رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟
Sıra | Kelime | Anlamı | Kökü |
---|---|---|---|
1 | رَبَّنَا | Rabbimiz |
|
2 | إِنَّكَ | sen mutlaka |
|
3 | جَامِعُ | toplayacaksın |
|
4 | النَّاسِ | insanları |
|
5 | لِيَوْمٍ | bir günde |
|
6 | لَا |
|
|
7 | رَيْبَ | asla şüphe olmayan |
|
8 | فِيهِ | kendisinde |
|
9 | إِنَّ | şüphesiz |
|
10 | اللَّهَ | Allah |
|
11 | لَا |
|
|
12 | يُخْلِفُ | dönmez |
|
13 | الْمِيعَادَ | sözünden |
|
Ledene لدن :
Ledun لَدُن kelimesi yanında sözcüğünden daha etkili ve özel bir anlam taşır. (Müfredat)
Kuran’ı Kerim’de 18 ayette geçmiştir. (Mucemul Müfehres)
Türkçede kullanılan şekli ledûn (ilmi)dur.(Kuranı Anlayarak Okuma Rehberi)
رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ
Nida harfi mahzuftur. Münada olan رَبَّ muzâftır. Mütekellim zamiri نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.
Nidanın cevabı اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ ’dır. اِنَّ tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder. كَ muttasıl zamiri اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. جَامِعُ kelimesi اِنَّ ’nin haberidir. النَّاسِ muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. لِيَوْمٍ car mecruru ism-i fail olan جَامِعُ ’a müteallıktır.
لَا رَيْبَ ف۪يهِ cümlesi يَوْمٍ ’in sıfatı olarak mahallen mecrurdur. لَا harfi, cinsini nefyeden olumsuzluktur. İsmini nasb haberini ref eder. رَيْبَ kelimesi لَا ’nın ismi olarak mahallen mansubtur. ف۪يهِ car mecruru لَا ’nın mahzuf haberine müteallıktır.
اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟
رَبَّنَٓا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ
Ayet, nida üslubunda talebî inşâi isnaddır.
Nida harfinin mütekellimin münadaya yakın olma isteği sebebiyle hazfedilmesi îcâz-ı hazif sanatıdır. Nidanın cevabı اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi, faide-i haber talebî kelamdır. Ayet, haber cümlesi formunda geldiği halde vaz edildiği anlamın dışına çıkarak dua manası kazandığı için mukteza-i zahirin hilafına durum oluşmuştur. Bu nedenle mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
رَبَّنَا اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيه buyruğunun takdiri; جَامِعُ النَّاسِ لِلْجَزَاءِ فِى يَوْمٍ لَا رَيْبَ فٖيهِ
"İnsanları hakkında şüphe olmayan bir günde hesaba çekmek, cezalandırmak için toplayacak olansın” şeklindedir. Buna göre bu ifadeden maksat açık olduğu için لِلْجَزَاءِ kelimesi hazfedilmiştir. (Fahreddin er-Razi)
Cinsini nefyeden لَا ’nın dahil olduğu isim cümlesi, faide-i haber ibtidaî kelamdır.
لَا , ف۪يهِۜ ‘nın mahzuf haberine müteallıktır. لَا ’nın haberinin hazfi, îcâz-ı hazif sanatıdır. لَا رَيْبَ ف۪يهِۜ cümlesi لِيَوْمٍ için sıfattır. Dolayısıyla cümlede ıtnâb sanatı vardır.
Tecrîd sanatı: şiirde “Yunus der ki” diyerek, kendisinden başka bir şahıs gibi bahsetmektir. Burada da [Rabbimiz sen insanları toplarsın] derken, sanki kendimiz onlardan değilmişiz gibi söylemişiz. “Bizi toplayıcısın” dememiz gerekirdi. Bu cümle dua manasında gelmiş bir haber cümlesidir. Mecaz-ı mürsel mürekkebtir.
جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ [Gün için toplayacak] ifadesinde hüsn-ü ta’lil (Güzel sebep gösterme) sanatı vardır. Allah Teâlâ insanları gün için değil, hesap sormak için toplayacaktır.
Bu kelimeden önce muzâfın hazfedildiği de söylenir.
Yani, ‘’kıyamet gününde mahlukatı dirilterek hesap için toplayacak olan sensin.’’ Kıyamet, gerçekleşmesinde kuşku olmayan bir gündür. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟
Fasılla gelen bu cümle istînâfiyye veya اِنَّكَ جَامِعُ النَّاسِ لِيَوْمٍ cümlesinden bedeldir. اِنَّ ile tekid edilmiş isim cümlesi formunda faide-i haber inkârî kelamdır.
Bütün esma-i hüsnayı ve kemâl sıfatları bünyesinde toplayan lafza-i celâlin müsnedün ileyh konumunda gelmesi telezzüz, teberrük ve muhabbet duyguları uyandırmak içindir. Ayette mütekellim Allah Teâlâ olduğu durumda lafza-i celâlde tecrîd sanatı söz konusu olur.
Nefy harfinin müsnedün ileyhden sonra gelmesi ve müsnedin de fiil olması halinde bu terkip; hükmü takviye ifade eder. Ancak bazı karîneler vasıtasıyla tahsis de ifade edebilir. Hükmü takviye demek; hükmü tekit etmek ve hükmün gerçeğe mutabık olduğunu ifade etmek demektir. Bunun Kur’an’da çok örneği vardır.
Ayetin bu son cümlesi mesel tarikinde tezyîldir. Tezyîl cümleleri ıtnâb babındandır. Önceki cümleyi tekit için gelmiştir. Mesel tarikinde olanlar müstakil olarak da bir mana ifade eder. Yani müstakil olarak dillerde dolaşır, atasözü gibi halk arasında bilinir.
اِنَّ اللّٰهَ لَا يُخْلِفُ الْم۪يعَادَ۟ [Şüphesiz ki Allah asla sözünden dönmez.] Yani Allah, dua edenlere icabet eder itaat edenlere sevap verir. Bir ihtimalle bu ifade ilimde derinlik sahibi olanların sözünün devamı olabilir. Başka bir ihtimale göre yeni bir sözün başlangıcı, Allah Teâlâ’nın bir haberidir. Ayrıca burada kastedilen Allah’ın kıyameti hazırlama konusundaki vaadine muhalefet etmemesi veya umumi olarak her türlü vaadini tutması olabilir. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)
Cenabı Hak Teâlâ’nın bu surenin sonunda müminlerden naklettiği:
رَبَّنَا وَاٰتِنَا مَا وَعَدْتَنَا عَلٰى رُسُلِكَ وَلَا تُخْزِنَا يَوْمَ الْقِيٰمَةِ اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمٖيعَادَ
"Ey Rabbimiz, peygamberlerinin lisanı ile bize vaad etmiş olduğun şeyleri ver bize... Kıyamet günü yüzümüzü kara çıkarma. Şüphe yok ki sen, sözünden asla dönmezsin” (Âl-i imran, 194) ayeti gibidir.” Bazı alimler , bunun gaipten muhataba geçilmek suretiyle bir iltifat olduğunu söylemişlerdir.
Bu ayet (Âl-i imran, 9) heybet ve tazim makamında getirilmiştir. Yani ulûhiyyet, mazlumun hakkını zalimden almak için haşr ve neşrin (ölümden sonra diriltilmenin) bulunmasını gerektirir. Buna göre O’nu burada İsm-i Âzam ile zikretmek, daha muvafık ve evladır. Ama Âl-i İmran 194’deki, اِنَّكَ لَا تُخْلِفُ الْمٖيعَادَ buyruğuna gelince, bu makam, kulun Rabbinden kendisine lütfuyla in’amda bulunmasını ve günahlarını bağışlamasını istediği makamdır. Buna göre bu makam heybet makamı değildir (Fahreddin er-Razi)
Bu son iki ayet çok güzel bir duadır. Ezberleyip namazlarımızda okuyabiliriz.