Âl-i İmrân Sûresi 180. Ayet

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْراً لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟  ...

Allah’ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 وَلَا
2 يَحْسَبَنَّ sanmasınlar ح س ب
3 الَّذِينَ kimseler
4 يَبْخَلُونَ cimrilik eden(ler) ب خ ل
5 بِمَا ne ki
6 اتَاهُمُ kendilerine vermiştir ا ت ي
7 اللَّهُ Allah
8 مِنْ -ndan
9 فَضْلِهِ lütfu- ف ض ل
10 هُوَ o
11 خَيْرًا hayırlıdır خ ي ر
12 لَهُمْ kendileri için
13 بَلْ (hayır) bilakis
14 هُوَ o
15 شَرٌّ şerlidir ش ر ر
16 لَهُمْ kendileri için
17 سَيُطَوَّقُونَ boyunlarına dolandırılacaktır ط و ق
18 مَا şeyler
19 بَخِلُوا cimrilik ettikleri ب خ ل
20 بِهِ onunla
21 يَوْمَ günü ي و م
22 الْقِيَامَةِ kıyamet ق و م
23 وَلِلَّهِ Allah’ındır
24 مِيرَاثُ mirası و ر ث
25 السَّمَاوَاتِ göklerin س م و
26 وَالْأَرْضِ ve yerin ا ر ض
27 وَاللَّهُ Allah
28 بِمَا ne ki
29 تَعْمَلُونَ yapıyorsunuz ع م ل
30 خَبِيرٌ haber alandır خ ب ر
 

Riyazus Salihin, 1482 Nolu Hadis

Zeyd İbni Erkam’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle dua ederdi:

 “Allâhumme innî eûzü bike mine’l-aczi ve’l-keseli ve’l-buhli ve’l-heremi ve azâbi’l-kabr. Allâhumme âti nefsî takvâhâ, ve zekkihâ ente hayrü men zekkâhâ, ente veliyyühâ ve mevlâhâ. Allâhumme innî eûzü bike min ilmin lâ yenfa‘ ve min kalbin lâ yahşa‘ ve min nefsin lâ teşba‘ ve min da‘vetin lâ yüstecâbü lehâ: 

Allahım!

 Âcizlikten, tembellikten, cimrilikten, ihtiyarlayıp ele avuca düşmekten ve kabir azâbından sana sığınırım. Allahım! Nefsime takvâ nasip et ve onu her türlü günahtan temizle; onu en iyi temizleyecek sensin. Ona yardım edip eğitecek sadece sensin. Allahım! Faydasız ilimden, ürpermeyen gönülden, doyma bilmeyen nefisten ve kabul olunmayan duadan sana sığınırım.”

Müslim, Zikir 73

Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre o, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu işitmiştir:

“Cimri ile cömerdin durumu, göğüsleri ile köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin durumuna benzer. Cömert, sadaka verdikce, üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise, bir şey vermek istediğinde zırhın halkaları birbirine iyice geçer, onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz.”

Buhârî, Cihâd 89; Zekât 28, Talâk 24; Libâs 9; Müslim, Zekât 76-77. Ayrıca bk. Nesâî, Zekât 61
 

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْراً لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ


Fiil cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.   يَحْسَبَنَّ  fetha üzere mebni muzari fiildir. Fiilin sonundaki  نَ, tekid ifade eden nûn-u sakiledir. Tekid nun’ları bitiştikleri fiile istikbal manası kazandıran bir edatın veya durumun bulunması halinde muzari fiilin sonuna gelirler. (Soru, arz, tekid lamı, ummak, teşvik, nehiy, temenni ve yemin gibi.)

Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ,  fail olarak mahallen merfûdur. İsm-i mevsûlun sılası  يَبْخَلُونَ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

يَبْخَلُونَ  muzari fiildir.  نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul  و’ı fail olup mahallen merfûdur.

مَٓا  müşterek ism-i mevsûlu,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  يَبْخَلُونَ  fiiline müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

اٰتٰي  elif üzere mukadder fetha ile mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  هُمُ  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

للّٰهُ  lafza-i celâli, fail olup lafzen merfûdur.  مِنْ فَضْلِه۪  car mecruru  اٰتٰيهُمُ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  ه۪  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

هُوَ  fasıl zamiridir.  خَيْرًا  ikinci mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Veya birinci mef’ûlun bih hazfedilmiştir. Kelamın siyakı buna delalet eder. Takdiri; البخل şeklindedir.  لَهُمْ  car mecruru خَيْرًا ’e müteallıktır. 

• لَا يَحْسَبَنَّ [Sanmasınlar]’ın faili ya Allah Resulü veya herhangi biridir. Buna göre “Allah’ın Resulü veya herhangi bir kimse cimrilik edenlerin cimriliğinin onlar için hayır olacağını sanmasın.” manasındadır. 

• Fiilin faili,  الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ [cimrilik edenler]’dir. Buna göre mef’ûl hazfedilmiştir. Takdiri; “Cimrilik edenler cimriliklerinin kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar.” şeklindedir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)  

بَلْ  idrâb harfidir. Munfasıl zamir  هُوَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  شَرٌّ  haberdir.  لَهُمْ  car mecruru  شَرٌّ ’e müteallıktır.     


سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ 

 

سَ  harfi tekid ifade eden istikbal harfidir.  يُطَوَّقُونَ  meçhul mebni muzari fiildir.  نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul  و’ı naib-i faildir.

Müşterek ism-i mevsûl  مَا, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  بَخِلُوا’dur. Îrabtan mahalli yoktur.

بَخِلُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul و’ı fail olup mahallen merfûdur.  بِه۪  car mecruru  بَخِلُوا  fiiline müteallıktır.  يَوْمَ  zaman zarfı,  سَيُطَوَّقُونَ  fiiline müteallıktır.  الْقِيٰمَةِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.

يُطَوَّقُونَ  fiili, sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.

Tef’il babındandır. Sülâsîsi  طوق’dir. Bu bab fiile çokluk (fiilin, failin veya mef‘ûlun çokluğu), bir tarafa yönelme, mef‘ûlu herhangi bir vasfa nispet etmek, gidermek, bir terkibi kısaltmak, eylemin belli bir zaman diliminde meydana gelmesi, özneyi fiilin türediği şeye benzetmek, sayruret, isimden fiil türetmek, hazır olmak, bir şeyin aralıklarla tekrarlanması manalarını katar.

 

وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ

 

İsim cümlesidir.  وَ  itiraziyyedir.  لِلّٰهِ  car mecruru mahzuf mukaddem habere müteallıktır. م۪يرَاثُ  muahhar mübtedadır.  السَّمٰوَاتِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. Cemi müennes salim olduğu için cer alameti kesradır.

الْاَرْضِ  kelimesi atıf harfi  وَ’la  السَّمٰوَاتِ ’ye matuftur.   


وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟

 

İsim cümlesidir.  وَ  istînâfiyyedir.  ٱللَّهُ  lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur.

مَا  müşterek ism-i mevsûlu,  بِ  harf-i ceriyle birlikte  خَبِیرࣱ ’e müteallıktır. İsm-i mevsûlun sılası  تَعْمَلُونَ ’dir. Îrabtan mahalli yoktur.

تَعْمَلُونَ  muzari fiildir.  نَ ’un sübutuyla merfûdur. Zamir olan çoğul  و’ı fail olup mahallen merfûdur.

خَبِیرࣱ  mübtedanın haberi olup lafzen merfûdur.


 

وَلَا يَحْسَبَنَّ الَّذ۪ينَ يَبْخَلُونَ بِمَٓا اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪ هُوَ خَيْراً لَهُمْۜ بَلْ هُوَ شَرٌّ لَهُمْۜ

 


İstînâf  وَ’ıyla gelen ayetin ilk cümlesi, nehiy üslubunda talebî inşaî isnaddır. 

Cümle nûn-u sakile ile tekid edilmiştir. Cemi müzekker has ism-i mevsûl  الَّذ۪ينَ ’nin sılası olan … يَبْخَلُونَ  faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Müsnedün ileyh, bahsi geçenleri tahkir amacıyla ve gelecek habere dikkat çekmek için mevsûlle gelmiştir. Mevsûlde tevcîh sanatı vardır.

Sıla cümlesi olan  اٰتٰيهُمُ اللّٰهُ مِنْ فَضْلِه۪  müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

خَيْرًا  birinci mef’ûlü mahzuf olan لَا يَحْسَبَنَّ  fiilinin ikinci mef’ûlüdür. 

Ayetin başlangıcı, 178. ayetin başlangıcıyla aynıdır. İki ayet arasında reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatı  vardır.

هُوَ خَيْرًا لَهُمْۜ  [Bu kendileri için bir hayır…] ifadesindeki  هُو  zamirine, Basralılar “zamir-i fasıl”, Kûfeliler ise “zamir-i imâd” adını vermişlerdir. Çünkü daha önce “cimrilik edenler” ifadesinin zikredilmesi, sanki cimriliğin zikredilmesi gibidir. Buna göre âdeta “Cimrilik edenler, bu cimriliklerini kendileri için bir hayır sanmasınlar.” denilmektedir. Bu hususta sözün özü şudur: Hem mübtedanın hem de haberin bir hakikati vardır. Mübtedanın hakikatinin haberin hakikati ile tavsif edilmesi, mübtedanın ve haberin hakikatinden farklı bir şeydir. Binaenaleyh bu tavsif, her iki şeyin kendisinden fazla bir mana olunca o tavsife delalet eden üçüncü bir sıyganın olması gerekir ki bu da “هُو (o)” kelimesidir. (Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir)

İstînâfiyye olan cümlede  بَلْ  atıftan mücerret, idrâb harfidir. Cümle, mübteda ve haberden müteşekkil faide-i haber ibtidaî kelamdır.

شَرٌّ -  خَيْرًا  kelimeleri arasında tıbâk-ı îcab sanatı, مَٓا - الَّذ۪ينَ  ve  فَضْلِه۪ - خَيْرًا  kelime grupları arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

Burada cimriliğin hali, akıbetinin vehameti ve cimrilerin, buhul (ﺑﺨﻞ)’ün kendileri için hayırlı olduğunu sanmalarında yanıldıkları beyan edilmektedir. Nitekim bundan önce (ayet: 178) kâfirlere verilen mühletin de onların hayrına olmadığı beyan edilmişti. Onların cimrilik ettikleri malların, Allah Teâlâ’nın lütuf ve kereminden kendilerine verildiğinin belirtilmesi, davranışlarının kötülüğünü ziyadesiyle ifade etmek içindir. Çünkü bu mallar Allah’ın onlara lütuf ve keremi olması, Allah yolunda infakı gerektirir Bu hayır mal da olabilir, bir ilim de olabilir.

Cimriliğin hayır olmadığı şer olduğu anlaşıldığı halde sarahatle bunun şer olduğunun belirtilmesi, mübalağa içindir. (Ebüssuûd)


 سَيُطَوَّقُونَ مَا بَخِلُوا بِه۪ يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ

 

Ta’liliyye olan cümle fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. Müspet muzari fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır. Vaid anlamı bulunan cümleye dâhil olan istikbal harfi  سَ, tekid ifade eder.

Fiilin mef’ûlü olan müşterek ism-i mevsûlde tevcih sanatı vardır. Sılası olan  بَخِلُوا بِه۪  cümlesi, mazi fiil sıygasında faide-i haber talebî kelamdır.

[Cimrilik ettiği şeyler kıyamette onların boynuna dolanacak] ifadesinde istiare vardır. Cimrinin malının kendisine fayda değil zarar vereceğini ifade eder.

بَخِلُوا -  يَبْخَلُونَ  fiilleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Ayet-i kerime cimriliğin şer olmasının keyfiyetini beyan eder. Yani onların dünyada cimrilik yaptıkları zekatın vebali, kıyamet günü bir yılan olarak boyunlarına geçirilecek ve bu yılan tepelerinden ayaklarına kadar her taraflarını sokacak, tepelerini delecek ve “Ben, cimrilik yaptığın malınım.” diyecektir. (Ebüssuûd)


وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ

 

وَ ’la gelen cümle itiraziyyedir. İtiraz cümleleri ıtnâb babındandır. 

Takdim-tehir ve îcâz-ı hazif sanatları bulunan cümlede  لِلّٰهِ  mahzuf mukaddem habere müteallıktır.  م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ, muahhar mübtedadır. Müsned, veciz ifade kastıyla izafet terkibinde gelmiştir.

السَّمٰوَاتِ - الْاَرْضِۜ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve tıbâk-ı îcâb sanatları vardır. Ekseri müfessire ait olan görüşe göre bu ifadeden murad, yerdeki ve göktekilerin helak olup neticede bütün mülkün Allah’tan başka bir maliki olmayacak tarzda geriye kalacağıdır. Bu, veraset manasına gelen bir tabirdir. (Ebüssuûd)


 وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟

 

Ayetin son cümlesi istînâfiyyedir. Lafza-i celâl mübteda, خَب۪يرٌ۟ haberidir. Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve celâl sıfatları bünyesinde toplayan Allah ismiyle marife oluşu, teşvik ve heybet uyandırmak içindir. 

Cümle faide-i haber talebî kelamdır. Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır. 

بِمَا تَعْمَلُونَ car mecruru amilinin önüne geçmiştir. Bu takdim, tahsis ifade eder. Yani “O yaptıklarınızdan haberdardır. Haberdar olmadığı hiçbir şey yoktur.” manasındadır. Bu cümle, mamulun amiline kasrını, başka bir deyişle de olumlu mananın yanında bir de olumsuz mana ifade eder. 

Müşterek ism-i mevsûl  مَا ’da tevcih sanatı vardır. Sıla cümlesi  تَعۡمَلُونَ, müspet fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.

Cümle mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.

وَٱللَّهُ بِمَا تَعۡمَلُونَ خَب۪يرٌ۟ sözü, lafzen sarih olarak Allah'ın bütün yapılanlardan haberdar olduğuna delalet eder. Ama maksat bu yapılanlara karşılık ahirette verilecek  sevap ve cezayı hatırlatmaktır. Buna, lâzım-melzûm alakasıyla mecaz-ı mürsel denir.

Burada zamir makamında Allah isminin zahir olarak zikredilmesi mehabeti artırmak içindir. (Ebüssuûd)

بِمَا تَعْمَلُونَ  cümlesi hem  ت  ile hem de  ى  ile okunmuştur. (Yaptıklarınızdan - Yaptıklarından) şeklindeki tâ’lı okuyuş [gaibden muhataba] iltifat olup, azap tehdidi hususunda daha etkili bir ifadedir; Yâ’lı okuyuş ise ibarenin normal akışına göredir. (Keşşâf - Ebüssuûd - Fahreddin er-Râzî, Tefsir-i Kebir)