قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ الَّيْلَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِضِيَٓاءٍۜ اَفَلَا تَسْمَعُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | قُلْ | de ki |
|
2 | أَرَأَيْتُمْ | gördünüz mü? |
|
3 | إِنْ | eğer |
|
4 | جَعَلَ | kılsa |
|
5 | اللَّهُ | Allah |
|
6 | عَلَيْكُمُ | üzerinize |
|
7 | اللَّيْلَ | geceyi |
|
8 | سَرْمَدًا | sürekli |
|
9 | إِلَىٰ |
|
|
10 | يَوْمِ | gününe kadar |
|
11 | الْقِيَامَةِ | kıyamet |
|
12 | مَنْ | kimdir? |
|
13 | إِلَٰهٌ | tanrı |
|
14 | غَيْرُ | başka |
|
15 | اللَّهِ | Allah’tan |
|
16 | يَأْتِيكُمْ | size getirecek |
|
17 | بِضِيَاءٍ | ışık |
|
18 | أَفَلَا |
|
|
19 | تَسْمَعُونَ | işitmiyor musunuz? |
|
Evrendeki düzen amaca uygunluk bakımından olabileceklerin en mükemmelidir. Bunun tesadüfen olması ihtimali aklen mümkün değildir. Düzenin bozulmadan devam etmesi de tek kudret elinden çıktığını, tek iradeye tâbi olduğunu göstermektedir.
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 243Sermede سرمد : سَرْمَدٌ dâimi olan veya sürekli ya da ebedî bir şekilde devam eden demektir. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de 2 ayette isim formunda geçmiştir. (Mucemul Müfehres)
Türkçede kullanılan şekilleri Sermet ve sermedîdir. (Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ الَّيْلَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِضِيَٓاءٍۜ
Fiil cümlesidir. قُلْ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
Mekulü’l-kavli اَرَاَيْتُمْ ‘dir. قُلْ fiilinin mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.
Hemze istifhâm harfidir. رَاَيْتُمْ sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تُمْ fail olarak mahallen merfûdur.
Kalp fiilleri (iki mef’ûl alan fiiller); bir mef’ûl ile manası tamamlanamayıp ikinci mef’ûle ihtiyaç duyan fiillerdir. Bu fiiller isim cümlesinin önüne gelirler, mübteda ve haberi iki mef’ûl yaparak nasb ederler. 3 gruba ayrılırlar:
1. Bilmek manasında olanlar.
2. Sanmak manası ifade edenler, kesine yakın bilgi ifade ederler. “Sanmak, zannetmek, saymak, kendisine öyle gelmek” gibi manalara gelir.
3. Değiştirme manası ifade edenler. Aynı anlama gelmedikleri halde görevleri itibariyle onlara benzerliklerinden kalp fiilleri adı altına girmişlerdir.
Değiştirme manasına gelen fiiller “etti, yaptı, kıldı, edindi, dönüştürdü, değişik bir hale getirdi” gibi manalara gelir.
Bilgi ve zan fiillerinden sonra bazen اَنَّ ’li ve اَنْ ’li cümleler gelir, bu cümleler iki mef’ûl kabul edilir. Bilmek, sanmak ve değiştirme manasına gelen bu fiiller 3 şekilde gelebilir: 1) İki mef’ûl alanlar, 2) İki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak alanlar, 3) İki mef’ûlü hazif olanlar. Kalp fiilleri iki mamûlü arasında olduğunda amel etmeleri de etmemeleri de caizdir.
Bu ayette اَرَاَيْتُمْ fiili iki mef’ûlünü masdar-ı müevvel cümlesi olarak almıştır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
اِنْ iki muzari fiili cezm eden şart harfidir. Şart ve cevap cümlesinde şartın vuku bulma ihtimali şüpheli veya zayıfsa kullanılır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Şartın cevabı mahzuf olup istifhâm cümlesi onu tefsir eder. İtiraziyyedir.
جَعَلَ şart fiili olup fetha üzere mebni mazi fiildir. Mahallen meczumdur. اللّٰهُ lafza-i celâl fail olup lafzen merfûdur. عَلَيْكُمُ car mecruru جَعَلَ fiiline mütealliktir.
الَّيْلَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. سَرْمَداً , amili جَعَلَ ‘nin ikinci mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur.
اِلٰى يَوْمِ car mecruru سَرْمَداً ‘e mütealliktir. اِلٰى harf-i ceri mecruruna yönelme, intiha, tahsis, musahabe, zaman zarfı, mekân zarfı gibi manalar kazandırabilir. Burada intiha manasında gelmiştir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَوْمَ hem cümleye hem de tek kelimeye (müfrede) muzâf olan zarflardandır. Cümleye muzâf olduğunda muzâfun ileyh cümlesinin başında (اَنْ) bulunmaz. Bu duruma pratikte çok rastlanılmaktadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الْقِيٰمَةِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
مَنْ اِلٰهٌ cümlesi amili اَرَاَيْتُمْ ‘ün ikinci mef’ûlün bihi olarak mahallen mansubdur.
مَنْ istifham ismi olup mübteda olarak mahallen merfûdur. اِلٰهٌ mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.
غَيْرُ kelimesi اِلٰهٌ ‘nun sıfatı olup merfûdur. Aynı zamanda muzâftır. اللّٰهِ lafza-i celâl muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
Varlıkları niteleyen kelimelere sıfat denir. Arapça’da sıfatın asıl adı na’t ( النَّعَتُ )dır. Sıfatın nitelediği isme de men’ut ( المَنْعُوتُ ) denir. Bir ismi doğrudan niteleyen sıfata hakiki sıfat, dolaylı olarak niteleyen sıfata da sebebi sıfat denir.
Sıfat ile mevsuftan oluşan tamlamaya sıfat tamlaması denir. Sıfat tek kelime (isim), cümle ve şibh-i cümle olabilir. Ve sıfat birden fazla gelebilir.
Sıfat mevsûfuna: cinsiyet, adet, marifelik - nekrelik ve îrab bakımından uyar.
Sıfat iki kısma ayrılır:1. Hakiki sıfat 2. Sebebi sıfat
Hakiki sıfat ; 1. Müfred olan sıfatlar 2. Cümle olan sıfatlar olmak üzere ikiye ayrılır.
1. Müfred olan sıfatlar : Müfred olan sıfatlar genellikle ism-i fail, ism-i mef’ûl, mübalağalı ism-i fail, sıfat-ı müşebbehe, ism-i tafdil, masdar, ism-i mensub ve sayı isimleri şeklinde gelir.
Gayrı akil (akılsız çoğullar) mevsuf olarak geldiğinde sıfatını müfred müennes olarak da alır.
2. Cümle olan sıfatlar : Üçe ayrılır: 1- İsim cümlesi olan sıfatlar, 2- Fiil cümlesi olan sıfatlar, 3- Şibh-i cümle olan sıfatlar. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَأْت۪يكُمْ kelimesi اِلٰهٌ ‘nun ikinci sıfatı olup mahallen merfûdur. يَأْت۪ي fiili ي üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هو ‘dir. Muttasıl zamir كُمْ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubdur. بِضِيَٓاءٍ car mecruru يَأْت۪يكُمْ fiiline mütealliktir.
اَفَلَا تَسْمَعُونَ
Ayet فَ atıf harfi ile mukadder istînâfa matuftur. Takdiri; أصممتم آذانكم. (Kulaklarınız sağır mı..) şeklindedir.
Matuf ve matufun aleyh arasında hiç zaman geçmediğini, işin hemen yapıldığını ifade eder. فَ ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştiremez. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
Hemze istifham harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تَسْمَعُونَ fiili نَ ‘un sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olarak mahallen merfûdur.قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ الَّيْلَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِضِيَٓاءٍۜ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. قُلْ fiilinin mekulü’l-kavli olan اَرَاَيْتُمْ , istifham üslubunda talebî inşâî isnaddır.
İstifham takriridir. (Âşûr)
Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkâr, taaccüp ve tevbih manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. İstifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
قُلْ kelimesi çok önemlidir. Aslında bütün ayetlerin başında bir قُلْ lafzı vardır ama önemli olan hususlarda قُلْ lafzı açık olarak söylenmiştir. (Yunus /50)
اَرَاَيْتَكُمْ , dikkat çekme tabirlerinden biridir. اَرَاَيْتَ ve benzerlerindeki تَ zamiri faildir. ك ise Basra ekolüne göre ت ’nin anlamını tekid eden bir hitap harfidir ve îrabdan mahalli yoktur. Tekidin sebebi, muhatabın gafletinin derinliğini vurgulamaktır. Aynı uyuyan kimseyi sarsmak gibi. Çünkü derin uykuya dalmış olan kişi hem elle hem de dille uyandırılır.
Bu ayette رَاَيْتُمْ kelimesinin sonuna eklenen ك zamiri hazf edilmiştir. Zira kendisinden önce hitabın tekidini gerektirecek herhangi bir gafletle ilgili bir söz geçmemiştir. Böylece onların sarsılması ve tenbih (uyarılması) sadece azabın hatırlatılmasıyla gerçekleşmiştir. (Dr. Mustafa Kayapınar, Belâgatta Talebî İnşâ)
اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ الَّيْلَ سَرْمَداً اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ cümlesi, şart üslubunda gelmiş itiraziyyedir. Müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil olan lafza-i celâlle marife olması telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur عَلَيْكُمُ , mef’ûl olan الَّيْلَ ’ye, ihtimam için takdim edilmiştir.
İkinci mef’ûl سَرْمَداً ’deki tenvin, nev ve tazim ifade eder.
اِلٰى harf-i ceri intihâ-i gaye içindir. Buradaki gaye dünyanın zamanlarını kapsaması manasınadır. Onun ebedi olmadığına vurgu yapılmıştır. (Âşûr)
Şartın cevabının öncesinin delaletiyle hazf edilmesi îcâz-ı hazif sanatıdır.
İstifham üslubunda talebî inşâî isnad olan مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِضِيَٓاءٍ cümlesi اَرَاَيْتُمْ fiilinin ikinci mef’ûlü konumundadır. İstifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen taaccüp ve kınama amacı taşıyan cümle mecaz-ı mürsel mürekkebdir. Ayrıca soruda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
مَنْ istifhamı inkâridir. Onlar gecenin ve gündüzün yaratıcısının Yüce Allah’tan başkası olmadığını kabul ediyorlardı. (Âşûr)
Burada da zamir makamında ism-i celilin zahir olarak zikredilmesi mehabeti artırmak, kalplere Allah korkusunu sokmak, tehditte mübalağa ve azap vaîdini ağırlaştırmak içindir. (Ebüssuûd)
يَأْت۪يكُمْ بِضِيَٓاءٍ cümlesi اِلٰهٌ için ikinci sıfattır. Sıfat, mevsûfunun sahip olduğu bir özelliğe işaret etmek için yapılan tetmim ıtnâbı sanatıdır. Müspet muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve istimrar ifade etmiştir.
رَاَيْتُمْ - تَسْمَعُونَ , kelimelerinin tekrarında ıtnâb ve mürâât-ı nazîr sanatları, الَّيْلَ - بِضِيَٓاءٍۜ kelimeleri arasında ise tıbâk-ı hafî sanatı vardır.
رَاَيْتُمْ kelimesi hemze’nin hazfi ile أرَيْتُمْ şeklinde de okunmuştur; ancak bu kurallı bir hazif değildir. Manası, ‘buna kimin gücü yeter söyleyin’ demektir. سَرْمَداً kesintisiz, devamlı demektir. Bir şeyin art arda gelmesi manasında سرد kökünden alınmıştır. سَرْمَداً kelimesinin mim’i zaid olup kelime فعْمَلٌ veznindedir. (Keşşâf)
اَفَلَا تَسْمَعُونَ
Ayetin fasılası, takdiri .. أصممتم آذانكم (Kulaklarınız sağır mı..) olan, mukadder istînâfa matuftur. İstifham üslubunda talebî inşâî isnaddır. Menfi muzari fiil sıygasında gelerek hudûs, teceddüt ve tecessüm ifade etmiştir. Hemze, inkâri istifham harfidir.
Cümle istifham üslubunda gelmiş olmasına rağmen inkâr ve kınama manasında olduğu için mecaz-ı mürsel mürekkebdir. İstifhamda tecâhül-i ârif sanatı vardır.
Ayetin bu son cümlesi birçok ayette tekrarlanmıştır. Böyle tekrarlar kelamdaki cüzleri birbirine bağlar, aralarında bir ilişki kurar ve dokuyu bütünleştirir. Bunlar çok tekrarlanır ki iman ve yakîn sabitleşsin. Eğer murad sadece bilmek olsaydı, bir kere söylenmesi yeterli olurdu.
Tekrarlanan cümlelerin manasının nefiste yerleşmesi arzu edilir, hatta zatın bir cüzü haline gelinceye kadar tekid edilir. (Muhammed Ebu Musa, Hâ-Mîm Sureleri Belâğî Tefsiri Ahkaf/28)
Bu atıf harflerinin ( ثمَّ ve فَ ) hemzeden önce geldiği ayetlerde, hemze bazen inkâr bazen -nefy bulunmak şartıyla- takrir veya tevbih ifade eder.
Bazen hemzeden sonra gelen فَ harfi bu ayette olduğu gibi sebebiyye olabilir. Yani, ‘böyle olursa da işitmeyecek misiniz?’ demektir. (Dr. Mustafa Kayapınar, Belâgatta Talebî İnşâ)
يَأْت۪يكُمْ fiilinin iki yerde de muhatab zamiriyle gelmesindeki hikmet: Allah’ın gündüzü ve geceyi yaratmasının insanlar için bir nimet olduğuna işaret içindir. Allah’ın tekliğine delil getirilirken verilen nimetin hatırlatılması manası idmac edilmiştir. (Âşûr)