Kasas Sûresi 86. Ayet

وَمَا كُنْتَ تَرْجُٓوا اَنْ يُلْقٰٓى اِلَيْكَ الْكِتَابُ اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ فَلَا تَكُونَنَّ ظَه۪يراً لِلْكَافِر۪ينَۘ  ...

Sen, bu kitabın sana verileceğini ummuyordun. Ancak o, Rabbinden bir rahmet olarak sana verildi. Öyle ise kâfirlere sakın arka çıkma.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve değildin
2 كُنْتَ sen ك و ن
3 تَرْجُو umuyor ر ج و
4 أَنْ
5 يُلْقَىٰ vahyolunacağını ل ق ي
6 إِلَيْكَ sana
7 الْكِتَابُ Kitabın ك ت ب
8 إِلَّا ancak
9 رَحْمَةً bir rahmet olarak ر ح م
10 مِنْ -den
11 رَبِّكَ Rabbin- ر ب ب
12 فَلَا o halde
13 تَكُونَنَّ olma ك و ن
14 ظَهِيرًا arka ظ ه ر
15 لِلْكَافِرِينَ kafirlere ك ف ر
 

Peygamberlik görevi kişinin istemesine ve bu yolda gayret gös­termesine bağlı olmayıp Allah’ın seçmesi, lutuf ve ihsanıyla verilen yüce bir görevdir. Nitekim âyette Hz. Peygamber’in de böyle bir ümit taşımadığı, böyle bir görev düşünmediği ifade edilmektedir. Allah, kullarına merhamet ettiği, onların yeryüzünde şaşkın ve sapkın bir şekilde yaşamaları neticesinde hem dünyada hem de âhirette sıkıntıya düşmelerini istemediği için aralarından kendilerine doğru yolu gösterecek peygamberler göndermiş ve bunlara rehberlik edecek kitaplar vahyetmiştir.

Sakın inkârcılara destek verme!” meâlindeki cümle ile bunu takip eden son iki âyette Hz. Peygamber’in şahsında müminlere hitap edilip Allah’ın gönderdiği Kur’an sayesinde doğru ile eğri açıkça belli olduğu için müminlerin, yanlış yolda giden inkârcılara destek olmamaları, Allah’ın birliğine imanda sebat etmeleri; şirk içinde yaşayıp ölenleri ümitlendirerek yollarının doğru ve kurtarıcı olduğu kanaatini verecek söz ve davranışlardan sakınmaları istenmektedir.

Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 249
 

وَمَا كُنْتَ تَرْجُٓوا اَنْ يُلْقٰٓى اِلَيْكَ الْكِتَابُ اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ 

 

وَ  istînâfiyyedir. Atıf olması da caizdir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

كُنْتَ  nakıs, mebni mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder.  تَ  muttasıl zamiri  كُنْتَ ’nin ismi olarak mahallen merfûdur. 

تَرْجُٓوا اَنْ يُلْقٰٓى  cümlesi  كان ’nin haberi olarak mahallen mansubdur. 

تَرْجُٓوا  fiili  و  üzere mukadder damme ile merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri هى ‘ dir.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel  تَرْجُٓوا ‘nun mef’ûlun bihi olarak mahallen mansubdur.  

يُلْقٰٓى  elif üzere mukadder fetha ile mansub, meçhul muzari fiildir.  اِلَيْكَ  car mecruru  يُلْقٰٓى  fiiline mütealliktir.  الْكِتَابُ  naib-i fail olup lafzen merfûdur. 

اِلَّا  istisna edatı  لكن  manasında, istisna-i munkatı' dır.

İstisna; bir nesneyi, kişiyi veya hükmü istisna edatlarından biriyle cümledeki hükmün dışında tutmaktır. İstisnanın 3 unsuru vardır:

1. İstisna edatı: Cümlede kullanılan edatlardır.

2. Müstesna: İstisna edatından sonra gelen kelimedir. İstisna edilen, hariç tutulan kelimedir.

3. Müstesna minh: İstisna edatından önce gelen kelimedir. Kendisinden bir şeyin hariç tutulduğu, genellikle çoğul olan bir kelimedir.

Müstesna istisna edatından hemen sonra gelen kelimedir. Ancak müstesna minh hemen önce gelen kelime olmayabilir. Müstesna mansubtur. Bununla birlikte istisna edatlarının türlerine göre farklı şekillerde îrablanabilir. Türkçeye “ama, ancak, -den başka, -sız, fakat, hariç, müstesna, yalnız, sadece” gibi kelimelerle tercüme edilir.İstisnanın kısımları 3’e ayrılır: 1. Muttasıl istisna 2. Munkatı’ istisna 3. Müferrağ istisna (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

رَحْمَةً  mukadder fiilin mef’ûlü lieclihi olup fetha ile mansubdur. مِنْ رَبِّ  car mecruru  رَحْمَةً ‘e mütealliktir. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Fiilin oluş sebebini bildiren mef’ûldür. “Mef’ûlün lieclihi” veya “Mef’ûlün min eclihi” de denir. Mef’ûlün leh mansubdur. Fiile, “neden, niçin?” soruları sorularak bulunur.

Türkçede “için, -den dolayı, sebebiyle, -sın diye, ta ki zira, maksadıyla, uğruna” gibi manalara gelir. Mef’ûlün leh fiilinin önüne geçebilir.

2 tür kullanımı vardır: 1) Harf-i cersiz kullanımı. 2) Harf-i cerli kullanımı

Harf-i cersiz olması için şu şartlar gereklidir:

a. Mef’ûlün leh, cümledeki fiilin masdarı dışında bir masdar olmalıdır.

b. Nekre (belirsiz) olmalıdır.

c. Mef’ûlün leh olacak masdarın (iç duygularımızı ifade ettiğimiz, “saygı göstermek, küçümsemek, korkmak, bilmek, bilmemek” gibi) kalbî fiillerden olması gerekir.

d. Fiilin faili ile mef’ûlün faili aynı olmalıdır.

e. Fiilin oluş zamanı ile mef’ûlün lehin oluş zamanı aynı olmalıdır.

Not: Mef’ûlün lehin harf-i cersiz kullanılabilmesi için yukarıdaki 5 şartın beraber bulunması gerekir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)


 فَلَا تَكُونَنَّ ظَه۪يراً لِلْكَافِر۪ينَۘ

 

فَ  mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta veya fasiha harfidir. Takdiri;  إذا ألقي إليك الكتاب (Sana kitap verdiyse) şeklindedir. 

لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تَكُونَنَّ  fetha üzere mebni, nakıs muzari fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde, ismini ref haberini nasb eder. Fiilin sonundaki   نَ , tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Mahallen meczumdur.

Tekid nunları, bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Tekid nûnu çoğu zaman sarih kasem, gizli kasem ve nehiyden sonra gelir. Hal ve istikbal ifade eden muzari fiilin manasını sadece istikbal anlamına hamleder ve bu  ن , َّfiilin üç defa tekidini sağlar. (Kur’an’da Tekid Üslupları ve Çeşitleri Mehmet Altın Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2017/3) 

تَكُونَنَّ  ismi, müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.  ظَه۪يراً  kelimesi  تَكُونَنَّ ‘nin haberi olup lafzen mansubdur.  لِلْكَافِر۪ينَ   car mecruru  ظَه۪يراً ‘e mütealliktir.  لْكَافِر۪ينَ ’nin cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

كَافِر۪ينَ  kelimesi, sülasi mücerredi  كفر  olan fiilin ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

 

وَمَا كُنْتَ تَرْجُٓوا اَنْ يُلْقٰٓى اِلَيْكَ الْكِتَابُ اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ 

 

Ayet, istînâfiyyedir veya itiraziyyeden öncesine atfedilmiştir. Atıf sebebi hükümde ortaklıktır.

Menfi  كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.

مَا كَانَ ’li olumsuz sıygalar, gerçekleşmesi aklen caiz olmayan umumi olumsuzluk için kullanılır. (Sâbûnî, Safvetü't Tefasir, 3/79)

كان ’nin haberi olan  تَرْجُٓوا اَنْ يُلْقٰٓى اِلَيْكَ الْكِتَابُ اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ ‘nin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade eder. 

Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

كان ’nin haberinin muzari fiille gelmesi, geçmişte belirli bir süre devam edip biten eylemler ve geçmişte mûtat olarak yapılan, âdet haline gelmiş davranışlar olmak üzere iki manaya delalet eder. (Vecih Uzunoğlu, Arap Dilinde  كَانَ ’nin Fiili ve Kur'an’da Kullanımı, DEÜ İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı 41)

Masdar harfi  اَنْ  ve akabindeki  يُلْقٰٓى اِلَيْكَ الْكِتَابُ اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ  cümlesi, masdar tevili ile  تَرْجُٓوا  fiilinin mef’ûlü konumundadır. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

الْكِتَابُ , Kur’an’dan kinayedir.  رَحْمَةً  kelimesinin amili mukadder bir mef’ûlun lieclihidir. Kelimedeki tenvin, kesret ve tazim ifade eder.

Veciz anlatım kastıyla gelen, رَبِّكَ  izafetinde Rabb ismine muzâfun ileyh olan mütekellim zamiri dolayısıyla Hz.Peygamber şan ve şeref kazanmıştır.  Ayrıca bu izafet Allah’ın rubûbiyet vasfıyla ona destek olduğunun işaretidir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde Rabb isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır.

Buradaki  اِلَّا , istidrak için olan  لكن  anlamındadır. Yani, (Lakin, Rabbinden bir rahmet olarak o kitap sana verildi) demek olup, bunun bir benzeri de, Cenab-ı Hakk'ın [Nida ettiğimiz vakit de sen, o dağın yanında değildin. Fakat sen, Rabbinden, sana tahsis etmiş olduğu bir rahmet olarak (gönderildin)] şeklindeki Kasas/46 ayetidir. (Fahreddin er-Râzî)

 اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ 'deki istisna munkatı' bir istisnadır. (Âşûr) 

اِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ  ifadesinde istisnanın izahı nedir? dersen şöyle derim: Bu söz, manaya hamledilmiş olup adeta şöyle denmektedir: Sana kitap tamamen Rabbinden bir rahmet olarak verilmiştir. اِلَّا , ِaksine ve ama anlamı veren  لكن  manasında da olabilir; yani ‘’evet, sen ummuyordun ama bu kitap sana Rabbinden bir rahmet olarak indirildi’’ demektir. (Keşşâf)


 فَلَا تَكُونَنَّ ظَه۪يراً لِلْكَافِر۪ينَۘ


 

Rabıta harfinin dahil olduğu  فَلَا تَكُونَنَّ ظَه۪يراً لِلْكَافِر۪ينَۘ  cevap cümlesi,  كَانَ ’nin dahil olduğu sübut ve istimrar ifade eden isim cümlesi formunda gelmiştir. Nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nûn-u sakile ile tekid edilmiştir.

Takdiri,  إذا ألقى إليك الكتاب  (Sana kitap verdiyse) olan şart cümlesi mahzuftur. Şart cümlesinin hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır. Bu takdire göre mahzuf şart ve mezkûr cevap cümlelerinden müteşekkil terkip, şart üslubunda talebî inşâî isnaddır. 

تَكُونَنَّ - كُنْتَ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

فَلَا تَكُونَنَّ ظَه۪يراً لِلْكَافِر۪ينَۘ  ibaresinde hüsrana uğrayan ve dalalete düşen kâfirlere ta’riz vardır. (Sinan Yıldız, Vehbe Zuhaylî’nin Tefsiru’l Münir Adlı Tefsirinde Belâgat İlmi Uygulamaları)