Ankebût Sûresi 34. Ayet

اِنَّا مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ  ...

Şüphesiz biz, bu memleket halkı üzerine, fasıklık ettiklerinden dolayı gökten bir azap indireceğiz.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّا şüphesiz biz
2 مُنْزِلُونَ indireceğiz ن ز ل
3 عَلَىٰ üstüne
4 أَهْلِ halkının ا ه ل
5 هَٰذِهِ şu
6 الْقَرْيَةِ ülke ق ر ي
7 رِجْزًا bir azab ر ج ز
8 مِنَ -ten
9 السَّمَاءِ gök- س م و
10 بِمَا sebebiyle
11 كَانُوا olmaları ك و ن
12 يَفْسُقُونَ fasıklık yapıyor(lar) ف س ق
 
Bu âyetlerde aktarılan Lût aleyhisselâm ve kavmiyle ilgili bilgiler, önemli ölçüde önceki bazı sûrelerde de yeri geldikçe birbirine yakın ifadelerle verilmiştir; ayrıca oralarda konuyla ilgili gerekli açıklama ve yorumları da sunmuş bulunuyoruz (bk. A‘râf 7/80-84; Hûd 11/69-83; Hicr 14/58-77). Şu kadarını bir defa daha hatırlatalım ki, Allah Teâlâ varlık düzeni içinde doğal üremeyi ve cinsel hayatı erkekle dişi arasındaki birleşmeye bağlamıştır. Gerek burada gerekse diğer sûrelerin ilgili bölümlerinde Hz. Lût, erkekler için tek meşrû ilişki yolunun kadınlarla evlenme olduğunu açıkça belirtmiş; aynı yerlerde eşcinsellik kesin bir dille yasaklanmış; bu ahlâksızlığın yaygınlık kazandığı toplumu bekleyen âkıbetin ağır bir felâket olduğu bildirilmiştir.
 

اِنَّا مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  نَا  mütekellim zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. 

مُنْزِلُونَ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberi olup ref alameti  و ’dır. Cemi müzekker salim kelimeler harfle îrablanırlar. 

عَلٰٓى اَهْلِ car mecruru  مُنْزِلُونَ ’ye mütealliktir.  هٰذِهِ  ismi işareti muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  الْقَرْيَةِ  kelimesi  هٰذِهِ ’den bedeldir.

رِجْزاً  kelimesi ism-i fail olan  مُنْزِلُونَ ’nın mef’ûlun bihi olup fetha ile mansubdur.  مِنَ السَّمَٓاءِ car mecruru  رِجْزاً ’in mahzuf sıfatına mütealliktir. 

مَا  ve masdar-ı müevvel,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  مُنْزِلُونَ ’ye mütealliktir. İsm-i mevsûlun sılası  كَانُوا ’un dahil olduğu isim cümlesidir. Îrabdan mahalli yoktur.

كَانُوا  damme üzere mebni nakıs mazi fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.  كَانُوا ’nun ismi, cemi müzekker olan و  muttasıl zamiridir, mahallen merfûdur.  يَفْسُقُونَ  fiili  كَانُوا ’nun haberi olarak mahallen mansubdur.

يَفْسُقُونَ  fiili,  نَ ’un  sübutuyla merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olarak mahallen merfûdur.  

مُنْزِلُونَ  kelimesi; sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.

İsm-i fail; eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)

يَفْسُقُونَ  sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. İf’al babındandır. Sülâsîsi  فسق ’dir.   

İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak), mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), ta’riz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar.

 

اِنَّا مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ

 

Kurtarmanın ta’lili olarak fasılla gelen cümlenin fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Meleklerin sözlerinin devamıdır.  

اِنَّ  ile tekid edilmiş faide-i haber inkârî kelamdır.

اِنَّ ’nin haberi  مُنْزِلُونَ ’nin ism-i fail kalıbıyla gelmesi durumun devamlılığına işaret etmiştir.

İsim cümlesindeki ism-i fail istimrar ifade eder. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi)

الْقَرْيَةِ nin,  هٰذِهِ  ile işaret edilmesi, bilinen ve belli bir karye olduğunu ifade etmek içindir.

اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ  ibaresinde mecazî isnad vardır. Helak edilen karye değil karyenin ehlidir. Bu ayette  اَهْلِ  kelimesi hazf edilerek izafet karyeye yapılmıştır. Mecaz-ı aklî vardır.

Mef’ûl olan  رِجْزاً ’deki tenvin, kesret ve nev ifade eder. Dehşeti artırmak için nekre gelerek bilinmezlik manası taşımıştır.

Masdar harfi  مَا  ve akabindeki  كَانُوا يَفْسُقُونَ  cümlesi,  بِ  harfiyle birlikte  مُنْزِلُونَ ’ye mutealliktir. Masdar tevilindeki  كَانُوا يَفْسُقُونَ  cümlesi,  كَانَ ’nin dahil olduğu isim cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Nakıs fiil  كَانَ ’nin haberi olan  يَفْسُقُونَ  cümlesi, müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

Cümlede müsnedin muzari fiil cümlesi olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs teceddüt ve istimrar ifade eder. Muzari fiil tecessüm özelliği sayesinde muhatabın muhayyilesini harekete geçirerek olayı daha iyi anlamasını sağlar.

Muzari fiilin geldiği hallerde çoğunlukla bu gaye mevcuttur. Muzari fiilin kullanımıyla sahne muhatabın gözünde sanki o anda canlanır. Bu da insanı etkiler. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur'an Işığında Belâgat Dersleri Meânî İlmi )

مُنْزِلُونَ عَلٰٓى اَهْلِ هٰذِهِ الْقَرْيَةِ رِجْزاً [Azap indireceğiz] ifadesinde mecazî isnad vardır. Sebebiyet alakasıyla mecaz-ı mürseldir. Burada azabı indirme fiili meleklere isnad edilmiş. Aslında azabı indiren elçiler değil Allah Teâlâ’dır. Melekler Allah’a çok yakın oldukları ve bunun yanında başka özelliklere de sahip oldukları için bu isnad yapılmıştır. 

رِجْزاً مِنَ السَّمَٓاءِ [Gökten bir azap]) ifadesinde  رِجْزاً  kelimesi azabın kor­kunçluğunu göstermek için nekre getirilmiştir. Yani büyük ve korkunç bir azap demektir. (Safvetü’t Tefasir)