Âl-i İmrân Sûresi 147. Ayet

وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا ف۪ٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ  ...

Onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَمَا ve değildi
2 كَانَ ك و ن
3 قَوْلَهُمْ sözleri ق و ل
4 إِلَّا başka
5 أَنْ
6 قَالُوا demelerinden ق و ل
7 رَبَّنَا Rabbimiz ر ب ب
8 اغْفِرْ bağışla غ ف ر
9 لَنَا bizim
10 ذُنُوبَنَا günahlarımızı ذ ن ب
11 وَإِسْرَافَنَا ve taşkınlığımızı س ر ف
12 فِي
13 أَمْرِنَا işimizde ا م ر
14 وَثَبِّتْ ve sağlam tut ث ب ت
15 أَقْدَامَنَا ayaklarımızı ق د م
16 وَانْصُرْنَا bize yardım eyle ن ص ر
17 عَلَى karşı
18 الْقَوْمِ toplumuna ق و م
19 الْكَافِرِينَ kafirler ك ف ر
 

وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا ف۪ٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ


Fiil cümlesidir. وَ  atıf harfidir.  مَا  nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. 

كَانَ  nakıs fiildir. İsim cümlesinin önüne geldiğinde ismini ref haberini nasb eder.   قَوْلَهُمْ  ise  كَانَ ’nin mukaddem haberidir. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. 

اِلَّٓا  hasr edatıdır.  اَنْ  ve masdar-ı müevvel,  كَانَ ’nin  muahhar ismidir.  

قَالُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur. Mekulü’l-kavli,  رَبَّنَا اغْفِرْ ’dir.  Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبَّ, muzâftır. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  قَالُوا۟  fiilinin mef’ûlu olarak mahallen mansubtur.  اغْفِرْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.  

لَنَا  car mecruru  اغْفِرْ  fiiline müteallıktır.  

ذُنُوبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

اِسْرَافَنَا  kelimesi atıf harfi  وَ ’la  ذُنُوبَنَا ’ya matuftur.  ف۪ٓي اَمْرِنَا  car mecruru  اِسْرَافَنَا ’ya müteallıktır. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Nidanın cevabı  وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا ’dır. 

وَ  atıf harfidir.  ثَبِّتْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir.  

أَقۡدَامَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Muttasıl zamir  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

ٱنصُرۡنَا عَلَى ٱلۡقَوۡمِ ٱلۡكَـٰفِرِینَ  cümlesi atıf harfi  وَ’la nidanın cevabına atfedilmiştir.  

ٱنصُرۡ sükun üzere mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri  أنت ’dir. Muttasıl zamir  نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

عَلَى ٱلۡقَوۡمِ  car mecruru  ٱنصُرۡنَا  fiiline müteallıktır.

ٱلۡكَـٰفِرِینَ  kelimesi  ٱلۡقَوۡمِ ’nin sıfatıdır. Cemi müzekker salim olan  الْكَافِر۪ينَ  kelimesi sülâsî mücerred olan  كفر  fiilinin ism-i failidir. Cer alameti  ی ’dir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

 

وَمَا كَانَ قَوْلَهُمْ اِلَّٓا اَنْ قَالُوا رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا ف۪ٓي اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِر۪ينَ

 

و  atıf  مَا  nafiyedir.  كَانَ ’nin dâhil olduğu isim cümlesi, menfi sıygada faide-i haber talebî kelamdır.

Cümlede takdim-tehir sanatı vardır.  كَانَ ,قَوْلَهُمْ ’nin mukaddem haberidir.

Masdar harfi  اَنْ  ve müteakip … قَالُوا رَبَّنَا  cümlesi masdar teviliyle  كَانَ ’nin muahhar ismidir. 

Sübut ifade eden bu isim cümlesi  مَا  ve  اِلَّٓا  ile oluşmuş kasrla tekid edilmiştir. كَانَ’nin ismi ve haberi arasındaki kasr, kasr-ı mevsuf ale’s-sıfattır.

Masdar-ı müevvel cümlesi müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

قَالُوا  fiilinin mef’ûlü olan mekulü’l-kavli ise nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Cümlede nida harfi, münadanın nida edilene yakın olma isteğine işaret olmak üzere hazfedilmiştir.

Nidanın cevabı olan …اغْفِرْ لَنَا  cümlesi emir üslubunda talebî inşâî isnaddır.

Nidanın cevap cümlesi emir üslubunda gelmiş olmasında rağmen emir kastı taşımayıp dua manasına geldiği için mecaz-ı mürsel mürekkebtir. Birbirine tezayüfle atfedilmiş müteakip üç cümle aynı üsluptadır.

رَبَّنَا  izafeti muzâfun ileyhin şanı içindir.

Rabb’den istenenlerin bağışlanmak, sebat ve yardım şeklinde sıralanması taksim sanatıdır.

وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا  (Ayaklarımıza sebat ver.)  ifadesinde istiare vardır. Ayakların sıkı hareketsiz durması, fikir ve inançlardaki kararlılığa benzetilmiştir. 

قَوْلَهُمْ -  قَالُوا  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا “Ayaklarımızı sabit kıl” sözü cüz-kül alakasıyla “bizi sabit kıl” demektir. Uhud Savaşı’nda savaş alanını terk edenlere apaçık bir tarizdir.

Kâdî şöyle demiştir: “Bu, ister cihad isterse başka hususlarda olsun, musibet ve sıkıntılar esnasında dualarla nasıl istekte bulunacakları hususunda Allah tarafından yapılan bir terbiyedir.” (Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir)