وَوَهَبْنَا لَـهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَوَهَبْنَا | ve biz armağan ettik |
|
2 | لَهُ | ona |
|
3 | إِسْحَاقَ | İshak’ı |
|
4 | وَيَعْقُوبَ | ve Ya’kub’u |
|
5 | وَجَعَلْنَا | ve verdik |
|
6 | فِي | içindekilere |
|
7 | ذُرِّيَّتِهِ | onun nesli |
|
8 | النُّبُوَّةَ | peygamberlik |
|
9 | وَالْكِتَابَ | ve Kitap |
|
10 | وَاتَيْنَاهُ | ve ona verdik |
|
11 | أَجْرَهُ | karşılığını |
|
12 | فِي |
|
|
13 | الدُّنْيَا | dünyada |
|
14 | وَإِنَّهُ | ve şüphesiz o |
|
15 | فِي |
|
|
16 | الْاخِرَةِ | ahirette |
|
17 | لَمِنَ | elbette |
|
18 | الصَّالِحِينَ | iyilerdendir |
|
Lût, İbrâhim’in kardeşi Haran’ın oğludur (Tekvîn, 14/12). Amcasının yaymaya çalıştığı dini benimsemiş, daha sonra kendisi de peygamberlikle şereflendirilmiştir (Lût hakkında bilgi için bk. Hûd 11/69-73).
“Artık ben, rabbime göç edeceğim” meâlindeki ifadeyi Hz. Lût’a nisbet edenler olmuşsa da bunu Hz. İbrâhim’in söylediği yönündeki görüş daha isabetli görünmektedir. Nitekim İbrâhim aleyhisselâm, putperest halkı tarafından atıldığı ateşten en küçük bir zarar görmeden kurtulmasıyla sonuçlanan mûcizeye rağmen yine de halkı kendisine iman etmeyince artık orada kalmanın mânasız hale geldiğini anlamış ve Ken‘ân diyarına hicret etmeye karar vermişti (Hz. İbrâhim’in hayatı hakkında bilgi için bk. Bakara 2/124).
İshak, İbrâhim’in İsmâil’den sonra dünyaya gelen oğlu, Ya‘kub da onun İshak’tan torunudur. Ya‘kub’un diğer bir adı da İsrâil’dir; İsrâiloğulları ismi buradan gelmektedir. Âyette İshak ile birlikte Ya‘kub’un da Hz. İbrâhim’e bir bağış ve armağan olarak anılması, onun İsrâiloğulları’nın tarihindeki önemine işaret eder.
İbn Atıyye, Hz. İbrâhim’e dünyada verilen mükâfatı, ateşten kurtarılması, âdil davranması, doğru ve yararlı işler yapmayı ilke edinmesi, her çağda saygıyla anılması, sonraki bütün nesillerin onu mânevî önder ve rehber olarak görmeleri, Hz. İsmâil gibi gönlü saygıyla dolu bir evlâda sahip olması şeklinde özetlemiştir (IV, 314).
Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 264-265وَوَهَبْنَا لَـهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ
Fiil cümlesidir. وَ atıf harfidir. Matuf ve matufun aleyhin hükümde ortak olduğunu belirtir. İkisi arasında tertip (sıra) olduğunu göstermez. Vav ile yapılan atıfta matuf ve matufun aleyh yer değiştirebilir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَهَبْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
لَـهُٓ car mecruru وَهَبْنَا fiiline mütealliktir. اِسْحٰقَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur.
يَعْقُوبَ atıf harfi وَ ’la makabline matuftur. جَعَلْنَا atıf harfi وَ ’la وَهَبْنَا fiiline matuftur.
جَعَلْنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ car mecruru amili جَعَلْنَا ’nın mahzuf ikinci mef’ûlün bihine mütealliktir. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
النُّبُوَّةَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. الْكِتَابَ atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
اٰتَيْنَاهُ atıf harfi وَ ’la وَهَبْنَا ’ya matuftur. اٰتَيْنَاهُ sükun üzere mebni mazi fiildir. Mütekellim zamir نَا fail olarak mahallen merfûdur.
اَجْرَ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubdur. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
فِي الدُّنْيَا car mecruru اٰتَيْنَاهُ fiiline mütealliktir. الدُّنْيَا ismi mecrur olup elif üzere mukadder kesra ile mecrurdur.
اٰتَيْنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. Fiil if’âl babındandır. Sülâsîsi أتي ’dir.
İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ
وَ atıf harfidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. هُ muttasıl zamir اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubdur.
فِي الْاٰخِرَةِ car mecruru الصَّالِح۪ينَ ’e mütealliktir.
لَ harfi اِنَّ ’nin haberinin başına gelen lam-ı muzahlakadır. مِنَ الصَّالِح۪ينَ car mecruru اِنَّ ’nin mahzuf haberine mütealliktir. مِنْ harf-i ceri mecruruna ibtidaiyye, ba’z, tebyin, karşılaştırma, zaid, sebep, bedel-karşılık, iki şeyi birbirinden ayırt etmek gibi manalar kazandırabilir. Burada ba’z (bir kısım) manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
الصَّالِح۪ينَ kelimesi, sülasi mücerredi صلح olan fiilin ism-i failidir.
İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
وَوَهَبْنَا لَـهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ
وَ atıftır. Ilk cümle olan وَوَهَبْنَا لَـهُٓ اِسْحٰقَ وَيَعْقُوبَ, önceki ayetteki …وَقَالَ cümlesine matuftur. Mazi fiil sîgasında, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Cümlede takdim-tehir sanatı vardır. Car mecrur لَـهُٓ , ihtimam dolayısıyla mef’ûl olan اِسْحٰقَ ’ya takdim edilmiştir.
Aynı üslupta gelen وَجَعَلْنَا ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ ve وَاٰتَيْنَاهُ اَجْرَهُ فِي الدُّنْيَاۚ cümleleri hükümde ortaklık nedeniyle وَهَبْنَا cümlesine atfedilmiştir.
Fiillerin hepsi azamet zamirine isnadla tazim edilmiştir.
ف۪ي ذُرِّيَّتِهِ ifadesindeki ف۪ي harfinde istiare-i tebeiyye vardır. ف۪ي harfindeki zarfiyet manası dolayısıyla zürriyet içine girilebilen bir şeye benzetilmiştir. Burada ف۪ي harfi kendi manasında kullanılmamıştır. Çünkü zürriyet hakiki manada zarfiyeye yani içine girilmeye müsait değildir. Zürriyetle bağlantının kuvvetini ifade için bu harf kullanılmıştır. Câmi’, her iki durumdaki mutlak irtibattır.
اَجْرَهُ kelimesinde istiare vardır. Mükâfat, işçiye yapılan ödemeye benzetilmiştir.
وَهَبْنَا fiilinde cem’ edilenler; İshak, Yakub, kitap, dünyada mükâfat, zürriyetinden nebiler verilmesi şeklinde sayılmıştır. Bu, taksim sanatıdır. Ayrıca ibhamdan sonra izah babından ıtnâbdır.
Şayet “Kitaptan murad edilen nedir?” dersen şöyle derim: Burada kitap cinsi murad edilmiştir. Artık bu sözün muhtevasına İbrahim’in nesline verilen şu dört kitap da dahil olmuştur: Tevrat, Zebur, İncil ve Kur’an. (Keşşâf)
Yani biz, İbrahim'e (a.s.), çocuk doğurmasından umudunu kestiği o kısır, kocakarı eşinden dilediği bir oğul ve fazla olarak ikinci bir oğul da vermiştik; onun soyundan çok peygamber gönderdik; dört büyük semavi kitap dahil olmak üzere onlara ilâhi kitaplar verdik ve onun hicretinin karşılığı olarak dünyada evlat ve pak zürriyet, soyundan peygamberliğin sürekli devam etmesi, hak dinlerin mensuplarının atası sayılmak ve kıyamete dek ona övgü ve salât getirilmesi gibi mükâfatlar da verdik. (Ebüssuûd)
الكِتابُ kelimesi ile kastedilen cinstir. Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’an-ı Kerim, İbrahim’in (a.s.) soyuna inen kitaplardır. (Âşûr)
وَاِنَّهُ فِي الْاٰخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ
Cümlede îcâz-ı hazif sanatı vardır. لَمِنَ الصَّالِح۪ينَ, mahzuf habere mütealliktir.
Car mecrur لَـهُٓ , amili olan الصَّالِح۪ينَ ’ye ihtimam için takdim edilmiştir.
الصَّالِح۪ينَ ism-i fail vezninde gelerek salih olma özelliğinin sübut ve devamına işaret etmiştir.
Dünyada mükâfatını verdik sözünün zikrinden sonra ahirette salihlerden kıldık şeklindeki ifade îgāl babından ıtnâbdır.
Yalnızca bir isim cümlesi bile devam ve subût ifade ettiğinden bu ve benzeri cümleler, اِنَّ, isim cümlesi ve tekid lamı sebebiyle üç katlı tekid ifade eden çok muhkem cümlelerdir.
Onun ahirette verilecek yol gösterme ve peygamberliğinin mükâfatı da vardır. Bu da onun, orada salihlerden olmasıdır. Çünkü kulun salih olması, elde edebileceği en yüksek derecedir. Zira salih, olduğu gibi kalan şey manasına gelir. (Fahreddin er-Râzî)
الصّالِحِينَ kelimesindeki marifelik kemâl manası içindir. “Ahirette o kâmil vasıflara sahip olan salihler arasındadır” manasındadır. (Âşûr)
الدُّنْيَاۚ - لْاٰخِرَةِ kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı vardır.