اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَج۪يهاً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | إِذْ | hani |
|
2 | قَالَتِ | demişti |
|
3 | الْمَلَائِكَةُ | Melekler |
|
4 | يَا مَرْيَمُ | Meryem |
|
5 | إِنَّ | şüphesiz |
|
6 | اللَّهَ | Allah |
|
7 | يُبَشِّرُكِ | seni müjdeliyor |
|
8 | بِكَلِمَةٍ | bir kelime ile |
|
9 | مِنْهُ | kendisinden |
|
10 | اسْمُهُ | onun adı |
|
11 | الْمَسِيحُ | Mesih’dir |
|
12 | عِيسَى | Îsa |
|
13 | ابْنُ | oğlu |
|
14 | مَرْيَمَ | Meryem |
|
15 | وَجِيهًا | yüzdedir (şereflidir) |
|
16 | فِي |
|
|
17 | الدُّنْيَا | dünyada |
|
18 | وَالْاخِرَةِ | ve ahirette |
|
19 | وَمِنَ |
|
|
20 | الْمُقَرَّبِينَ | ve (Allah’a) yakın olanlardandır |
|
Ebû Hüreyre"den nakledildiğine göre, Rasûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Meryem ile oğlu dışında her âdemoğluna annesinden doğduğu gün şeytan dokunur.”(M6135 Müslim, Fedâil, 147) Hadislerle İslâm Cilt 6 Sayfa 91
اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ
اِذْ, zaman zarfı, takdiri اذكر olan mahzuf fiile müteallıktır. قَالَتِ fiili muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. Fetha üzere mebni mazi fiildir. تۡ te’nis alametidir. الْمَلٰٓئِكَةُ faildir. Mekulü’l-kavli يَا مَرْيَمُ’dur. قَالَتِ fiilinin mef'ûlun bihi olarak mahallen mansubtur. يَا nida harfi, مَرْيَمُ münadadır.
Nidanın cevabı اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ’dir. اِنَّ tekit harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.
اللّٰهَ lafza-i celâli, اِنَّ ’nin ismidir. يُبَشِّرُكِ fiili اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur. Muttasıl zamir كَ mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur. بِكَلِمَةٍ car mecruru يُبَشِّرُكِ fiiline müteallıktır. مِنْهُ car mecruru كَلِمَةٍ ’nin mahzuf haline müteallıktır.
اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَج۪يهاً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Cümle كَلِمَةٍ’in sıfatı olarak mahallen mecrurdur.
İsim cümlesidir. اِسْمُهُ mübtedadır. Muttasıl zamir هُ muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. الْمَس۪يحُ haberdir. ع۪يسَى kelimesi الْمَس۪يحُ’den bedeldir. Gayrı munsariftir. Çünkü kendisinde hem alemlik (özel isim olma vasfı) ve hem de ucmelik vasfı (yani Arapça olmama vasfı) bulunmaktadır. ابْنُ ise ع۪يسَى ’nın sıfatı veya bedelidir. مَرْيَمَ muzâfun ileyhtir.
وَج۪يهًا kelimesi كَلِمَةٍ ’in hali olarak mansubtur. فِي الدُّنْيَا car mecruru وَج۪يهًا ’e müteallıktır. الْاٰخِرَةِ kelimesi atıf harfi وَ ’la makabline matuftur.
وَ atıf harfidir. مِنَ الْمُقَرَّب۪ينَ car mecruru mahzuf hale müteallıktır. الْمُقَرَّب۪ينَ ’nin cer alameti ى harfidir. Çünkü cemi müzekker salimler harfle îrablanırlar.
Nahivcilere göre Meryem مَفْعَلَ veznindedir. Zira kelime yapıları arasında عِثْيَرْ [toz duman] ve عُلْيَبْ [bir vadi] kelimelerinin aksine ilk harfi fethalı فَعْيَلاً vezni bulunmamaktadır. (Keşşâf)اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ يَا مَرْيَمُ اِنَّ اللّٰهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ ع۪يسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَج۪يهاً فِي الدُّنْيَا وَالْاٰخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّب۪ينَۙ
Zaman zarfı اِذْ, takdiri اذكر olan mahzuf fiile müteallıktır. Müsbet mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelam olan قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ cümlesi اِذْ ’in muzâfun ileyhidir. قَالَتِ fiilinin mekulü’l-kavli nida üslubunda talebî inşâî isnaddır.
Nidanın cevabı ise اِنَّ ile tekid edilmiş subut ifade eden isim cümlesidir. Faide-i haber talebî kelamdır.
اِنَّ ’nin isminin bütün esma-i hüsnaya ve kemâl sıfatlara şamil lafza-i celâlle gelmesi teberrük ve telezzüz içindir.
Haber olan يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُۗ cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır.
Mahallen merfû olan haberin muzari fiille gelmesi hudûs, teceddüt ve hükmü takviye ifade eder. Ayrıca muzari fiil, muhatabın olayı gözünde canlandırmasını sağlayarak dikkatini canlı tutar.
Mübteda ve haberden müteşekkil faide-i haber ibtidaî kelam olan اِسْمُهُ الْمَس۪يحُ cümlesi, بِكَلِمَةٍ için sıfattır. وَج۪يهًا haldir. Ayette hal ve sıfatlar nedeniyle ıtnâb vardır.
Bu ayet 42. ayet gibi başlamıştır. İki ayet arasında tekrir ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.
الدُّنْيَا - الْاٰخِرَةِ kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr ve tıbâk-ı îcab sanatları vardır.
اِذْ قَالَتِ ifadesi 42. ayetteki اِذْ قَالَتِ الْمَلٰٓئِكَةُ [hani melekler demişti ki] ifadesinden bedeldir; ancak 44. ayetteki اِذْ يَخْتَصِمُونَ [çekişirlerken] ifadesinden bedel olması da mümkündür. Zira Hz. Meryem’e kimin kefil olacağı konusunda çekişme ve ona verilen müjde, geniş bir zaman zarfı içerisinde meydana gelmiş olaylardır. Ayette hitap Hz. Meryem’e olduğu halde ayette “oğlun İsa” yerine [Meryemoğlu İsa] ifadesi kullanılmıştır. Çünkü çocuklar analarına değil babalarına nisbet edilirler. Burada “Meryemoğlu” denilerek onun annesine nispet edildiği bildirilmiş ve onun babasız dünyaya geldiği, bu yüzden babaya nispet edilmediği ifade edilmiş olmaktadır. Böylece Hz. Meryem dünyanın diğer kadınlarından üstün kılınmış, onların arasından seçilmiş olmuştur. Ayette müennes bir kelime olan كَلِمَةٍ sözcüğüne işaret eden zamir müzekkerdir. Çünkü bu kelimenin müsemması olan İsa müzekkerdir. (Keşşâf)
Ey Meryem, muhakkak ki Allah seni kendisinden bir kelime ile müjdeliyor, onun ismi Mesih, Meryem oğlu İsa’dır. Burada ‘senin oğlun’ şeklinde buyurulmamıştır. Dolayısıyla tecrîd vardır.
Mesih onun lakabı olmasına rağmen önce gelmiştir. Böyle çok kullanım yoktur.
Meryem oğlu İsa olarak bahsedilmesi, onun ilâh olmadığını vurgulamak içindir.
وَج۪يهًا, şerefli demektir. Dünya ve ahirette şerefine, mukarrebînlerden olduğuna ve Allah katındaki değerinin büyüklüğüne dikkat çekilir. وَج۪يهًا - الْمُقَرَّب۪ينَۙ arasında mürâât-ı nazîr vardır.
Yukarıda Zekeriyya’nın (as) çocuğundan da “kelime” olarak bahsedilmişti. İkisi için de “kelime” kullanılmıştır. Alışılmışın dışında bir şekilde mucize kabilinden Allah’ın müdahalesi ile doğmuşlardır.
Mesih, mesh eden buyurulması; mesh ederek ama olanların gözlerini açması dolayısıyladır.
بِكَلِمَةٍ Allah tarafından garip bir kelime, bir fiil ve tesir, normal dışı bir yaratma işi, manalı bir eser demektir. (Elmalılı Hamdi Yazır)
Vecih: Vecahetli, şeref sahibi, yani kuvvetli, şerefli, itibarlı, dünyada peygamberliğinin şerefi, ahirette şefaatinin itibarı ve cennette derecesi yüksektir. (Elmalılı Hamdi Yazır)
Bu ayet, “Ey Meryem! Şüphesiz ki Allah seni seçti, seni tertemiz kıldı…” (Âl-i İmran 42) ayetinin izahıdır. Bu iki ayet arasındaki bölümler, ara cümleler kabilindendir. Bu ayet, geçen kısımlara hem izah hem de benzerleri gibi Peygamberimizin (sav) nübüvvetine şehadet eden delillerdendir. (Ebüssuûd)