رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْم۪يعَادَ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | رَبَّنَا | Rabbimiz |
|
2 | وَاتِنَا | ve bize ver |
|
3 | مَا | şeyi |
|
4 | وَعَدْتَنَا | va’dettiğin |
|
5 | عَلَىٰ |
|
|
6 | رُسُلِكَ | elçilerine |
|
7 | وَلَا |
|
|
8 | تُخْزِنَا | bizi rezil, perişan etme |
|
9 | يَوْمَ | günü |
|
10 | الْقِيَامَةِ | kıyamet |
|
11 | إِنَّكَ | zira sen |
|
12 | لَا |
|
|
13 | تُخْلِفُ | caymazsın |
|
14 | الْمِيعَادَ | verdiğin sözden |
|
رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ
Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ muzâftır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
وَ atıf harfidir. اٰتِنَا illet harfinin hazfiyle mebni emir fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
Müşterek ism-i mevsûl مَا, mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası وَعَدْتَنَا’dır. Îrabtan mahalli yoktur.
وَعَدْتَنَا sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir تَ fail olarak mahallen merfûdur. Mütekellim zamiri نَا mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.
عَلٰى رُسُلِكَ car mecruru وَعَدْتَنَا fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir كَ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Muzâf hazfedilmiştir. Takdiri; على ألسنة رسلك (peygamberinin diliyle) şeklindedir.
وَ atıf harfidir. لَا nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır. تُخْزِنَا illet harfinin hazfıyla meczum muzari fiildir. Fail müstetir olup takdiri أنت ‘dir.
يَوْمَ zaman zarfı, تُخْزِنَا fiiline müteallıktır. الْقِيٰمَةِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur.
تُخْزِنَا fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
İf’al babındandır. Sülâsîsi خزي’dir. İf’al babı fiille tadiye (geçişlilik) kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْم۪يعَادَ
İsim cümlesidir. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder. كَ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.
لَا تُخْلِفُ cümlesi اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen mansubtur.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. تُخْلِفُ merfû muzari fiildir. Faili müstetir olup takdiri أنت ’dir. الْم۪يعَادَ۟ mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ
Nida üslubunda talebî inşaî isnad olan cümlede önceki ayetteki رَبَّنَا’nın tekrar edilmesi tekit amacıyla yapılan ıtnâbdır. Reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatıdır.
Emir üslubunda talebi inşâî isnad formunda gelen nidanın cevabı اٰتِنَا, önceki dua fiillerine atfedilmiştir.
اٰتِنَا fiilinin ikinci mef’ûlü olan müşterek ism-i mevsûl مَا’nın sılası وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ müspet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Nehiy üslubunda talebî inşai isnad olan لَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِۜ cümlesi, وَ ’la اٰتِنَا’ya atfedimiştir. Vasıl sebebi tezattır.
Ayette nidanın cevabı, emir üslubunda gelmiş olmasına rağmen gerçek manada emir olmayıp dua manası taşıdığı için mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
رُسُلِكَ izafetinde Allah Teâlâ’ya ait كَ zamirine muzâf olan رُسُلِ şan ve şeref kazanmıştır.
اٰتِنَا - وَعَدْتَنَا arasında mürâât-ı nazîr vardır.
191. ayetten itibaren رَبَّنَا ifadesi 5 kere geçmiştir. Maksat yalvarıp yakarmada mübalağadır. (Safvetü't Tefasir, Beyzâvî)
وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ [Resullerine vadettiğini bize ver.] Ayet-i kerimede muzâf hazfolmuştur. “Peygamberinin diliyle va’dettiğin cenneti ver.” demektir. Veya “Peygamberlerini tasdik etmemizden dolayı bize vadettiğin şeyleri ver.” takdirindedir. (Medine Balcı, Dergâhu’l Kur’an)
اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْم۪يعَادَ
Ayetin fasılla gelen son cümlesinde fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir. اِنَّ ’nin dahil olduğu isim cümlesi, lâzım-ı faide-i haber talebî kelamdır.
Müsnedin menfi muzari fiil sıygasında, faide-i haber ibtidaî kelam olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt, istimrar ve tecessüm ifade eder.
اٰتِنَا - عَدْتَنَا ve الْم۪يعَادَ - وَعَدْتَنَا kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.
“Ey Rabbimiz, bize peygamberlerine vadettiklerini ver.” yani peygamberlerini tasdik edenlere verdiğin sevabı ver. Emredilen şeyi açıkça yerine getireceğini söyleyince buna karşı vadedileni istedi. Bu da vaadi yerine getirmeme korkusundan değil, bilakis akıbetinin kötü olmasından veyahut yerine getirmede kusurundan korktuğu içindir. Ya da itaat etmek veyahut miskinlik göstermek içindir. عَلٰى edatının mahzûfa müteallik olması da caizdir ki mananın, “Peygamberlerinin dilleri ile vadettiğini” olduğu da söylenmiştir. اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْم۪يعَادَ [Şüphesiz Sen sözünden dönmezsin.] mümine sevap verir, dua edenin de duasını kabul edersin manasındadır. İbni Abbas’dan (ra), miad’ın (sözün) ölümden sonra dirilmektir dediği de rivayet edilmiştir. رَبَّنَا ‘nın tekrar edilmesi, yalvarmada mübalağa etmek ve istenen şeylerin ayrı ayrı olduklarına ve şanlarının da yüce olduğuna işaret etmek içindir. (Beyzâvî)