Âl-i İmrân Sûresi 10. Ayet

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِۙ  ...

Şüphesiz, inkâr edenlere, ne malları, ne de evlatları Allah’a karşı hiçbir fayda sağlar. Onlar ateşin yakıtıdırlar.
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 إِنَّ şüphesiz
2 الَّذِينَ kimseler
3 كَفَرُوا inkar eden(ler) ك ف ر
4 لَنْ
5 تُغْنِيَ yarar sağlamaz غ ن ي
6 عَنْهُمْ onlara
7 أَمْوَالُهُمْ malları م و ل
8 وَلَا ne de
9 أَوْلَادُهُمْ çocukları و ل د
10 مِنَ karşı
11 اللَّهِ Allah’a
12 شَيْئًا hiçbir ش ي ا
13 وَأُولَٰئِكَ işte
14 هُمْ onlar
15 وَقُودُ yakıtıdırlar و ق د
16 النَّارِ ateşin ن و ر
 

Riyazus Salihin, 429 Nolu Hadis

Enes radıyallahu anh’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Gerçek şudur ki kâfir bir iyilik yaptığı zaman, onun karşılığında kendisine dünyalık bir nimet verilir. Mümine gelince, Allah onun iyiliklerini âhirete saklar, dünyada da yaptığı kulluğa göre ona rızık verir.” Müslim, Münâfıkîn 57

Bir rivâyete göre de (Müslim, Münâfıkîn 56) Rasûl-i Ekrem şöyle buyurmuştur:

“Şüphesiz ki Allah, hiçbir mü’minin işlediği iyiliği karşılıksız bırakmaz. Mümin, yaptığı iyilik sebebiyle hem dünyada hem de âhirette mükâfatlandırılır. Kâfire gelince, dünyada Allah için yaptığı iyilikler karşılığında kendisine rızık verilir. Âhirete vardığında ise, kendisiyle mükâfatlandırılacağı herhangi bir hayrı kalmaz.” 

 

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ 


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir. İsmini nasb haberini ref eder.  الَّذ۪ينَ  cemi müzekker has ism-i mevsûl,  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur. İsm-i mevsûlun sılası  كَفَرُوا۟ ‘dur. Îrabtan mahalli yoktur. كَفَرُوا  damme üzere mebni mazi fiildir. Zamir olan çoğul  و ’ı fail olup mahallen merfûdur. 

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا [İnkâr edenler.] Burada ilimde derinlik sahibi mümin alimler övüldükten sonra kâfirler kınanmaktadır. Onların inkârları malları ve çocuklarına aldandıkları içindir. Onlar malları ve çocukları sayesinde güçlü ve kuvvetli olduklarını zannetmektedirler. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

 لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ  cümlesi  اِنَّ ’nin haberi olarak mahallen merfûdur.  لَنْ  muzariyi nasb ederek manasını olumsuz istikbale çeviren tekid harfidir.  تُغْنِيَ  mansub muzari fiildir.  عَنْهُمْ  car mecruru  تُغْنِيَ  fiiline müteallıktır.  اَمْوَالُ  kelimesi  تُغْنِيَ  fiilinin failidir. Muttasıl zamir  هُمْ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  وَ  atıf harfidir. لَٓا  nefy harfinin tekrarı olumsuzluğu tekid içindir.  اَوْلَادُهُمْ  kelimesi  اَمْوَالُهُمْ  kelimesine matuftur.  مِنَ اللّٰهِ  car mecruru  شَيْـًٔا ’in mahzuf haline müteallıktır. شَيْـًٔا  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur.


وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِۙ


İsim cümlesidir. وَ  atıf harfidir. İşaret ismi  أُو۟لَـٰۤىِٕكَ  mübteda olarak mahallen merfûdur.  هُمْ  munfasıl zamir veya fasıl zamiridir.  وَقُودُ  kelimesi haber ve muzâftır.  النَّارِ  muzâfun ileyh olup kesra ile mecrurdur. 
 

اِنَّ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ اَمْوَالُهُمْ وَلَٓا اَوْلَادُهُمْ مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًۜ


İstînafiyye olarak fasılla gelen ayetin ilk cümlesi birden çok unsurla tekid edilmiş isim cümlesidir. Faide-i haber inkârî kelamdır. Haber nefy harfi  لَنْ ’in dahil olduğu muzari fiil sıygasında gelmiştir.

Allah Teâlâ sözlerini,  اِنَّ  , لَنْ  ve لَٓا  ile tekid ederek mal ve evladın insana ahirette hiçbir fayda vermeyeceğini kesin bir dille belirtmiştir. Bu tekitler kafirlerin bu konudaki aksi fikirlerinin yanlışlığını ortaya koymak içindir.

شَيْـًٔاۜ  ’deki tenvin hiçbir şey anlamındadır. Olumsuz siyakta nekre, umum ifade eder. Âşûr bu nekreliğin tahkir için olduğunu söylemiştir. 

مِنَ اللّٰهِ  ibaresinde muzâfın hazfi îcâz-ı hazif sanatıdır.  من عذاب الله  (Allah’ın azabından) takdirindedir. (Safvetü't Tefâsir) Ayette mütekellim Allah Teâlâ’dır. Dolayısıyla lafza-i celâlde tecrîd sanatı vardır.

Müsnedün ileyhin ism-i mevsûl olarak gelmesi bahse konu olan kişileri tahkir içindir. Mevsûlün sılası mazi fiil sıygasında faide-i haber ibtidaî kelamdır. Mevsûllerde tevcih sanatı mevcuttur.

لَٓا اَوْلَادُهُمْ  ibaresindeki  لَٓا  harfi tekid ifade eder; “ikisi ayrı ayrı da, bir arada da olsa kesinlikle fayda vermez” demektir.

Dünyada en çok değer verilen iki şey: Mal ve evlattır. Bunların ahirete faydası ancak salih işlerde kullanılması ile olur.

اَمْوَالُهُمْ - اَوْلَادُهُمْ  arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

الَّذ۪ينَ كَفَرُوا  [İnkâr edenler.] Burada ilimde derinlik sahibi mümin alimler övüldükten sonra kâfirler kınanmaktadır. Onların inkârları malları ve çocuklarına aldandıkları içindir. Onlar malları ve çocukları sayesinde güçlü ve kuvvetli olduklarını zannetmektedirler. Allah Teâlâ  وَغَرَّتْهُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۚ  [Dünya hayatı onları aldatmıştır.] (A‘râf 7/51) ve  اَلْمَالُ وَالْبَنُونَ ز۪ينَةُ الْحَيٰوةِ الدُّنْيَاۚ  [Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür.] (Kehf 18/46) buyurarak bunların kendilerine hiçbir faydasının olmayacağını onlara bildirmiştir.  (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)

[İnkâr edenler var ya, ne malları ne de çocukları onlara Allah'a karşı hiçbir fayda sağlamaz.] İnkarcılara, zararı uzaklaştırma faydayı celb için harcadıkları malları fayda vermeyecektir. Ayette mallar evlattan önce zikredilmiştir. Çünkü mallar, herhangi bir sıkıntı anında inkarcıların sığınacakları ilk malzemelerdir. O inkarcılara, zor durumdayken muhtaç oldukları ve önemli işlerinde yardıma çağırdıkları evlatları da fayda vermeyecektir. İnkarcıların mallarının çokluğu, zenginlikleri, çoluk çocuklarının fazlalığı ve onları yardıma çağırmaları kendilerini Allah'ın azabından kurtaramayacaktır. İnkarcılar: وَقَالُوا نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالًا وَاَوْلَادًاۙ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّب۪ينَ  [Bizim mal ve evlatlarımız çoktur, bize azap edilemez] (Sebe': 35) demişlerdi. Allahu Teâlâ da onların bu sözlerine cevap olarak şöyle buyurur:  وَمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْ بِالَّت۪ي تُقَرِّبُكُمْ عِنْدَنَا زُلْفٰٓى اِلَّا مَنْ اٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحًاۘ  [Ne mallarınız, ne de evlatlarınız, size, huzurumuzda bir yakınlık sağlar. Ancak inanıp salih amel işleyenler müstesna.] (Sebe: 37) (Ruhu’l-Beyan)

 

 وَاُو۬لٰٓئِكَ هُمْ وَقُودُ النَّارِۙ


Cümle  وَ ’la ...لَنْ تُغْنِيَ عَنْهُمْ  cümlesine atfedilmiştir. Çünkü kendisinden önceki cümledeki amaç vaiddir (tehdit etmektir). (Âşûr) 

Faide-i haber talebî kelamdır. Fasıl zamiri  هُمْ ’la tekid edilmiş isim cümlesidir. Sübut ifade eder.

Müsnedün ileyh işaret ismiyle gelerek işaret edilenlere dikkat çekilmiş ve onlar tahkir edilmiştir. 

Müsnedin tahkir ifade eden  النَّارِۙ  kelimesine muzâf olmasıyla müsnedün ileyhin de tahkir edildiği anlaşılmaktadır. İzafetle kısa yoldan çok mana ifade edilmiştir. 

Yani onlar cehennem odunudurlar.  وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُۚ  [Onun yakıtı insanlar ve taşlardır.] (Bakara 2/24) Yani onlarla ateşlenir ve yakılır. (Ömer Nesefî / Et-Teysîr Fi’t-Tefsîr)