اِذْ هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَاۙ وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِذْ | o vakit |
|
2 | هَمَّتْ | yüz tutmuştu |
|
3 | طَائِفَتَانِ | iki takım |
|
4 | مِنْكُمْ | sizden |
|
5 | أَنْ |
|
|
6 | تَفْشَلَا | korkup bozulmaya |
|
7 | وَاللَّهُ | halbuki Allah |
|
8 | وَلِيُّهُمَا | kendilerinin dostu idi |
|
9 | وَعَلَى |
|
|
10 | اللَّهِ | Allah’a |
|
11 | فَلْيَتَوَكَّلِ | dayansınlar |
|
12 | الْمُؤْمِنُونَ | inananlar |
|
Bu olayda Abdullah b. Übeyy b. Selul'ün bozgunluğu esnasında Rasûlullah'ın taraflarını teşkil eden iki taife ki, Hazrec'den Beni Seleme (Seleme oğulları) ile Evs'ten Beni Harise (Harise oğulları) de kalp zayıflığına düşüp az daha dönecek gibi olmuşlar; fakat âyeti delaletince Allah saklamış, kalplerini toplamışlar, niyetlerini doğrultmuşlar ki âyetinin de bunlara işaret olduğu beyan edilmiştir.
Bunda bir münafığı bitâne (sırdaş) edinip istişareye karıştırmaktan çıkan zarara da büyük bir misal vardır. Şu halde müslümanlar sabır ve korunma ile görevlerini bilmeli ve ancak Allah'a tevekkül ve itimat etmelidirler. Kalplere kuvvet veren O, zayıflık veren yine O'dur. İkbal (düşmanı karşılamak) ondan, idbâr (geri çekilmek) de ondandır. Allah'ın emirlerini tutup, yasaklarından sakınanlar herhalde galip ve muzaffer olurlar.
(Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri)
Riyazus Salihin, 76 Nolu Hadis
Abdullah İbni Abbas radıyalluha anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle söylemeyi itiyat edinmişti:
“Allah’ım! Sana teslim oldum, ben sana inandım, sana dayandım. Yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücâdele ettim.
Allah’ım! Beni saptırmandan yine sana, senin büyüklüğüne sığınırım, -ki senden başka ilah yoktur-. Ölmeyecek diri yalnız sensin. Cinler ve insanlar ise, hep ölümlüdürler!” Müslim, Zikir 67. Ayrıca bk. Buhârî, Teheccüd 1, Tevhîd 7, 8, 24, 35; Müslim, Müsâfirîn 199; Ebû Dâvûd, Salât 119; Tirmizî, Daavât 29; Nesâî, Kıyâmü’l-leyl 9; İbni Mâce, İkâmet 180
اِذْ هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَاۙ
اِذْ zaman zarfı, mahzuf fiile müteallıktır. Takdiri اذكر (Hatırla.) şeklindedir.
هَمَّتْ fiili muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. هَمَّتْ fetha üzere mebni mazi fiildir. طَٓائِفَتَانِ fail olup ref alameti eliftir. تۡ te’nis alametidir.
مِنْكُمْ car mecruru طَٓائِفَتَانِ ’nin mahzuf sıfatına müteallıktır. اَنْ ve masdar-ı müevvel, mahzuf بِ harf-i ceriyle birlikte هَمَّتْ fiiline müteallıktır. تَفْشَلَا fiili نَ ’un hazfıyla mansub muzari fiildir. Muttasıl zamir olan elif, fail olarak mahallen merfûdur.
وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. Haliyye olması da caizdir.
اللّٰهُ lafza-i celâli, mübteda olup lafzen merfûdur. وَلِيُّهُمَا haberdir. Muttasıl zamir هُمَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
وَ atıf harfidir. عَلَى اللّٰهِ car mecruru يَتَوَكَّلِ fiiline müteallıktır.
فَ mukadder şartın cevabının başına gelen rabıta harfidir. Takdiri; إن فشل بعض الناس فليتوكّل المؤمنون على الله (Bazı insanlar başarısızlığa uğrarsa Allah'a tevekkül etsinler.) şeklindedir.
لْ emir lam’ıdır. يَتَوَكَّلِ meczum muzari fiildir. الْمُؤْمِنُونَ fail olup ref alameti وَ ’dır. Cemi müzekker kelimeler harfle îrablanır.
الْمُؤْمِنُونَ sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan if’al babının ism-i failidir.
İsm-i fail: Eylemi yapan ve gerçekleştiren demektir. Geçici olarak o sıfatı yüklenen isimdir. İsm-i fail; hem varlığa (zata) hem de onun sıfatına delalet eden kelimelerdir. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
يَتَوَكَّلِ fiili, sülâsî mücerrede iki harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir. تَفَعَّلَ babındadır. Sülâsîsi وكل’dir.
Bu bab fiile mutavaat, tekellüf, ittihaz, sayruret, tecennüb (sakınma) ve talep anlamları katar.
اِذْ هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ مِنْكُمْ اَنْ تَفْشَلَاۙ وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ
Fasılla gelen ayette fasıl sebebi kemâl-i ittisâldir. Zaman zarfı اِذْ , önceki ayetten bedeldir.
Cer mahallindeki …هَمَّتْ طَٓائِفَتَانِ cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Masdar harfi اَنْ ’i takip eden …تَفْشَلَاۙ cümlesi müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Masdar tevilindeki cümle mahzuf harf-i cerle birlikte هَمَّتْ fiiline mutallıktır.
وَ ’la gelen وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ cümlesi mübteda ve haberden müteşekkil sübut ifade eden isim cümlesidir. Cümle, hal veya istînâfiyyedir.
Faide-i haber ibtidaî kelam olan cümlenin müsnedi, telezzüz, teberrük ve muhabbet için lafza-i celâlle marife olmuştur. Allah isminde tecrîd sanatı vardır.
وَعَلَى اللّٰهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
وَاللّٰهُ وَلِيُّهُمَاۜ cümlesine وَ ’la atıfedilmiştir. Şart üslubunda gelen cümlede takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları vardır.
Car mecrur عَلَى اللّٰهِ , önemine binaen amili olan فَلْيَتَوَكَّلِ fiiline takdim edilmiştir.
فَلْيَتَوَكَّلِ mahzuf şartın cevap fiilidir. Emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Mukadder şart ve cevap cümlelerinden oluşan terkip de şart üslubunda talebî inşâî isnaddır.
فَلْيَتَوَكَّلِ - الْمُؤْمِنُونَ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde اللّٰهِ isminin zikredilmesi tecrîd sanatıdır. Zamir yerine zahir isim gelerek, lafza-i celâlin tekrarlanması ise azamet ve heybeti artırmak içindir. Bu tekrarda ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Uhud'da tedirgin olan ensardan iki kavim kastedilmiştir.
Kavl-i bil muciptir. İman eden Allah'a tevekkül etsin, iman etmeyen etmesin, etmeyen gerçek mümin değildir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)