Kasas Sûresi 69. Ayet

وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ  ...

Rabbin, onların sinelerinin gizlediğini de açığa vurduklarını da bilir.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَرَبُّكَ ve Rabbin ر ب ب
2 يَعْلَمُ bilir ع ل م
3 مَا neyi
4 تُكِنُّ gizlediğini ك ن ن
5 صُدُورُهُمْ göğüslerinin ص د ر
6 وَمَا ve neyi
7 يُعْلِنُونَ açığa vurduğunu ع ل ن
 

Allah varlıkları yaratırken ve görevlendireceği peygamberleri seçerken kullara sormaz; çünkü yaratma ve tercih O’na mahsustur. Kulların tercih hak ve imkânları sorumlu tutuldukları kararları ve eylem alanlarıyla ilgilidir. 69. âyette Allah’ın tercihi ve yaratması gibi, kullarının bütün durumlarını gizlisiyle açığıyla istisnasız ve kusursuz bilecek şekilde ilminin de geniş ve sınırsız olduğu ifade edilmektedir. 

“Önünde de sonunda da hamd O’na mahsustur” diye çevirdiğimiz 70. âyetteki cümleyi müfessirler, “Bu dünyada da âhirette de hamd O’na mahsustur” şeklinde yorumlamışlardır (Taberî, XX, 102; Şevkânî, IV, 177; Esed, II, 797).

 

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 241
 

وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ

 

 

Ayet atıf harfi  وَ ‘la önceki ayetteki  رَبُّكَ ‘ye matuftur. İsim cümlesidir. 

رَبُّكَ  mübteda olup lafzen merfûdur. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  يَعْلَمُ  ile başlayan fiil cümlesi mübtedanın haberi olarak mahallen merfûdur. 

يَعْلَمُ  merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Müşterek ism-i mevsûl  مَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. İsm-i mevsûlun sılası  تُكِنُّ ‘dur. Îrabdan mahalli yoktur.

تُكِنُّ  merfû muzari fiildir. صُدُورُ  fail olup lafzen mansubdur. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. مَا يُعْلِنُون  atıf harfi  وَ ‘la  مَا تُكِنُّ ‘ya matuftur. 

يُعْلِنُون  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

يُعْلِنُون  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  علن ’dir. 

تُكِنُّ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  كنن ‘dir.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), târız (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de  fiilin mücerret manasını ifade eder. 

 

وَرَبُّكَ يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ وَمَا يُعْلِنُونَ

 

Ayet atıf harfi  وَ ‘la önceki ayetteki  وَرَبُّكَ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُ  cümlesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber, ibtidaî kelamdır. 

Veciz anlatım kastıyla gelen  رَبُّكَ  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz. Peygamber şan ve şeref kazanmıştır. Ayrıca müsnedün ileyh konumundaki bu izafet, Allah’ın rubûbiyet vasfıyla onlara destek olduğunun işaretidir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rab isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır. 

Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan  يَعْلَمُ مَا تُكِنُّ صُدُورُهُمْ  cümlesi, mübtedanın haberidir. İsim cümlesinde müsnedin muzari fiil sıygasında gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder.

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

يَعْلَمُ  fiilinin mef’ûlü konumundaki müşterek ism-i mevsûl  مَا ‘nın sılası olan  تُكِنُّ صُدُورُهُمْ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.  صُدُورُهُمْ , faildir. İkinci ism-i mevsûl  مَا , birinciye matuftur. Atıf sebebi tezattır. Sılası olan  يُعْلِنُونَ , muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

تُكِنُّ صُدُورُهُمْ  cümlesiyle  يُعْلِنُونَ  cümlesi arasında mukabele ve ihtibâk sanatları vardır.

تُكِنُّ صُدُورُهُمْ  [Sineleri gizliyor] dedikten sonra sadece  يُعْلِنُونَ  [açıklıyorlar] lafzıyla yetinilmiş  صُدُورُهُمْ  hazf edilmiştir. Bu ihtibâk sanatıdır. 

İhtibâk, sözden düşürülmüş olan kelime veya ifadelerin, zikredilen kelime veya ifadeden hareketle tespit edilerek yerine konulmasıdır. (Suyûtî, İtkân, II, 831)

تُكِنُّ  fiilinin  صُدُورُهُمْ ’a isnad edilmesi mecaz-ı aklîdir. Gerçekte gizleyen  صُدُورُهُمْ  değil, sinelerin sahipleridir. Cüziyyet alakasıyla mecâz-ı mürseldir.

Ayetteki fiiller muzari sıygada gelerek teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade etmiştir.

مَا ’nın tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.

تُكِنُّ - يُعْلِنُونَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. 

يُعْلِنُونَ - يَعْلَمُ  kelimelerinin arasında cinas-ı nakıs vardır.