Âl-i İmrân Sûresi 33. Ayet

اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحاً وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ  ...

Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.  (33 - 34. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ elbette
2 اللَّهَ Allah
3 اصْطَفَىٰ seçip üstün kıldı ص ف و
4 ادَمَ Adem’i
5 وَنُوحًا ve Nuh’u
6 وَالَ ve ailesini ا و ل
7 إِبْرَاهِيمَ İbrahim
8 وَالَ ve ailesini ا و ل
9 عِمْرَانَ İmran
10 عَلَى üzerine
11 الْعَالَمِينَ alemler ع ل م
 

اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحاً وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.

اللّٰهَ  lafza-i celâli,  اِنَّ ’nin ismidir.  اصْطَفٰى  fiili elif üzere takdir edilen fetha ile mebni mazi fiildir. اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. Faili müstetir olup takdiri هُو’dir.  اٰدَمَ  kelimesi mef’ûlun bihtir.

نُوحًا وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ  kelimeleri atıf harfi  وَ ’la  اٰدَمَ ’e matuftur.  اِبْرٰه۪يمَ  ve  عِمْرٰنَ  kelimeleri gayrı munsarif oldukları için esre almamıştır. Çünkü kendilerinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır. 

عَلَى الْعَالَم۪ينَ  car mecruru  اصْطَفٰٓى  fiiline müteallıktır.  الْعَالَم۪ينَۙ ’nin cer alameti  ى  harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.

اٰلَ عِمْرٰنَ  [İmran ailesi] ifadesiyle İmran’ın kendisi kastedilmiştir. Burada kastedilen kişi, Süleyman b. Davud’un neslinden İmran b. Eşhem’dir. Bir rivayete göre Hz. Meryem’in babası olan İmran b. Mâsân’dır. Bu kişi peygamber olarak değil, Allah’ın rızasını kazanmış dindar ve iyi bir kul olarak diğer insanlar arasından seçilmiştir. Hz. Meryem’in babası, Hz. İsa’nın dedesi yani annesinin babası olma şerefine nail olmuştur. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)
 

اِنَّ اللّٰهَ اصْطَفٰٓى اٰدَمَ وَنُوحاً وَاٰلَ اِبْرٰه۪يمَ وَاٰلَ عِمْرٰنَ عَلَى الْعَالَم۪ينَۙ


Müstenefe cümlesi olarak fasılla gelen ayet  اِنَّ  ile tekid edilmiş isim cümlesidir. Faide-i haber ibtidaî kelamdır.  اِنَّ ’nin isminin, bütün esma-i hüsnaya şamil lafza-i celâlle gelmesi telezzüz ve teberrük içindir. 

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu halde  اللّٰهَ  isminin zikri, tecrîd sanatıdır.

Seçilenlerin  اٰدَمَ , نُوحًا , اٰلَ اِبْرٰه۪يمَ , اٰلَ عِمْرٰنَ  şeklinde sayılmasında taksim sanatı, bu kelimeler arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır. 

عَلَى - الْعَالَم۪ينَۙ  kelimeleri arasında cinas vardır.

اصْطَفٰٓى  kelimesinde irsâd sanatı vardır.

Burada  اصْطَفٰٓى  [seçti] kelimesi fasılaya delalet eder. Bu delalet lafzî değil manevidir. Çünkü lafızlar farklıdır. Ancak seçmek fiili aynı cinsten seçilecek şeyler olduğuna delalet eder. İşte bu seçilecek şeyler  الْعَالَم۪ينَۙ  [âlemler]’dir. (Fatma Serap Karamollaoğlu, Kur’an Işığında Belâgat Dersleri Bedî’ İlmi)

Ayetteki  اصْطَفٰٓى  sözcüğü, fasılanın aynı kökten olmayan  الْعَالَم۪ينَ  şeklinde geleceğine delalet etmektedir. Her iki sözcük de kök olarak farklı olmalarına rağmen aralarında anlam ilişkisi vardır. Çünkü tercih edilen bir şeyin, kendi cinsi içinden tercih edilmiş olduğu bilinen bir gerçektir. Burada tercih edilenler, kendi cinslerinden olan  الْعَالَم۪ينَ  e tercih edilmiştir. (Arap Dili Belâgatında Bedî‘ İlmi Ve Sanatları, Dr. Mustafa Aydın)

İlk iki peygamberden sonra iki aile zikredilmiş. Tağlîb sanatı ile kısa yoldan bütün peygamberler kastedilmiş olabilir. Muhammed Ebu Musa her peygamber ve ona inananların yaşadığı çağdakiler arasından seçildiğini, onlara üstün olduğunu söyler. 

Âl-i İmran’ın, Âl-i İbrahim’e dahil olduğu halde ayrıca zikredilmesi, İsa’nın (as) durumuna duyulan ilgidendir. Çünkü İsa (as) hakkındaki ihtilaf çok derindir.  اصْطَفٰٓى  (seçme, üstün kılma, tercih etme) vasfının yakın babaya nispeti, bu vasfın âl’de (soyda) gerçekleştiğine açık bir delalettir. “Âl”in Nûh ve Âdem’e (as) değil de İbrahim’e (as) izafe edilmesinin sebebi de budur. Zira Âdem ve Nûh ailesinden hidayete ermemiş olanlar da vardır.

اصْطَفٰٓى  lügatta tasfiye etmek, süzmek, saflaştırmak, bir şeyin saf olan kısmını almak gibi manalara gelir. Ama burada söz konusu olan seçmek, üstün kılmaktır. (Ebüssuûd)

اصْطَفٰٓى  fiili Arapça’da, “seçti, tercih etti” manasına gelir. Buna göre  اصْطَفٰٓى  lafzının manası, bulanıklıklardan uzak ve saf olan, görülen ve müşahede edilebilen bir şeye benzetilerek, “Onları mahlukatının en arısı ve durusu kıldı.” demektir. Bu ayetin bir benzeri de Cenab-ı Hakk’ın Hz. Musa’ya, “Ben seni risaletimle… bütün insanlardan mümtaz kıldım.” (A’raf, 144) sözü ile Hz. İbrahim, İshak ve Yakub (as) hakkındaki “Çünkü onlar Bizim katımızda cidden seçkinlerden, hayırlılardandı.” (Sâd, 47) sözüdür. (Fahreddin er-Râzî)