Âl-i İmrân Sûresi 34. Ayet

ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍۜ وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۚ  ...

Şüphesiz Allah, Âdem’i, Nûh’u, İbrahim ailesini (soyunu) ve İmran ailesini (soyunu) birbirinden gelmiş birer nesil olarak seçip âlemlere üstün kıldı. Allah, her şeyi hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.  (33 - 34. Ayetler Meali)
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 ذُرِّيَّةً türeyen nesil(ler)dir ذ ر ر
2 بَعْضُهَا bazısı (birbirinden) ب ع ض
3 مِنْ -ndan
4 بَعْضٍ bazısı ب ع ض
5 وَاللَّهُ Allah
6 سَمِيعٌ işitendir س م ع
7 عَلِيمٌ bilendir ع ل م
 

ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍۜ


ذُرِّيَّةً  kelimesi  اٰدَمَ ’in hali olup fetha ile mansubtur.  بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ  ifadesi  ذُرِّيَّةً’in sıfatı olarak mahallen mansubtur. 

بَعْضُ  mübtedadır. Muttasıl zamir  هَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  مِنْ بَعْضٍ  car mecruru mübtedanın mahzuf haberine müteallıktır.

ذُرِّيَّةً  kelimesi hazfedilmiş ikinci bir  اصْطَفٰٓى [seçti] fiili ile nasb edilmiştir. Yahut bedel veya kat’ üslûbuyla mansub olması da mümkündür. Çünkü kendisinden önce marife bulunan nekre bir kelimedir. 

ذَّرْءِ  kökünden  فَعُولَةٌ  kalıbındadır.  اَلذَّرْءِ  yaratmak demektir. Aslı  ذَرُؤوةً  şeklindedir. Sonra hemze yumuşatılmış ve  ى  haline gelmiştir. Ondan önceki  و ‘da aynı olmaları için  ى’ya çevrilmiş ve kesrelenmiştir. Çünkü  ى  kesrenin kardeşidir. Zürriyet bazılarına göre çocuk anlamına gelir. Buna göre ayetin anlamı şudur: Hz. Nûh, Hz. Âdem’in zürriyetindendir, Hz. İbrahim, Hz. Nûh ve Hz. Âdem’in zürriyetindendir. Hz. Musa ve İmran da İbrahim, Nûh ve Âdem’in zürriyetindendir. Bir kişinin zürriyetinden olan o ikisinden birine mahsus olmaz. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)  


وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۚ


İsim cümlesidir. وَ  istînâfiyyedir.  ٱللَّهُ  lafza-i celâli mübteda olup lafzen merfûdur. سَمِیعٌ  haberdir.  عَلِیمࣱ  ikinci haberdir.


 

ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍۜ


Önceki ayetin devamı olan bu ayette  ذُرِّيَّةً , Âdem ve ona matuf olanlardan haldir. ذُرِّيَّةً  için sıfat olan  بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍۜ  cümlesinde îcâz-ı hazif sanatı vardır.  مِنْ بَعْضٍۜ’nin müteallakı olan haber mahzuftur. 

Cümlede hal ve sıfat dolayısıyla ıtnâb sanatı vardır.

بَعْضٍۜ ’nin tekrarında tam cinas ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

Peygamberlerin sırasıyla sayılması ittirad sanatıdır. Özel isimlerin zikri; tazim, zihne yerleştirmek ve telezzüz için olur.

Bu peygamberlerin zikredilmesinden maksat Yahudilere ve Hristiyanlara peygamberlerinin Hz. Muhammed’e olan güçlü bağlılıklarını hatırlatmak içindir. (Âşûr)

بَعْضٍۜ  kelimesi tenvinli olarak gelmiştir. Bu tenvine ivaz tenvini denir. Hazfedilmiş  muzâfun ileyh yerine gelmiştir.

 

  وَاللّٰهُ سَم۪يعٌ عَل۪يمٌۚ

 

وَ  istînâfiyyedir. Cümle ta’lil manasındadır. Faide-i haber ibtidaî kelam olan bu isim cümlesi sübut ifade eder.

Müsnedün ileyhin bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlle marife olması telezzüz ve teberrük içindir.

Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu için cümledeki lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

Allah’ın  سَم۪يعٌ  ve  عَل۪يمٌ  şeklindeki sıfatlarının tenvinli gelişi bu sıfatların Allah Teâlâ’da varlık derecesinin tasavvur edilemez olduğuna işaret eder. Haber olan iki vasfın aralarında  و  olmaması Allah Teâlâ’da ikisinin birden mevcudiyetini gösterir. 

سَم۪يعٌ - عَل۪يمٌ  kelimeleri arasında muvazene ve mürâât-ı nazîr sanatları vardır. Bu iki kelimenin ayetin anlamıyla olan mükemmel uyumu teşâbüh-i etrâf  sanatıdır.

Mesel tarikinde tezyîl olan bu cümle ıtnâb babındandır.

Tezyîl cümlesi, önceki cümleyi tekid için gelmiştir. Öncesinde konusu geçen meselin vuku bulmasından bağımsız olarak, ara vermeden başka bir ifadeye yer verilmesidir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.

Ayetlerin sonunda gelen esma-i hüsna bazen harf-i tarifle bazen de tenvinle gelir.

Nekre gelişi tazime, elif-lam’lı gelişi de kemalata delalet eder. Burada nekre gelmiştir. Onun işitici ve bilici oluşunun bir şeref olduğunu ifade etmiştir. 

Bu ayrımlar ayetin bağlamı ile alakalıdır. Yoksa elbette hepsinde kemalat anlamı ve tazim vardır.