Kasas Sûresi 55. Ayet

وَاِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ اَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَـنَٓا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ سَلَامٌ عَلَيْكُمْۘ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِل۪ينَ  ...

Boş sözü işittikleri vakit ondan yüz çevirirler ve, “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz de size. Selâm olsun size (bizden size zarar gelmez). Biz cahilleri istemeyiz” derler.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَإِذَا ve zaman
2 سَمِعُوا işittikleri س م ع
3 اللَّغْوَ boş söz ل غ و
4 أَعْرَضُوا yüz çevirirler ع ر ض
5 عَنْهُ ondan
6 وَقَالُوا ve derler ق و ل
7 لَنَا bizimdir
8 أَعْمَالُنَا bizim işlerimiz ع م ل
9 وَلَكُمْ ve sizindir
10 أَعْمَالُكُمْ sizin işleriniz ع م ل
11 سَلَامٌ selam س ل م
12 عَلَيْكُمْ size olsun
13 لَا
14 نَبْتَغِي biz istemeyiz ب غ ي
15 الْجَاهِلِينَ cahilleri ج ه ل
 

Yaygın yoruma göre daha önce kendilerine kitap verilen ve Kur’an inince ona da iman edenler, Abdullah b. Selâm ve Rifâa b. Rifâa gibi bazı yahudilerle Varaka b. Nevfel ve Suheyb-i Rûmî gibi hanîfler veya hıristiyanlardır (İbn Âşûr, XX, 143; krş. Şevkânî, IV, 172). Bir görüşe göre de hıristiyan olan Habeşistan Necâşîsi’nin Hz. Peygamber’in durumunu tetkik edip hakkında bilgi getirmeleri için Mekke’ye gönderdiği, Hz. Peygamber’in telkinleriyle İslâm dinini kabul etmiş olan on iki kişilik bir heyetidir (İbn Âşûr, XX, 143). Ancak âyeti genel olarak değerlendirmek, Ehl-i kitap’tan olup da Hz. Peygamber zamanında İslâm’a girmiş ve kıyamete kadar girecek olanları bu âyetin kapsamında düşünmek daha uygun olur (krş. Ankebût 29/47). 53. âyetteki “Esasen biz bundan önce de rabbimize boyun eğmiştik” ifadesi, Ehl-i kitabın, Hz. Peygamber’in geleceğine dair kendi kitaplarındaki müjdeye veya genel olarak Allah’ın birliğine ve gönderdiği peygamberlere inandıklarına işaret etmektedir. Bunlar hem Kur’an’dan önceki kitaplara hem de Kur’an’a iman ettikleri ve bu uğurda kendi toplumları tarafından uygulanan her türlü maddî ve mânevî baskıya, boykot ve eziyete katlandıkları, 54 ve 55. âyetlerde zikredilen diğer ahlâkî özelliklere de sahip bulundukları için mükâfatları iki defa yani diğer müminlere verilecek mükâfatın iki katı veya daha fazlasıyla verilecektir.

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 236
 

وَاِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ اَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَـنَٓا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ سَلَامٌ عَلَيْكُمْۘ لَا نَبْتَغِي الْجَاهِل۪ينَ

 

 

وَ  atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

اِذَا  şart manalı, cümleye muzâf olan, cezmetmeyen zaman zarfıdır.  إِذَا  şart harfi vuku bulma ihtimali kuvvetli veya kesin olan durumlar için gelir.

(إِذَا) dan sonraki şart cümlesinin, fiili, mazi veya muzari manalı olur. Cevabı ise umumiyetle muzari olur, mazi de olsa muzari manası verilir: 

a)  (إِذَا)  fiil cümlesinden önce gelirse, zarf (zaman ismi); isim cümlesinden önce gelirse (mufâcee=sürpriz) harfi olur.

b)  (إِذَا) ‘nın cevap cümlesi, iki muzari fiili cezm edenlerin cevap cümleleri gibi mazi, muzari, emir, istikbal, isim cümlesi... şeklinde gelir. Cevabın başına (ف) ‘nın gelip gelmeme durumu, iki muzâri fiili cezm edenlerle aynıdır.

c)  Sükun üzere mebnîdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

سَمِعُوا  ile başlayan fiil cümlesi muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. سَمِعُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir  olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. اللَّغْوَ  mef’ûlun bih olarak fetha ile mansubdur.

فَ  karinesi olmadan gelen  اَعْرَضُوا عَنْهُ  cümlesi şartın cevabıdır.

اَعْرَضُوا  damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.

عَنْهُ  car merruru  اَعْرَضُوا  fiiline mütealliktir. 

وَ  atıf harfidir.  قَالُوا  damme ile mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli  لَـنَٓا اَعْمَالُنَا ‘dır.  قَالُوا  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

لَـنَٓا  car mecruru mukaddem habere mütealliktir.  اَعْمَالُنَا  muahhar mübteda olup lafzen merfûdur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

لَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ  atıf harfi و ‘la makabline matuftur.

سَلَامٌ  mübteda olup lafzen merfûdur.  عَلَيْكُمْ  car mecruru mahzuf mübtedanın haberine mütealliktir. 

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  نَبْتَغِي  fiili  ى  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  نحن ‘dur.  الْجَاهِل۪ينَ  mef’ûlun bih olup nasb alameti  ى ‘dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

اَعْرَضُوا  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındadır. Sülâsîsi  عرض ’dir.

İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), târız (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

نَبْتَغِي  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İftiâl babındadır. Sülâsîsi  بغي ’dir.

İftiâl babı fiile mutavaat (dönüşlülük), ittihaz (edinmek, bir şeyi kendisi için yapmak), müşâreket (ortaklık), izhar (göstermek), ihtiyar (seçmek), talep ve çaba göstermek manaları katar. İfteale kalıbı hem soyut hem somut anlamlı fiiller için kullanılır. 

الْجَاهِل۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  جهل  fiilinin ism-i failidir. 

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata), hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَاِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ اَعْرَضُوا عَنْهُ وَقَالُوا لَـنَٓا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ 

 

وَ  atıf harfidir. Ayet önceki ayete hükümde ortaklık nedeniyle atfedilmiştir. Şart manası taşıyan zaman zarfı  اِذَا ’nın muzâf olduğu  سَمِعُوا اللَّغْوَ  şeklindeki şart cümlesi, müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Nahivcilere göre şart fiili olarak kullanılan mazi fiil gelecek zaman ifade eder. (Fâdıl Sâlih Samerrâî, Beyânî Tefsîr Yolu, c. 2, s. 88.)

فَ  karinesi olmaksızın gelen cevap cümlesi  اَعْرَضُوا عَنْهُ , müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Şart ve cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Haber cümlesi yerine şart üslubunun tercih edilmesi, şart üslubunun daha beliğ ve etkili olmasındandır.

وَقَالُوا لَـنَٓا اَعْمَالُنَا وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ  cümlesi, atıf harfi  وَ ’la  اَعْرَضُوا عَنْهُ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

قَالُٓوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan  لَـنَٓا اَعْمَالُنَا  cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesinde, takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatı vardır. 

لَـنَٓا  mahzuf mukaddem habere mütealliktir.  اَعْمَالُنَا  muahhar mübtedadır. 

Aynı üsluptaki  وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ  cümlesi  وَ  atıf harfiyle mekulü’l-kavl cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi tezattır. 

لَـنَٓا اَعْمَالُنَا - وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ  cümleleri arasında mukabele sanatı mevcuttur.

اَعْمَالُ  kelimesinin tekrarında ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

قَالُوا - سَمِعُوا - اللَّغْوَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.


سَلَامٌ عَلَيْكُمْۘ

 

Fasılla gelen bu cümle mekulü’l-kavle dahil olan istînâfiyyedir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır. Sübut ifade eden isim cümlesinde, îcâz-ı hazif sanatı vardır.  عَلَيْكُمُ  car mecruru mahzuf habere müteallıktır.

Müsnedün ileyh olan  سَلَامٌ  ’un nekre gelmesi teksir ve tahkir ifade eder.

سَلَامٌ عَلَيْكُمْۘ  (selametle) ifadesi, bir veda ve mütârekedir. Hasan-ı Basrî’den [v. 110/728] rivayet edildiğine göre bu ifade, müminlerden bir hoşgörü ifadesidir. “Bizim cahillerle işimiz yok!” Yani onlara karışmayı ve onlarla sohbet etmeyi istemeyiz. Şayet Müslümanlar  وَلَكُمْ اَعْمَالُكُمْۘ  [sizin amelleriniz size aittir] ifadesiyle, اِذَا سَمِعُوا اللَّغْوَ [boş söz işittiklerinde] kavlinin delalet ettiği boş söz ve lakırdı edenlere hitap etmektedirler. (Keşşâf)

Cenab-ı Hak, bunların taat ve güzel işlerle nasıl meşgul olduklarını anlattıktan sonra, cahillerden nasıl yüz çevirdiklerini de anlatarak, "Bunlar, boş söz işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler" buyurmuştur. Lağv: aldırılmaması ve terk edilmesi gerekli olan, abes vesaire şeylerdir ki, onlar, böyle şeyleri duyuyor ama buna girmiyor, aksine güzel bir şekilde aldırmaksızın çekip gidiyorlardı. İşte bundan ötürü Hak Teâlâ, onların, "Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz size aittir. Size selam (olsun)" dediklerini bildirmiştir. Bu ifade hakkında Hasan el-Basri'nin şu sözü ne güzel: "Selam, müminler arasında bir selamlaşma, kâfirlere (cahillere) karşı ise, bir kurtulma için kullanılır. Bunun bir benzeri de [Rahman'ın kulları, yeryüzünde vakarla yürürler, cahiller onlara hitap ettiklerinde de "selam" derler] (Furkan, 63) ayetidir. Daha sonra Cenab-ı Hak bu hususu, onlardan naklettiği, "Biz cahilleri aramayız" ifadesiyle tekid etmiştir. Bu ifade ile, "Biz batıla, batılla karşılık vermeyiz" manası kastedilmiştir. Bazı kimseler, ayetteki bu ifadenin, "kıtal" (savaş) emriyle nesh edildiğini ileri sürmüşlerdir, ama bu uzak bir ihtimaldir. Çünkü savaşmak vâcip ise de, sefihliği bırakmak da mendubdur. (Fahreddin er- Râzî)


 لَا نَبْتَغِي الْجَاهِل۪ينَ

 

Ta’liliyye olarak fasılla gelen cümlede fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldır.

Teceddüt ve istimrar ifade eden menfî muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde, muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

نَبْتَغِي - اَعْرَضُوا  kelimeleri arasında tıbâk-ı hafî sanatı vardır.