فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | فَسَقَىٰ | (Musa) hemen suladı |
|
2 | لَهُمَا | onlarınkini |
|
3 | ثُمَّ | sonra |
|
4 | تَوَلَّىٰ | çekildi |
|
5 | إِلَى |
|
|
6 | الظِّلِّ | gölgeye |
|
7 | فَقَالَ | dedi |
|
8 | رَبِّ | Rabbim |
|
9 | إِنِّي | doğrusu ben |
|
10 | لِمَا | ne varsa |
|
11 | أَنْزَلْتَ | indireceğin |
|
12 | إِلَيَّ | bana |
|
13 | مِنْ | -dan |
|
14 | خَيْرٍ | hayır- |
|
15 | فَقِيرٌ | muhtacım |
|
Medyen, Akabe körfezinin kuzeyindeki Maan yakınlarında, Mısır’a yaya yürüyüşü ile sekiz günlük mesafede bulunan eski bir şehirdir (bilgi için bk. A‘râf 7/85). Buranın halkı Arap asıllı olduğu için Hz. Mûsâ’nın soyundan olan İbrânîler’e hem ırk hem de dil bakımından yakındılar, dolayısıyla ona yardım etmiş olmaları tarihen mümkündür. Tefsirlerde anlatıldığına göre Hz. Mûsâ’nın Medyen suyu başında gördüğü iki kadın Medyen halkına peygamber olarak gönderilmiş olan Şuayb aleyhisselâmın kızları olup, ancak halk hayvanlarını sulayıp kuyunun başından ayrıldıktan sonra hayvanlarını sulayabiliyorlardı. Bunların Şuayb’ın kardeşi oğlunun veya Medyen halkından sâlih birinin kızları olduğuna dair rivayetler de vardır (bk. Abdülvehhâb en-Neccâr, s. 202-204). Kızlar, Mûsâ’nın sorusu üzerine kendilerinin güçsüz, babalarının da ihtiyar olduğunu söyleyerek dolaylı bir şekilde yardım istemişlerdir. Hz. Mûsâ’nın, “Ey rabbim! Bana lutfedeceğin her türlü hayra muhtacım!” şeklindeki duasından o sırada onun da yalnız ve desteksiz kaldığı, yardım ve himayeye muhtaç olduğu anlaşılmaktadır (bk. İbn Âşûr, XX, 103).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 223
Feqara فقر : فَقْرٌ kelimesi dört şekilde kullanılır: 1- Zaruri bir ihtiyacın olması 2- Biriktirilmiş bir kazancın, servetin olmaması 3- Nefsin fakirliği 4- Allah'a olan muhtaçlık. Fiil olarak fakir oldu anlamında iftial babında إفْتَقَرَ şeklinde kullanılır.
فَقِيرٌ kavramının asıl manası ise omurgası kırık demektir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de her defasında isim formunda olmak suretiyle 14 kez geçmiştir. (Mucemul Müfehres)
Türkçede kullanılan şekilleri fakir, fukara, fıkra ve Zülfikar'dır. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ فَقَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ
Ayet, atıf harfi فَ ile makablindeki قَالَتَا ‘ya matuftur. Fiil cümlesidir. سَقٰى fiili elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. لَهُمَا car mecruru سَقٰى fiiline mütealliktir.
ثُمَّ tertip ve terahi ifade eden atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hem sıra olduğunu hem de fiillerin meydana gelişi arasında uzun bir surenin bulunduğunu gösterir. Süre bakımından فَ harfinin zıttıdır. ثُمَّ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
تَوَلّٰٓى fiili, elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
اِلَى الظِّلِّ car mecruru تَوَلّٰٓى fiiline mütealliktir.
فَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
قَالَ fetha üzere mebni mazi fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir.
رَبِّ nida cümlesi itiraziyyedir. Nida harfi mahzuftur. رَبِّ münadadır. Kelimenin sonundaki kesra muzâfun ileyhten ivazdır. Mütekellim يَ ’sı mahzuftur.
Münada; kendisine seslenilen ve seslenen kişiye yönelmesi istenilen kişidir. Münada, fiili hazf edilmiş mef’ûlun bihtir. Münadaya “ey, hey!” anlamlarına gelen nida harfleri ile seslenilir. En yaygın kullanılan nida edatı يَا ’dır.
Münada îrab yönünden mureb münada ve mebni münada olmak üzere 2 kısma ayrılır. Mureb münada lafzen mansub olur ve 3 şekilde gelir: 1) Muzâf, 2) Şibh-i muzâf, 3) Nekre-i gayrı maksude. Burada münada muzâf olarak geldiği için mureb münadaya girer ve lafzen mansubdur. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Mekulü’l kavli, اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ ‘dir. قَالَ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. ي mütekellim zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
مَٓا müşterek ism-i mevsûl لِ harf-i ceri ile birlikte فَق۪يرٌ ‘e mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası اَنْزَلْتَ ‘dir. Îrabdan mahalli yoktur. اَنْزَلْتَ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur.
اِلَيَّ car mecruru اَنْزَلْتَ fiiline mütealliktir. مِنْ خَيْرٍ car mecruru mahzuf aid zamirin haline mütealliktir. Takdiri; أنزلته من خير (Onu hayırdan indirdin) şeklindedir.
فَق۪يرٌ kelimesi اِنَّ ’nin haberi olup lafzen merfûdur.
تَوَلّٰٓى fiili sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi ولي ’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
اَنْزَلْتَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi نزل ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), târız (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
فَسَقٰى لَهُمَا ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ
Ayet atıf harfi فَ ile önceki ayetteki قَالَتَا لَا نَسْق۪ي cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Hâlidî, Vakafât, s.107)
Terahi ifade eden ثُمَّ atıf harfiyle makabline atfedilen ثُمَّ تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ cümlesi de aynı üsluptadır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
ثُمَّ edatı, birbirine bağlanan ögelerin arasında kısa da olsa bir süre sonra gerçekleştiklerini ifade eder. Yani, terâhî ifade eder.
Bu ve önceki ayet-i kerîmede birçok yerde mef'ûl hazf edilmiştir. Çünkü fiili faile bağlamaktan başka bir mana kasdedilmemiştir. Müteaddî fiiller lâzım menzilesine konulmuştur. Zira burada mef'ûllerden haber verilmek istenmemiştir. Musa (as) o iki çekinen kadına merhamet etti; çünkü onlar diğer çobanlar sürüsünü sularken kenarda bekliyordu. Çobanlar o iki kadına acımıyordu çünkü; onların sürüsü mesela deve iken, kadınlarınki koyundu. Ama bunlar zikredilmemiştir. Çünkü konu, çobanların o iki kadına acıyıp öncelik vermemesi, buna karşılık Musa (as)' nın o iki kadına acıyıp işlerini yapmasıdır. Konu; bu olayın detayları değildir. Bunun için de mef'ûller hazf edilmiştir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
فَقَالَ رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ
Cümle atıf harfi فَ ile تَوَلّٰٓى اِلَى الظِّلِّ cümlesine atfedilmiştir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.
رَبِّ nidası, itiraziyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Çeşitli gayelere binaen araya girmiş saplama bir cümle olan itiraz cümleleri ıtnâb babındandır. Ana cümlenin anlamına tesiri yoktur.
Nida harfinin ve mütekellim zamirinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu hazif, mütekellimin münadaya yakın olma ve onun rububiyet vasfına sığınma isteğine işarettir.
قَالَ fiilinin mekulü’l-kavli olan اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ cümlesi, اِنَّ ile tekid edilmiş sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, lazım-ı faide-i haber inkârî kelamdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve sübut ifade ettiğinden, اِنَّ ve isim cümlesi olmak üzere iki tekid içeren bu ve benzeri cümleler muhkem cümlelerdir.
İsim cümlelerinin asıl kuruluş sebebi; müsnedin, müsnedün ileyh için sabit olduğunu ifade etmektir. İsim cümlesinin haberi müfred ya da isim cümlesi olursa asıl konulduğu mana olan sübutu veya bazı karinelerle istimrarı (devamlılığı) ifade eder. İstimrar ifadesi daha çok medh ve zem durumlarında olur. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)
Mecrur mahaldeki müşterek ism-i mevsûl مَا , harfi-cerle birlikte اِنَّ ’nin haberi فَق۪يرٌ ‘e mütealliktir. Sılası olan اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ , mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mazi fiil sebata, temekkün ve istikrara işaret eder. (Halidî, Vakafat, S.107)
خَيْرٍ ’deki tenvin nev ve tazim içindir.
فَق۪يرٌ kelimesi, (istedi) ve (talep etti) manalarını kapsadığı için, lâm harf-i ceriyle müteaddi kılınmıştır. (Fahreddin er-Râzî)
رَبِّ اِنّ۪ي لِمَٓا اَنْزَلْتَ اِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَق۪يرٌ cümlesinde merhamet ve şefkat dileme vardır. (Safvetü’t Tefasir)