Âl-i İmrân Sûresi 8. Ayet

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ  ...

(Onlar şöyle yakarırlar): “Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize katından bir rahmet bahşet. Şüphesiz sen çok bahşedensin.”
 
Sıra Kelime Anlamı Kökü
1 رَبَّنَا Rabbimiz ر ب ب
2 لَا
3 تُزِغْ eğriltme ز ي غ
4 قُلُوبَنَا kalblerimizi ق ل ب
5 بَعْدَ sonra ب ع د
6 إِذْ
7 هَدَيْتَنَا bizi doğru yola ilettikten ه د ي
8 وَهَبْ ve ver و ه ب
9 لَنَا bize
10 مِنْ
11 لَدُنْكَ katından ل د ن
12 رَحْمَةً bir rahmet ر ح م
13 إِنَّكَ kuşkusuz sen
14 أَنْتَ yalnız sen
15 الْوَهَّابُ çok bağış yapansın و ه ب
 

Râsihûne kelimesinin kökü رسخ olup bir şeyin sağlam bir şekilde yerleşmesi demektir. Ağır bir şeyin bir çukura yerleşmesi gibidir. (Yağmurun yağıp da yerin içine girmesi için de bu kelime kullanılır./Nouman Ali Khan) Bu kelime Kur’ân’ı Kerim’de yalnızca iki defa zikredilmiş olup ikisinde de ilimde râsih olma olarak geçmiştir. (Diğeri Nisa/162) Yani bu kimseler öyle ilim sahipleri ki ilimde kök salmışlar, çok derinleşmişler anlamındadır. (Müfredat - Sâbunî)

 

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ


Ayet mahzuf fiilin mekulü’l kavl cümlesidir. Takdiri; قالوا أو قولوا (Dediler veya deyin) şeklindedir. Nida harfi mahzuftur. Münada olan  رَبَّ , muzâftır. Mütekellim zamiri  نَا muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.

Nidanın cevabı  لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا ’dır. لَا  nehiy harfi olup olumsuz emir manasındadır.  تُزِغْ meczum muzari fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri  أنت ‘dir.  قُلُوبَ  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. Mütekellim zamiri  نَا  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  بَعۡدَ  zaman zarfı,  تُزِغْ  fiiline müteallıktır. اِذْ  zaman zarfı, muzafun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  هَدَيْتَنَا  fiili muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur. هَدَيْتَ  sükun üzere mebni mazi fiildir. Muttasıl zamir  تَ  fail olarak mahallen merfûdur. Mütekellim zamiri  نَا  mef’ûlun bih olarak mahallen mansubtur.

وَ  atıf harfidir.  هَبْ  sükun üzere mebni emir fiildir. Fail ise müstetir olup takdiri  أنت dir.  لَنَا  car mecruru  هَبْ  fiiline müteallıktır.  مِنْ لَدُنْكَ  car mecruru  هَبْ  fiiline müteallıktır. Muttasıl zamir  كَ  muzâfun ileyh olarak mahallen mecrurdur.  رَحْمَةً  mef’ûlun bih olup fetha ile mansubtur. 

 

اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ


İsim cümlesidir.  اِنَّ  tekid harfidir. İsim cümlesinin önüne gelir, ismini nasb haberini ref eder.  كَ  muttasıl zamiri  اِنَّ ’nin ismi olarak mahallen mansubtur.  اَنْتَ  fasıl zamiridir.  الْوَهَّابُ  kelimesi  اِنَّ ’nin haberidir.
 

رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ


Takdir edilen  قالوا  fiilinin mekulü’l-kavli olan ayet, nida üslubunda talebî inşâi isnaddır. 

Nida  harfinin mütekellimin münadaya yakın olma isteği sebebiyle hazfedilmesi îcâz-ı hazif sanatıdır. Nidanın cevabı ...لَا تُزِغْ , nehiy üslubunda talebî inşâî isnaddır. Zaman  zarfı  هَدَيْتَنَا ,  اِذْ  cümlesine muzâf olmuştur. Aynı zamanda  بَعْدَ ’nin muzâfun ileyhidir. İzafet az sözle çok anlam ifade etme gayesiyle gelmiştir.

Emir üslubunda gelmiş talebî inşâî isnad olan ...هَبْ لَنَا مِنْ  cümlesi  وَ ’la nidanın cevabına atfedilmiştir. 

Nidanın cevabını oluşturan bu iki cümle nehiy ve emir üslubunda gelmiş olmalarına rağmen, vaz edildikleri anlamlardan çıkarak dua manası kazanmışlardır. Bu nedenle bu cümleler mecaz-ı mürsel mürekkebtir.

هَبْ  kelimesinde irsâd sanatı vardır.

لَدُنْكَ   izafetinde Allah Teâlâ’ya ait zamire muzâf olan  لَدُنْ  şeref kazanmıştır.

لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا [Kalplerimizi kaydırma] ifadesinde hal-mahal alakasıyla mecaz-ı mürsel vardır. Kalp değil iman, düşünce vs kastedilmiştir.


اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ


Ta’lil cümlesi olarak fasılla gelmiştir. Fasıl sebebi şibh-i kemâl-i ittisâldir.  اِنَّ , fasıl zamiri ve haberin marife gelmesiyle tekid edilmiş cümle lazım-ı faide-i haber inkârî kelamdır. 

Dua edenlerin, muhatap Allah Teâlâ olduğu halde sözlerini birden fazla unsurla tekid ederek söylemeleri, onların imanın kuvvetine ve Allah Teâlâ’nın Vehhâb sıfatına duydukları iştiyakın derecesine işarettir. 

هَبْ - الْوَهَّابُ  kelimeleri arasında iştikak cinası ve reddü’l-acüz ale’s-sadr sanatları vardır.

رَحْمَةًۚ  ve  الْوَهَّابُ  kelimeleri arasında mürâât-ı nazîr sanatı vardır.

اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ [Çünkü sen çok bağışlayansın] cümlesinde kasr vardır. Allah Teâlâ’nın verdikleri yanında dünyada başkalarının verdikleri önemsizdir.

Rahmet kelimesindeki tenvin kesret ifadesi için olabilir.