Şuarâ Sûresi 16. Ayet

فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ  ...

“Firavun’a gidin ve deyin: “Şüphesiz biz âlemlerin Rabbinin elçisiyiz”,
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 فَأْتِيَا gidin ikiniz ا ت ي
2 فِرْعَوْنَ Fir’avn’e
3 فَقُولَا ve deyin ki ق و ل
4 إِنَّا gerçekten biz
5 رَسُولُ elçisiyiz ر س ل
6 رَبِّ Rabbinin ر ب ب
7 الْعَالَمِينَ alemlerin ع ل م
 

Yüce Allah, Firavun ve adamlarının Hz. Mûsâ’ya herhangi bir zarar veremeyeceklerini kendisine bildirerek tereddütlerini giderdikten sonra ondan kendisine dayanıp güvenmesini istemekte ve yardımlarıyla onların yanında olacağını bildirmektedir.

 

 Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 150
 

فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ

 

Fiil cümlesidir.  فَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ  ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

أْتِيَا  fiili  نَ ‘un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur.

فِرْعَوْنَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  فِرْعَوْنَ  gayri munsariftir. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır.

Gayri munsarif isimler: Kesra (esre) ve tenvini alamayan isimlerdir. Gayri munsarif isimler esre yerine fetha alırlar. Yani bu isimler ref halinde damme, nasb halinde fetha, cer halinde yine fetha alırlar. Gayri munsarif “memnu’un mine’s-sarf (اَلْمَمْنُوعُ مِنَ الصَّرفِ)” da denir.(Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

فَ  atıf harfidir. قُولَٓا  fiili  نَ ‘un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan tesniye elifi fail olarak mahallen merfûdur.

Mekulü’l-kavli  اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ ‘dir.  قُولَٓا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur. 

اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ناً  mütekellim zamiri  اِنَّ ‘nin ismi olarak mahallen mansubdur.  رَسُولُ  kelimesi اِنَّ ‘nin haberi olup lafzen merfûdur.
 

فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ 

 

Ayet, Allah Teâlâ’nın Musa  ve Harun (as)’a sözlerinin devamıdır. 

فَ  ile önceki ayetteki …اذهبا  cümlesine atfedilen cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.


فَقُولَٓا اِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَم۪ينَۙ

 

Cümle  فَ  ile makabline atfedilmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Cümleler arasında inşâî olmak bakımından da mutabakat vardır. 

فَقُولَاۤ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  إِنَّا رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَـٰلَمِینَ  cümlesi, Musa ve Harun (as)’a, Firavun’a söyleyecekleri sözleri bildiriyor.  اِنَّ  ile tekid edilmiş, sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber inkârî kelamdır.

Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden,  اِنَّ  ve isim cümlesi olmak üzere iki tekid içeren bu ve benzeri cümleler çok muhkem/sağlam cümlelerdir.

إنَّ ’nin haberi olan  رَسُولُ رَبِّ ٱلۡعَـٰلَمِینَ ‘nin, izafet terkibinde gelmesi müsnedün ileyhin tazimi içindir. Ayrıca bu izafet, Rabb ismine muzâf olan  رَسُولُ  için şan ve şeref ifade eder.

إنَّ ’nin haberi, tazim ve teşrif ifade eden kelimelere muzâf olduğunda, müsnedün ileyhin de tazimine delalet eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

Bir soruya cevap verilirken çoğunlukla cümlenin başında  إِنَّ  bulunur. Yani, lafzî ve mukadder soruların cevaplarının başında bulunur. Ya da soru soran kişinin, verilecek cevabın aksi bir düşünceye sahip olduğunun bilindiği durumlarda ( inkâr makamında) cevabın başına  إِنَّ  gelir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)


Bu ayette ifade, Musa ve Harun’a (as) hitaben tesniye olarak devam ederken  رسول kelimesi müfred olarak kullanılmıştır. Bu ise iki peygamber olmasına rağmen kelimenin رسالة  anlamına binaen götürülen mesajın tek bir mesaj olması ve her iki kardeşin de aynı misyonu taşıması ile açıklanmış ve burada tesniyeden müfrede bir iltifatın olduğu zikredilmiştir. (Hasan Uçar, Kur’ân-ı Kerîm’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları Doktora Tezi)

Resul o mâhiyetin bir mi, daha çok mu olduğunu beyân etmeksizin bir mâhiyete verilen isimdir. Elif-lâm, istiğrak değil, vahdet (tek oluş) ifade eder. Bunun delili senin "İnsan, gülendir" deyip, "Her insan, gülendir" dememen gibidir."Resul" lafzının, sadece bir mahiyet ifade ettiği, mahiyetin de bire ikiye hamledilebildiği sabit olunca, ayetteki "Biz, alemlerin Rabbinin Resulüyüz" ifadesinin doğruluğu sabit olmuş olur.

Resul kelimesi bazan, "risâlet" manasına da gelir. Buna göre ayetin manası, "Biz, 

Onlar aynı şeriatı getirdikleri ve kardeş olarak beraber oldukları için, her ikisi sanki bir peygamber gibi kabul edilmişlerdir.

Bundan "Bizim her birimiz bir resuldür" manası kastedilmiştir. (Fahreddin er-Râzî)