خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ
خَالِد۪ينَ önceki ayetteki عَلَیۡهِمۡ ’in zamirinden hal olarak mansubtur. Nasb alameti ى’dir. Cemi müzekker salim kelimeler, ى ile nasb olurlar. فِیهَا car mecruru خَـٰلِدِینَ ’ye müteallıktır.
لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. یُخَفَّفُ merfû muzari fiildir. عَنۡهُمُ car mecruru یُخَفَّفُ fiiline müteallıktır. ٱلۡعَذَابُ naib-i fail olup lafzen merfûdur.
وَ atıf harfidir. لَا nefy harfi olup olumsuzluk manasındadır. Munfasıl zamir هُمۡ mübteda olarak mahallen merfûdur. یُنظَرُونَ fiili haber olarak mahallen merfûdur. Meçhul muzari fiil olarak gelmiştir. Zamir olan çoğul و ’ı fail olup mahallen merfûdur.
لَا nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.
يُنْظَرُونَ fiili sülâsî mücerrede bir harf ilave edilerek mezid yapılan fiillerdendir.
Fiil if’al babındandır. Sülâsîsi نظر’dir. İf’al babı fiille ta’diye (geçişlilik), kesret, haynunet (zamanı gelmesi), sayruret, izale, zamana ve mekâna duhul, temkin (imkân sağlamak), vicdan (bir vasıf üzere bulmak) mutavaat (tef’il babının dönüşlülüğü), tariz (arz etmek, maruz bırakmak) manaları katar. Bazen de fiilin mücerret manasını ifade eder.
لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَ [Onların azabı hafifletilmez ve onların yüzüne bakılmaz.] Yani onların azabı sükûnet bulmaz ve onlara mühlet verilmez. اِنْظَار kelimesi ile اَلْاِمْهَال kelimesi arasındaki fark şudur: اِنْظَار, bir kişinin durumuna bakılması için kendisine mühlet verilmesidir. اَلْاِمْهَال ise teklif edilen işin kolaylaştırılması için kişiye mühlet vermektir. (Ömer Nesefî, et-Teysîr fi’t Tefsîr)خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ
خَالِد۪ينَ, önceki ayetteki عَلَيْهِمْ zamirinden haldir. Hal anlamı zenginleştiren ıtnâb sanatıdır.
ف۪يهَاۚ ’daki zamir lanete aittir. Onlar lanetin içinde ebedi kalacaklardır. Bu ifadedeki ف۪ harfinde zarfiyyet anlamı dolayısıyla istiare vardır. Onları her yönden kuşattığını mübalağalı bir şekilde ifade etmek için lanet, içi olan bir nesneye benzetilmiştir. Câmi’, her ikisindeki mutlak irtibattır.
İstînâfiyye olarak fasılla gelen menfi muzari fiil sıygasındaki لَا يُخَفَّفُ عَنْهُمُ الْعَذَابُ cümlesi faide-i haber ibtidaî kelamdır. Car mecrur عَنْهُمُ, azabın onlara olduğunu vurgulamak üzere failin önüne geçmiştir. Bu, takdim-tehir sanatıdır.
Makabline وَ ’la atfedilmiş وَلَا هُمْ يُنْظَرُونَۙ cümlesi faide-i haber inkârî kelamdır. Takdim edilmiş müsnedün ileyhten önce nefy harfinin gelmesi tahsis ifade etmiştir. Ayrıca müsnedin muzari fiil sıygasında cümle olarak gelmesi hükmü takviye, hudûs, teceddüt ve zem makamı olması sebebiyle de istimrar ifade eder. Muzari fiildeki tecessüm özelliği sayesinde olay muhatabın muhayyilesinde canlanır. Bu da konunun daha iyi kavranmasına yardımcı olur.
يُنْظَرُونَۙ fiili meçhul bina edilerek failin aşikâr olduğu bu durumda, mef’ûle dikkat çekilmiştir.
خَالِد۪ينَ ف۪يهَاۚ [Orada (ebedi) kalıcıdırlar.] sözünden sonra azabın hafifletilmeyeceğinin söylenmesi tetmim ıtnâbıdır.