Şuarâ Sûresi 113. Ayet

اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي لَوْ تَشْعُرُونَۚ  ...

“Onların hesaplarını görmek ancak Rabbime aittir. Bir anlayabilseniz!”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنْ doğrusu
2 حِسَابُهُمْ onların hesabı ح س ب
3 إِلَّا ancak
4 عَلَىٰ aittir
5 رَبِّي Rabbime ر ب ب
6 لَوْ eğer
7 تَشْعُرُونَ düşünürseniz ش ع ر
 
Bu âyet kümesi incelendiğinde Hz. Nûh’un davetinin esaslarıyla Hz. Mûsâ ve Hz. İbrâhim’in davetini anlatan âyetlerdeki ilkelerin öz ve içerik olarak aynı olduğu görülmekte; kezâ bu peygamberin tebliğde bulunduğu toplulukların inançları ve hak din karşısındaki tavırları arasında da büyük bir benzerlik olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle her üç peygambere dair âyetler grubunda da aynı mesajlar verilmiştir (Hz. Nûh’un kıssası hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Hûd 11/25-49).
 

اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي لَوْ تَشْعُرُونَۚ

 

İsim cümlesidir.  اِنْ  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  حِسَابُهُمْ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اِلَّا  hasr edatıdır.  عَلٰى رَبّ۪ي  car mecruru mahzuf mübtedanın haberine mütealliktir. Mütekellim  zamir  ي  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  

لَوْ  gayr-ı cazim şart harfidir.  تَشْعُرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

Şartın cevabı öncesinin delaletiyle mahzuftur. Takdiri;  لعلمتم أنّ حسابهم على ربّي (Onların hesabının Rabbim katında olduğunu bilirdiniz.) şeklindedir.

 

اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي 

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Mekulü’l-kavl yerindedir. 

Kasrla tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır. 

Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. Mübtedanın haberi mahzuftur.  عَلٰى رَبّ۪ي , mahzuf habere mütealliktir.

Nefy harfi  اِنْ  ve istisna edatı  اِلَّا  ile oluşan kasr mübteda ve haber arasındadır. 

اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّ۪ي  ifadesinde kasr-ı mevsuf ales sıfat oluşmuştur.  حِسَابُهُمْ  maksûr/mevsuf,  عَلٰى رَبّ۪ي maksûrun aleyh/sıfattır. Çünkü mecrur haber vasıf kuvvetindedir. Haber olarak gelen mecrurlar, zarflar mübtedanın bununla vasıflandığını ifade ederler. Nahiv alimlerinin açıkladığı gibi kelamda  كائِنٍ  benzeri bir müstekar takdiriyle husûl ve sübut ifade eder. Bu cümlede takdir (حِسابُهم مَقْصُورٌ عَلى الِاتِّصافِ بِمَدْلُولِ (عَلى رَبِّي  (Onların hesabı Rablerine ifadesinin delalet ettiği şeyle vasıflanmış zata aittir) şeklindedir. Sekkâkî, Miftâh isimli kitabında bunun izafî ifrad kasrı olduğunu söylemiştir. Yani hesabın Rabbe ait olma durumu başka birine geçmez. Bu cümle iman edenleri sürgün etmek isteyen kavmin sözlerine reddiyedir. (Âşûr)

Peygamber efendimize ait zamirin,  رَبّ۪  ismine muzâfun ileyh olması, muzâfun ileyhin şanı içindir.

Ayet-i kerîme’de geçen  اِنْ , ma-i nâfiye manasındadır. (Celâleyn Tefsiri)


لَوْ تَشْعُرُونَۚ

 

Cümle, şart üslubunda haberî isnaddır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  تَشْعُرُونَۚ , şart cümlesidir.

Şartın cevabı mahzuftur. Cümlenin öncesinin delaletiyle yapılan bu hazif, îcâz-ı hazif sanatıdır. Cevap cümlesinin takdiri  لعلمتم أنّ حسابهم على ربّي  (Onların hesabının Rabbim katında olduğunu bilirdiniz.) şeklinde olabilir.

Bu takdire göre mahzuf cevap ve mezkûr şart cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda  faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 88.)

Ayette cevabın mahzuf olması farklı yönlerden düşünmeyi gerektirdiği, ayrıca dinleyici ve okuyucuyu düşünce ve hayal ufkuna yönlendirdiği için mubâlağa içermektedir. Îcâz metoduyla cümle daha yoğun anlamlar yüklenmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)

تَشْعُرُونَ  fiili genel olarak kâfirlere hitap olmak üzere  تَ  ile okunmuştur. Zahir (kuvvetli) olan da budur. Ancak İbn Ebi Able ile Muhammed b. es-Sümeyka: "İnceden inceye kavrayan kimseler olsalardı" şeklinde  ي  ile  يشْعُرُونَ  şeklinde okumuşlardır. Bu şekliyle adeta kâfirlerin durumu hakkında bir haber vermek gibidir ve onlara hitap terkedilmiş gibidir. (Kurtubî)