Âl-i İmrân Sûresi 116. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ  ...

İnkâr edenlerin ne malları ne evlatları, onlara Allah’a karşı bir yarar sağlar. İşte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedî kalacaklardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 الَّذِينَ kimseler
3 كَفَرُوا inkar eden(ler) ك ف ر
4 لَنْ
5 تُغْنِيَ yarar sağlamayacaktır غ ن ي
6 عَنْهُمْ onlara
7 أَمْوَالُهُمْ malları م و ل
8 وَلَا ne de
9 أَوْلَادُهُمْ evladları و ل د
10 مِنَ karşı
11 اللَّهِ Allah’a
12 شَيْئًا hiçbir şey ش ي ا
13 وَأُولَٰئِكَ ve onlar
14 أَصْحَابُ halkıdır ص ح ب
15 النَّارِ ateş ن و ر
16 هُمْ onlar
17 فِيهَا orada
18 خَالِدُونَ sürekli kalacaklardır خ ل د
 

Burada, mal ve evlâtlarının çokluğu sebebiyle şımarmış olan dolayısıyla kendilerine azap edilmeyeceğini iddia eden (bk. Sebe’ 34/35), asıl iman edilmesi gerekenleri inkâr ederek dinden uzaklaşan herkes uyarılmakta; mal ve evlât çokluğu gibi maddî ve geçici güçlerin insanları Allah’a yaklaştırıcı ve onun katında değerli kılıcı sebepler olmadığı, bu tür zenginliklerin Allah’tan gelecek olan cezaları önleyemeyeceği bildirilmektedir. (Kur’ân Yolu, Diyanet Tefsiri)

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ

 

İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûlu,  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا۟’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.  تُغْنِيَ  mansub muzari fiildir. 

عَنْهُمْ  car mecruru  تُغْنِيَ  fiiline müteallıktır.  اَمْوَالُ  kelimesi  تُغْنِيَ  fiilinin failidir. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

وَ  atıf harfidir. لَٓا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.  اَوْلَادُهُمْ  kelimesi  اَمْوَالُهُمْ  kelimesine matuftur.  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru  شَيْـًٔا ’in mahzuf haline müteallıktır.  شَيْـًٔا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.


وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ 


İsim cümlesidir. وَ  atıf harfidir. İşaret ismi  اُو۬لٰٓئِكَ  mübteda olarak mahallen merfûdur. اَصْحَابُ  haberdir. النَّارِ  muzâfun ileyhtir.  


 هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


İsim cümlesidir. Munfasıl zamiri  هُمْ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  ف۪يهَا  car mecruru  خَالِدُونَ  kelimesine müteallıktır. 

خَالِدُونَ  kelimesi haber olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ


Ayet fasılla gelmiş istînâfiyyedir.  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesi faide-i haber inkarî kelamdır.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûlle marife oluşu bahsi geçen kişileri tahkir amacına matuftur.

Has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ’nin sılası  كَفَرُوا  müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. 

اِنَّ ’nin haberi …لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ  menfi fiil cümlesi faide-i haber talebî kelamdır. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde kalplere korku duygusu salmak için zikredilen lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.  

شَيْـًٔاۜ ‘deki tenvin kıllet ifade eder. ‘Hiçbir’ manasındadır. Mal ve evlat, Allah’tan gelecek en ufak bir azaba karşı dahi kâfirleri koruyamaz. Bilindiği gibi olumsuz siyakda nekre umum ifade eder.

لَٓا اَوْلَادُهُمْ’daki nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid etmek içindir. 

 اَمْوَالُهُمْ - اَوْلَادُهُمْ  kelimeleri arasında muvazene ve mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Malın evlada takdimi, özellikle küfür ehli için malın kıymetli olması dolayısıyladır.

Bu mananın mefhumu muhalifi, müminlere mal ve evladının ahirette faydası olduğu gibi dünyada da fayda vermesidir. (Fahreddin er-Râzî)

Allah Teâlâ, bu ayette bilhassa malları ve çocukları zikretmiştir. Çünkü cansızların en faydalısı mallar, canlıların en faydalısı ise çocuklardır. Daha sonra Hak Teâlâ, kâfirlerin, ahirette bu iki şeyden kesinlikle faydalanamayacaklarını beyan buyurmuştur ki bu, onların o iki şeyin dışındaki şeylerden öncelikle faydalanamayacaklarını gösterir. (Fahreddin er-Râzî)

 

وَاُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ


وَ atıf harfidir. Cümle  اِنَّ’nin haberine matuftur. İsim cümlesi formunda, faide-i haber ibtidaî kelamdır. İsim cümlesi sübut ifade eder.

İşaret ismi  أُو۟لَـٰۤىِٕكَ’nin müsnedün ileyh olarak marife olması, ateş ashabına dikkat çekmek içindir ve tahkir ifade eder.

أَصۡحَـٰبُ ٱلنَّارِۖ [Nâr ashabı] ifadesinde tehekküm istiaresi vardır. Nârda kalışları, arkadaşlığa benzetilmiştir. Arkadaşlar birbirinin karakterini taşır. 

Müsnedin  أَصۡحَـٰبُ ٱلنَّارِۖ  şeklinde izafetle marife olması, az sözle çok şey anlatmak ve muzâfı tahkir içindir.

Bu cümle hasr ifade ettiğine göre cehennemde kâfirlerden başka hiç kimsenin ebedi kalmayacağı sabit olmuş olur. (Fahreddin er-Râzî)


 هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ


Ayetin fasılası hal-i müekkide olarak fasılla gelmiştir. Ateş ashabının halidir. Hal cümleleri ıtnâb sanatıdır. 

Faide-i haber talebî kelam olan cümlede takdim-tehir sanatı vardır.

Car mecrur, amiline takdim edilmiştir. Bu takdim, tahsis ifade eder. Onların sonsuza kadar kalışları oraya, ateşe has kılınmıştır.

خَالِدُونَ  lafzı ism-i faildir. İsmi fail, mef’ûl ve masdar zamandan bağımsızdır. Aslında uzun bir zaman dilimi demektir ama daha çok çokluktan kinaye olarak “kalıcı” anlamında kullanılır. Üstelik bu kalıp da onun bu anlamını pekiştirmektedir.

Onların ateş halkı ve ebedi kalıcı olma özelliklerinin belirtilmesinde taksim sanatı vardır.

Hal cümlesinin  و ’sız gelmesi, onların ateşte kalışlarının hal-i müekkide olduğunu ifade eder. Yani bu onların sabit bir vasfıdır. Sahibinden ayrılmayan sabit bir vasıf kastedildiği zaman mesela: هذا اخوك عطوف (Bu, çok şefkatli kardeşindir.) cümlesinde olduğu gibi uzunluk, kısalık, esmerlik, sarışınlık vs. sabit vasıfların ifade edildiği hal cümleleri böyledir. Bunlar her zaman و’sız gelir.