وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | وَلِلَّهِ | ve Allah’ındır |
|
2 | مَا | olanlar |
|
3 | فِي |
|
|
4 | السَّمَاوَاتِ | göklerde |
|
5 | وَمَا | ve olanlar |
|
6 | فِي |
|
|
7 | الْأَرْضِ | yerde |
|
8 | يَغْفِرُ | (O) bağışlar |
|
9 | لِمَنْ | kimseyi |
|
10 | يَشَاءُ | dilediği |
|
11 | وَيُعَذِّبُ | ve azabeder |
|
12 | مَنْ | dimseye |
|
13 | يَشَاءُ | dilediği |
|
14 | وَاللَّهُ | Allah |
|
15 | غَفُورٌ | çok bağışlayan |
|
16 | رَحِيمٌ | çok esirgeyendir |
|
Bu, mutlak egemenliğe dayalı mutlak iradedir. Göklerde ve yerde bulunanlar üzerindeki hükümdarlığı gereği, kulların işleri üzerindeki mutlak tasarruftur bu… Bağışlama ve azap etmekle kullar arasında bir zulüm veya kayırma söz konusu değildir. Bu konuda herşey hikmet, adalet, rahmet ve mağfiretle sonuçlanmaktadır. Çünkü, rahmet ve mağfiret yüce Allah’ın şanındandır.
“Hiç kuşkusuz Allah affedici ve merhametlidir.”
O’na dönmek, işleri topyekün O’na havale etmek, gerekli olan görevleri yerine getirmek, bundan sonrasını, sebep ve araçların arka plânındaki hikmetine, kaderine ve mutlak iradesine bırakmak suretiyle O’nun mağfiretinden ve rahmetinden yararlanma kapısı bütün kullara açıktır. (Fizilal’il Kur’ân)
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ
وَ atıf harfidir. لِلّٰهِ car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır.
Müşterek ism-i mevsûl مَا , muahhar mübteda olarak mahallen merfûdur. فِي السَّمٰوَاتِ car mecruru mahzuf sılaya müteallıktır.
مَا فِي الْاَرْضِ cümlesi atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
لِ harf-i ceri mecruruna tahsis, sahiplik, istihkak, sebep gibi manalar kazandırabilir. Burada sahiplik manasındadır. (Arapça Dilbilgisi Ayetlerle Nahiv Bilgisi)
لِلّٰهِِ ‘deki ل birçok manalara şumullüdür. Bunlardan bazıları; ta’lil, tahsis, temlik, dönüşlülük, istila, istihkak, mülkiyet manalarıdır.
Bu manaların ışığında şu anlamları fark edebiliriz: Cenab-ı Hak, olmuş, olacak her şeyin müsebbibidir. Her şey O'na mahsus, O'na hastır. Mülkün, mülkiyetin tasarrufu O'nundur. O her şeyi değiştirme gücüne sahiptir. O'nun gücü, ilmi, iradesi, tasarrufu her şeyi istila edip kuşatmıştır. Her durumda hak sahibi olan O'dur. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ
Fiil cümlesidir. يَغْفِرُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir هُو ’dir.
مَنْ müşterek ism-i mevsûlu, لِ harf-i ceriyle birlikte يَغْفِرُ fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası يَشَٓاءُ ’dur.
وَ atıf harfidir. يُعَذِّبُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir هُو ’dir. Müşterek ism-i mevsûl مَنْ , mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası يَشَٓاءُ ’dur.
يُعَذِّبُ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Fiil tef’il babındandır. Sülâsîsi عذب ‘dir. Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef'ûlü herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.
وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
İsim cümlesidir. وَ istînâfiyyedir. ٱللَّهُ lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. غَفُورࣱ birinci, رَّحِیمࣱ ikinci haberdir.
وَلِلّٰهِ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِۜ
İstînâf وَ ’ıyla gelen ayetin ilk cümlesinde îcâz-ı hazif ve takdim-tehir sanatları vardır.
Car mecrur لِلّٰهِ , mahzuf mukaddem habere müteallıktır. Müşterek ism-i mevsûl مَا , muahhar haberdir. Cümle faide-i haber inkârî kelamdır.
Cümledeki takdim, kasr ifade eder. Kasr, اِنَّ ’nin haberi ve ismi arasındadır. Yer ve gökteki her şey, Allah’a kasredilmiştir. لِلّٰهِ maksurun aleyh/mevsûf, مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ maksur/sıfattır.
Sıla cümlesinin mahzuf oluşu da îcâz-ı hazif sanatıdır. فِي السَّمٰوَاتِ mahzuf sılaya müteallıktır. İkinci ism-i mevsûl birinciye matuftur. Mevsûllerde tevcih sanatı vardır. İki mevsûl arasında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı, السَّمٰوَاتِ - الْاَرْضِۜ arasında ise mürâât-ı nazîr ve tıbâk-ı îcab sanatları vardır.
Telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandıran lafza-i celâlin, mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde zikredilmesi tecrîd sanatıdır.
[Göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır] yaratma ve mülk olarak, bütün emir onundur. (Beyzâvî)
يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ
İstînâfi beyanî olan müspet muzari fiil cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.
Mecrur mahalde, يَغْفِرُ ’ya müteallık müşterek ism-i mevsûl مَنْ ’in sılası يَشَٓاءُ fiilidir. İsm-i mevsûllerde tevcih sanatı vardır.
Aynı üsluptaki وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ cümlesi, tezat sebebiyle makabline atfedilmiştir.
Mağfiretin azaba takdimi Allah'ın rahmetinin gazabından önce geldiğini bildirir.
يَغْفِرُ لِمَنْ يَشَٓاءُ [dilediğini affeder] cümlesiyle وَيُعَذِّبُ مَنْ يَشَٓاءُۜ [dilediğine azap eder] cümlesi arasında mukabele sanatı vardır.
وَاللّٰهُ غَفُورٌ رَح۪يمٌ۟
İstînâfiyye olan cümle, isim cümlesi formunda faide-i haber ibtidaî kelamdır.
İsim cümlesi sübut ifade eder.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması telezzüz ve teberrük içindir.
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması sebebiyle cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.
Allah'ın غَفُورٌ ve رَح۪يمٌ sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder.
Haber olan iki vasfın aralarında و olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir.
غَفُورٌ - رَح۪يمٌ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf sanatıdır.
Mesel tarikinde tezyîl olan bu cümle ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Öncesinde konusu geçen meselin vuku bulmasından bağımsız olarak, ara vermeden başka bir ifadeye yer verilmesidir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
اللّٰهُ - مَنْ - يَشَٓاءُۜ kelimelerinin tekrarında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı vardır.