Kasas Sûresi 72. Ayet

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ ف۪يهِۜ اَفَلَا تُبْصِرُونَ  ...

De ki: “Ne dersiniz? Allah, üzerinize gündüzü kıyamete kadar sürekli kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilâh size içinde dinleneceğiniz bir gece getirebilir? Hâlâ görmeyecek misiniz?”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 قُلْ de ki ق و ل
2 أَرَأَيْتُمْ baksanıza ر ا ي
3 إِنْ eğer
4 جَعَلَ kılsa ج ع ل
5 اللَّهُ Allah
6 عَلَيْكُمُ üzerinize
7 النَّهَارَ gündüzü ن ه ر
8 سَرْمَدًا sürekli س ر م د
9 إِلَىٰ
10 يَوْمِ gününe kadar ي و م
11 الْقِيَامَةِ kıyamet ق و م
12 مَنْ kimdir?
13 إِلَٰهٌ tanrı ا ل ه
14 غَيْرُ başka غ ي ر
15 اللَّهِ Allah’tan
16 يَأْتِيكُمْ size getirecek ا ت ي
17 بِلَيْلٍ geceyi ل ي ل
18 تَسْكُنُونَ dinleneceğiniz س ك ن
19 فِيهِ onda
20 أَفَلَا
21 تُبْصِرُونَ görmüyor musunuz? ب ص ر
 

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ ف۪يهِۜ 

 

Fiil cümlesidir.  قُلْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.

Mekulü’l-kavli  اَرَاَيْتُمْ ‘dir.  قُلْ  fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.

Hemze istifhâm harfidir.  رَاَيْتُمْ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تُمْ  fail olarak mahallen merfûdur.

اِنْ  iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi) 

Şartın cevabı mahzuf olup istifhâm cümlesi onu tefsir eder. İtiraziyyedir.

جَعَلَ  şart fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur.  اللّٰهُ  lafza-i celâl fail olup lafzen merfûdur.  عَلَيْكُمُ  car mecruru  جَعَلَ  fiiline mütealliktir. 

النَّهَارَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  سَرْمَداً  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.  اِلٰى يَوْمِ  car mecruru  سَرْمَداً ‘e mütealliktir.  الْقِيٰمَةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 

مَنْ اِلٰهٌ  cümlesi amili  اَرَاَيْتُمْ ‘ün ikinci mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.  مَنْ  istifhâm ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur.  اِلٰهٌ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur. غَيْرُ  kelimesi  اِلٰهٌ ‘un sıfatı olup merfûdur. Aynı zamanda muzâftır.  اللّٰهِ  lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.  يَأْت۪يكُمْ  kelimesi  اِلٰهٌ ‘un ikinci sıfatı olup mahallen merfûdur.

يَأْت۪ي  fiili  ي  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri  هو  ‘dir. Muttasıl zamir  كُمْ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur.  بِلَيْلٍ  car mecruru  يَأْت۪يكُمْ  fiiline mütealliktir.  تَسْكُنُونَ  cümlesi  لَيْلٍ ‘in sıfatı olarak mahallen mecrurdur. 

تَسْكُنُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.  ف۪يهِۜ  car mecruru  تَسْكُنُونَ  fiiline mütealliktir.


 اَفَلَا تُبْصِرُونَ

 

Hemze istifham harfidir. Ayet  فَ  atıf harfi ile mukadder istînâfa matuftur. 

لَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır.  تُبْصِرُونَ  fiili  نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur. 

تُبْصِرُونَ  fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi  بصر ’dır.

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), târız (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.

 

قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِلَيْلٍ تَسْكُنُونَ ف۪يهِۜ

 

Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.  قُلْ  fiilinin mekulü’l-kavli olan  اَرَاَيْتُمْ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen tehdit, taaccüp ve tevbih manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. İstifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

قُلْ  kelimesi çok önemlidir. Aslında bütün ayetlerin başında bir  قُلْ  lafzı vardır ama önemli olan hususlarda  قُلْ  lafzı açık olarak söylenmiştir. (Yunus /50)

اَرَاَيْتَكُمْ , dikkat çekme tabirlerinden biridir.  اَرَاَيْتَ  ve benzerlerindeki  تَ  zamiri faildir.  ك  ise Basra ekolüne göre  ت ’nin anlamını tekid eden bir hitap harfidir ve îrabdan mahalli yoktur. Tekidin sebebi, muhatabın gafletinin derinliğini vurgulamaktır. Aynı uyuyan kimseyi sarsmak gibi. Çünkü derin uykuya dalmış olan kişi hem elle hem de dille uyandırılır. 

Bu ayette  رَاَيْتُمْ  kelimesinin sonuna eklenen  ك  zamiri hazf edilmiştir. Zira kendisinden önce hitabın tekidini gerektirecek herhangi bir gafletle ilgili bir söz geçmemiştir. Böylece onların sarsılması ve tenbih (uyarılması) sadece azabın hatırlatılmasıyla gerçekleşmiştir. (Dr. Mustafa Kayapınar, Belâgatta Talebî İnşâ) 

اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ النَّهَارَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ  cümlesi, şart üslubunda gelmiş itiraziyyedir. Müspet mazi fiil sıygasındaki  جَعَلَ , şart fiilidir.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهِ  isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur  عَلَيْكُمُ , mef’ûl olan  النَّهَارَ ’ye, ihtimam için takdim edilmiştir.

اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ  car mecruru  سَرْمَداً ’e mütealliktir.

İkinci mef’ûl  سَرْمَداً ’deki tenvin, nev ve tazim ifade eder.

Şartın cevabının öncesinin delaletiyle hazfedilmesi îcâz-ı hazif sanatıdır.

İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olan  مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ  cümlesi  اَرَاَيْتُمْ  fiilinin ikinci mef’ûlü konumundadır. İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

Burada da zamir makamında ism-i celilin zahir olarak zikredilmesi mehabeti artırmak, kalplere Allah korkusunu sokmak, tehditte mübalağa ve azap vaîdini ağırlaştırmak içindir. (Ebüssuûd)

يَأْت۪يكُمْ بِلَيْلٍ  ve  تَسْكُنُونَ ف۪يهِۜ  cümleleri  اِلٰهٌ  için ikinci ve üçüncü sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüd ve istimrar ifade etmişlerdir.

﴿تَسْكُنُونَ ف۪يهِۜ  cümlesinde birçok nimeti içinde barındıran nimeti hatırlattığı için idmâc sanatı vardır. Bu nimet sükunet nimetidir. Bu nimetler; dinlenme, sıcaktan korunma, sayesinde tefekkür ve amel ettiğimiz sinir sisteminin enerjisini yenileme ve düşmandan korunma lezzetlerini içerir. (Âşûr)

لَيْلٍ  النَّهَارَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır. 

يَأْت۪يكُمْ بِلَيْلٍ  [Geceyi size kim getirecek?] cümlesi azarlama ve susturma ifade eder. (Sâbûnî, Safvetü’t Tefasir)

سَرْمَداً  kesintisiz, devamlı demektir. Bir şeyin art arda gelmesi manasında  سرد  kökünden alınmıştır.  سَرْمَداً  kelimesinin mim’i zaid olup kelime,  فعْمَلٌ  veznindedir. (Keşşâf)


اَفَلَا تُبْصِرُونَ

 

Ayet mukadder istînâfa matuftur. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Menfî muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Hemze, inkâri istifham harfidir.

Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkâr ve kınama manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. İstifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.

رَاَيْتُمْ  -  تُبْصِرُونَ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

اَرَاَيْتُمْ  -  لَا تُبْصِرُونَ  kelimeleri arasında tıbâk-ı selb sanatı vardır.

Önceki ayetle bu ayet arasında güzel bir mukabele oluşmuştur.

Gündüzden bahsederken  تُبْصِرُونَ  fiili, geceden bahsederken  تَسْمَعُونَ  fiilinin seçimi mürâât-ı nazîr sanatının, lafız-mana uyumu babına güzel bir örnektir.  

Ayetin bu son cümlesi, bir çok ayette tekrarlanmıştır. Böyle tekrarlar, kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.

Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri,  Ahkaf/28)

Bu atıf harflerinin ( ثمَّ  ve  فَ ) hemzeden önce geldiği ayetlerde, hemze bazen inkâr, bazen -nefy bulunmak şartıyla- takrir veya tevbih ifade eder. 

Bazen hemzeden sonra gelen  فَ  harfi bu ayette olduğu gibi sebebiyye olabilir. Yani, böyle olursa da işitmeyecek misiniz? demektir. (Dr. Mustafa Kayapınar, Belâgatta Talebî İnşâ)

Son iki ayette gece ve gündüzün kıyamete kadar uzatılması durumunda Allah’tan başkasının bir söz hakkı olmadığı, tenasübe uygun olarak zikredilmiş ve gece ile ilgili ayetin sonunda dinlemeye gündüzle ilgili ayetin sonunda da görmeye vurgu yapılarak bu uyum pekiştirilmiştir. (Hasan Uçar, Kur’an-ı Kerim’deki Anlamsal Bedî‘ Sanatları, Doktora Tezi)