir açıklama biçimidir. Sıfatın kullanılmasının, matbusunun daha iyi tanınması, övülmesi, yerilmesi, pekiştirilmesi, acındırılması, kapalılığının giderilmesi, tahsis edilmesi gibi maksatları vardır. Itnâb, bazen de sıfatlar vasıtasıyla yapılmaktadır. (Ar. Gör. Ömer Kara, Belâgat İlminde İki İfade Biçimi: Itnâb-Îcâz (I) Kur’an Metninin Anlaşılmasındaki Rolü Üzerine Bir Deneme)
ائْتِ fiili kolay gelişi ifade eder. Hem somut hem soyut, hem hayır hem şer için kullanılır. Getirmek, vermek anlamları için de bu fiil kullanılır. (Müfredat) Bu ayette gitmek manasındadır.
Zalim kavim ifadesini öncelikle söyleyerek bunların zalimliğini tescillemiş oldu; sonra, zalim kavmin anlam ve çevirisi firavun kavmi imişçesine Firavun kavmine ifadesini ona atf-ı beyan yaptı. Sanki bunlar aynı manada olmak üzere peşpeşe gelmiş iki ibare imiş de, bunlardan bahseden biri, dilerse zalim kavim diyerek dilerse firavun kavmi diyerek aynı şeyi ifade ediyormuş gibi. Zalim ismini ise iki yönden hak etmişlerdir; inkârcılık ve kötülükleriyle kendilerine zulmetmeleri yönüyle; İsrâiloğullarını köleleştirmeye çalışarak onlara haksızlık etmeleri yönüyle. (Keşşâf)