يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافاً مُضَاعَفَةًۖ وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | يَا أَيُّهَا | ey |
|
2 | الَّذِينَ | kimseler |
|
3 | امَنُوا | inanan(lar) |
|
4 | لَا |
|
|
5 | تَأْكُلُوا | yemeyin |
|
6 | الرِّبَا | riba |
|
7 | أَضْعَافًا | kat kat |
|
8 | مُضَاعَفَةً | arttırarak |
|
9 | وَاتَّقُوا | ve korkun |
|
10 | اللَّهَ | Allah’tan |
|
11 | لَعَلَّكُمْ | umulur ki |
|
12 | تُفْلِحُونَ | kurtuluşa erersiniz |
|
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافاً مُضَاعَفَةًۖ
يَٓا nida harfidir. اَيُّ ; münada, nekre-i maksude olup damme üzere mebnidir. Nasb mahallindedir. هَا tenbih harfidir. الَّذ۪ينَ münadadan sıfat veya bedeldir.
İsm-i mevsûlun sılası اٰمَنُوا ’dur. Îrabtan mahalli yoktur. اٰمَنُوا damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur.
Nidanın cevabı لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا ’dır. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تَأْكُلُوا fiili نَ ’un hazfiyle meczum muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. الرِّبٰٓوا elif üzere mukadder fetha ile mansubtur.
اَضْعَافًا hal olarak fetha ile mansubtur. مُضَاعَفَةً kelimesi اَضْعَافًا ’ın sıfatıdır.
وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
وَ atıf harfidir. اتَّقُوا fiili نَ ’un hazfiyle mebni emir fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı faildir. اللّٰهَ lafza-i celâli mef’ûlun bihtir. لَعَلَّ terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. İsim cümlesinin önüne gelir. إنّ gibi ismini nasb haberini ref eder. كُمْ muttasıl zamiri, لَعَلَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
تُفْلِحُونَ fiili لَعَلَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. تُفْلِحُونَ merfû muzari fiildir. Zamir olan çoğul و ‘ı fail olup mahallen merfûdur.
تُفْلِحُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi فلح ’dir. İf’al babı fiile tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazan da fiilin mücerret manasını ifade eder.يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافاً مُضَاعَفَةًۖ
Ayet istînâfiyye olarak fasılla gelmiştir. Nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nidanın cevabı …لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Bu inşa cümlesi irşad (doğru davranma şeklini göstermek, insanları hatadan kurtarmak) için gelmiştir.
الَّذ۪ينَ kelimesinde tevcih sanatı vardır. Müphem bir kelimedir, arkadan gelen sıla cümlesiyle kimlerin kastedildiği açıklanır.
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا şeklindeki nida üslubu Kuran-ı Kerim’de iman edenlere önemli bir konunun bildirileceğini haber verir. Bu üslup tekid türlerini barındırmaktadır. İlk olarak tekid unsurlarından oluşmuş bir nida harfi göze çarpar. Uzaktaki bir şahıs için kullanılan nida harfi gelmiştir, oysa Allah Teâlâ nida ettiği her varlığa çok yakındır. Bu nida harfinin gelmesi söylenecek şeylerin Allah katında bir mekânı olduğu konusunda uyarmak içindir. Sonra اَيُّ harfi gelmiştir. Bu harf nida ile akabindeki elif-lamlı kelimeyi birbirine bağlar. Müphem bir harftir, takip eden kelimeyle açıklanır. Böylece ibhamdan sonra beyan gelir. Arkadan gelecek olan konu için kişiyi hazırlar ve uyarır. Sonra yine bir tenbih harfi olan هَا gelir. (Muhammed Ebu Musa, Min Esrâri’t Ta’bîri’l Kur’anî, S. 43)
Bazı salihler Allah Teâlâ'nın ايَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا [Ey iman edenler] sözünü işitince sanki Allah'ın nidasını işitmiş gibi لبيك وسعديك “Emret Allah'ım, emrine amadeyim” der. Böyle söylemek Kur’an'ın edebidir.
Yüce Allah يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا hitabıyle Kur'an'ın 88 yerinde müminlere hitap etmiştir. Bu hitap Allah'ın müminlere yönelerek bu surede yaptığı ilk hitaptır. Muhataplara "Ey müminler!" diye seslenilmesi, onlara bu iman sahibinin, Allah'ın emirlerine güzel bir şekilde sarılması ve itaat etmesi, yasaklarından da sakınması gerektiğini hatırlatır. (Safvetü't Tefasir)
اَضْعَافًا - مُضَاعَفَةًۖ kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır. Bu kelimeler cümlede sıfat ve hal konumundadır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Burada savaştan bahsederken riba konusuna girilmiştir. Okçuların ganimeti görünce yapılan tenbihi unutup yerlerinden ayrılmaları mal sevgisi yüzündendir. Riba da mal sevgisiyle alakalı olduğu için, belki de dinin bir bütün olduğunu vurgulamak için mevzubahis olmuştur. Savaş da riba da hayatın içindedir.
Bakara suresinde de boşanmadan bahsederken namazdan, savaş esnasında da namazın nasıl kılınacağından bahsedilmişti.
Bunlar dinin bir bütün olduğuna, her şartta yaşanması gerektiğine işaret eder.
‘’Faiz almayın’’ yerine ‘’yemeyin!’’ buyurulmuştur. Bu ifadede, cüz-kül alakası ile mecaz-ı mürsel vardır. Faiz sadece yenmek için harcanmaz, başka şeylere de harcanır.
لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا اَضْعَافًا مُضَاعَفَةًۖ [Katlana katlana artırılan faizi yemeyin] ifadesinde, o dönemde uygulanagelen kat kat artırma kınanarak genel manada faiz yasaklanmaktadır. Borcun vadesi geldiğinde, adam [borcunu ödeyemeyen kişiye] ek süre verir; buna karşılık, borçlunun malvarlığı da belli bir miktar erirdi. (Keşşâf)
وَاتَّقُوا اللّٰهَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
وَ ’la gelen cümle, emir üslubunda talebî inşâî isnaddır. Nidanın cevabı olan …لَا تَأْكُلُوا الرِّبٰٓوا cümlesine matuftur. Cihet-i câmia, temasüldür.
Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi, telezzüz, teberrük ve haşyet duyguları uyandırmak içindir.
Ayette mütekellimin Allah Teâlâ olması hasebiyle lafza-i celâllerde tecrîd sanatı vardır. Allah isminin korku ve haşyet duygularını artırmak maksadıyla tekrar edilmesinde ıtnâb ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
Ayetin son cümlesi ta’lîliyye olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittsâldir.
لَعَلَّ , terecci harfidir. Vukuu mümkün durumlarda kullanılır. ان gibi ismini nasb, haberini ref eder. لَعَلَّ ’nin haberinin muzari fiil olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs ve teceddüt ifade etmektedir. ‘Umulur ki’ anlamında olan bu harf, Allah Teâlâ’ya isnad edildiğinde ‘’...olsun diye, ...olması için’’ şeklinde tercüme edilir.