اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamir اِنَّ ‘nin ismi olaraak mahallen mansubdur.
هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ isim cümlesi اِنَّ ‘nin haberi olarak mahallen merfûdur. Munfasıl zamir هُوَ mübteda olarak mahallen mansubdur. Munfasıl zamir اِنَّ ‘nin ismini tekid eder.
السَّم۪يعُ mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. الْعَل۪يمُ mübtedanın ikinci haberi olup lafzen merfûdur.
السَّم۪يعُ ve الْعَل۪يمُ kelimeleri, mübalağalı ism-i fail kalıbındandır. Bu kalıp bu vasfın mevsûfta sürekli varlığına, sıfatın, mevsûfun bir parçası gibi ondan ayrılmayan bir özelliği olduğuna işaret eder.
Mübalağalı ism-i fail: Bir varlıkta bir niteliğin aşırı derecede bulunduğunu gösteren, fiilden türeyen, sıfat cinsinden isimlerdir. Mübalağalı ism-i failler Allah için kullanılırsa sıfat, insanlar için kullanılırsa mübalağa ya da lakap olurlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنَّهُ هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
Cümle ta’liliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
اِنَّ ve ve fasıl zamiriyle tekid edilen cümle, faide-i haber inkârî kelamdır. Ta’lil cümleleri anlamı zenginleştirmek için yapılan ıtnâb sanatıdır.
Cümledeki هُوَ fasıl zamiridir. Bu zamir, tekid ifade eder. Böylece kendisinden sonra gelen kelime de sıfat değil haber olur. Haber, cümlede sıfattan daha kuvvetli bir rükündür.
Munfasıl zamir, اِنَّ ’nin ismini tekid için gelmiştir. (Mahmud Safî, Âşûr)
اِنَّ ’nin haberinin الْ ile marife gelmesi, müsnedün ileyhin bu vasıfla kemâl derecede muttasıf olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın aralarında و olmadan gelmesi her ikisinin birden müsnedün ileyhte mevcut olduğuna işaret eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
السَّمٖيعُ الْعَلٖيمُ kelimeleri arasında muvazene ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu, teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
Ayetin fasılası mesel tarikinde olmayan tezyîl cümlesidir.
"O, senin söylediklerini hakkıyla duyan, niyet edip yaptıklarını hakkıyla bilendir" demek olup Cenab-ı Hakk'ın semî olmasının, duymak suretiyle bildiği şeylerden başka birşey olduğuna delalet eder. Aksi halde alîm lafzı, zaten bu manayı ifade etmektedir. (Fahreddin er-Râzî)
هُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ ifadesindeki fasıl zamiri takviye içindir. (Âşûr)