Neml Sûresi 2. Ayet

هُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ  ...

Kur’an, namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren ve ahirete de kesin olarak inanan mü’minler için bir hidayet rehberi ve bir müjdedir.  (2 - 3. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 هُدًى yol göstericidir ه د ي
2 وَبُشْرَىٰ ve müjdedir ب ش ر
3 لِلْمُؤْمِنِينَ inananlara ا م ن
 
Bazı sûrelerin başında bulunan bu tür harflere “hurûf-ı mukattaa” adı verilmektedir (bilgi için bk. Bakara 2/1). 1. âyet, ”Kur’an” ve “kitap” kelimeleri yer değiştirmiş olarak Hicr sûresinin başında da geçmektedir. Bu kelimeler müfessirler tarafından farklı şekillerde yorumlanmışsa da Râzî her ikisiyle de Kur’an-ı Kerîm’in kastedildiği kanaatindedir; ancak Kur’an onun okunuşunu, kitap ise yazılı şeklini ifade etmektedir (XIX, 151). İbn Âşûr da bu görüşü tercih etmiştir (XIV, 8; ayrıca bk. Hicr 15/1). “Gerçekleri açıklayan” diye çevirdiğimiz mübîn kelimesi ise “açık seçik anlaşılan” veya kısaca “apaçık” şeklinde de çevrilebilir. Buna göre Kur’an’ın âyetleri gelişigüzel söylenmiş değil, anlamı açık, doğruluğunda şüphe olmayan, gerçekleri açıklayan, müminlere doğru yolu gösteren ve müjde veren ilâhî sözlerdir. 3. âyette müslümanlar, Medine döneminde hükümleri ayrıntılı olarak belirlenen ve İslâm’ın temellerinden birini oluşturan zekât vecîbesine hazırlanmaktadır, o sırada daha çok gönüllü malî ödemeler şeklinde gerçekleşen bu davranış övülmektedir (zekâtın farz kılınması konusunda bilgi için bk. Tevbe 9/60, 103).
 

هُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ

 

İsim cümlesidir.  هُدًى  mahzuf mübtedanın haberi olup elif üzere mukadder damme ile merfûdur. Takdiri; هي هدى (O, hidayettir.) şeklindedir. Veya  تِلْكَ ‘nin ikinci haberidir.

بُشْرٰى  atıf harfi و ‘la makabline matuftur.

لِلْمُؤْمِن۪ينَ  car mecruru  بُشْرٰى ‘ya mütealliktir. لِلْمُؤْمِن۪ينَ ‘nin cer alameti  ى ’dir. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar.

اَلْمُؤْمِن۪ينَ kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

هُدًى وَبُشْرٰى لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ

 

Fasılla gelen bu ayette mahzuf mübteda ve mezkûr haberden müteşekkil sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede icâz-ı hazif sanatı vardır. Takdiri  هي  olan mübteda mahzuftur. 

بُشْرٰى  kelimesi,  هُدًى ’e matuftur. Car mecrur  لِلْمُؤْمِن۪ينَۙ ‘nin müteallakı,  بُشْرٰى  veya  هُدًى’ ın mahzuf sıfatıdır.

هُدًى ’in, önceki ayetteki  كِتَابٍ  için ikinci sıfat veya hal olduğu da söylenmiştir.

بُشْرٰى - هُدًى - مُؤْمِن۪ينَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

هادٍ  şeklinde ismi fail kalıbında değil de  هُدًى şeklinde masdar kalıbında gelmesi, işaret edilenin kamil manada yol gösterici olduğunun delilidir.

هُدًى  ve  بُشْرٰى [Bir hidayet ve bir müjde] kelimeleri mastar olup vur­gu ifade etmeleri için ism-i fail yerinde kullanılmışlardır. (Doğruyu göste­ren ve müjdeleyen) demektir. (Safvetü’t Tefâsir)

هُدًى وَبُشْرٰى  ifadesi ya nasb ya da ref konumundadır. Nasb îrabı, hal olarak vuku bulmuştur; kılavuz ve müjdeci olarak demektir ki, cümlenin amili, تِلْكَ (şu) ifadesinde yer alan işaret anlamıdır. Ref îrabının üç türlü açılımı vardır: 

Birincisi: hazf edilmiş bir mübtedanın haberi olarak هي هُدًى وَبُشْرٰى (O ayetler müminlere bir kılavuz ve rehberdir) takdiri üzeredir. 

İkincisi:  اٰيَاتُ ’den bedel olmak üzere, 

Üçüncüsü: haberden sonra haber takdiri üzere yapılanır; yani bu sure birtakım ayetleri ve hidayetle birlikte müjde olmayı içinde barındırmaktadır. Ayetlerin müminlere hidayet olmasındaki anlam (Çünkü mümin zaten hidayettedir… Ancak doğru yolu bulmak her zaman o yolda gidildiğini göstermez; ihtidâ hayatın sonuna kadar korunması gereken zorlu bir haldir. Nitekim hidayet kelimesi doğru yolu göstermek, doğru yola getirmek, doğru yolda sabit tutmak anlamlarına gelir ki  اهدنا  diye dua ederken, kişinin durumuna göre bunlardan biri geçerli olmaktadır) ise, müminlerin hidayetini artırıcı olmalarıdır. (Keşşâf)

Müminler, zaten hidayete ermiş iken, bu ayetlerin onlar için hidayet olması, onların hidayetini arttırmasıdır. Nitekim bir ayette şöyle denilmektedir: "iman etmiş olanlara gelince, nazil olan sure, onların imanını arttırır ve onlar sevinirler." Bu ayetlerin, müminlere müjde olmasının manası ise açıktır. Çünkü bu ayetler onlara, Allah'tan (cc) bir rahmet ile rıza ve içinde ebedi nimetler bulunan cennetler müjdelenmektedir. (Ebüssuûd)